Bir annenin Feryadı

366 26 0
                                    

Henüz çiçeği burnunda bir ilkokul öğretmeniydim. İlk atamamız yapılmış, kuralar çekilmişti. Ben adımı listede ararken, meraklı bir baş omzumun üzerinden boynunu uzatarak ismini arıyordu.

— Evet, çok şükür çıkmış, diye bir çığlık işittim.

Tam da kulağımın dibinde, kim bu kadar sevinen diye geriye dönüp baktığımda, bir oynamadığı kalmış olan, genç ve yakışıklı bir delikanlıyla karşılaştım.

— Sizin nereye çıkmış tayininiz diye sordu bana.

— Sivas merkez ilköğretim okulu.

— Gerçekten mi? Benimki de o okul, demek aynı okuldayız, ne güzel! Hadi hayırlısı…

Gerçekten inanamamıştım. Tesadüfün de bu kadarı diye geçirdim içimden; ama kader bu, bizi orada karşılaştırmıştı. Ortak bir noktamız vardı. Beni yakındaki bir kafeye çay içmeye davet etti. Hem de konuşuruz, artık iş arkadaşı sayılırız diyerek daveti kabul ettim. İşte, eşimle tanışmamız böyle oldu. Kısa sürede ikimiz de Sivas’ta göreve başladık. Öğretmenler odasında karşılaştıkça konuşuyor, hatta iş çıkışında bir yerlerde bir şeyler içmeye falan gidiyorduk. Aradan geçen sürede birbirimize yaklaşıp evlenmeye karar verdik. Durumu ailelerimize açıklayarak gerekli işlemleri başlattık. Öğretmenliğimizin ilk yılının yaz tatilinde evlendik.

Çok mutluyduk, sabah erkenden kalkıyor birlikte aynı okula gidiyor, çıkışta ikimiz de öğrencilerimizden bahsederek eve geliyorduk. Beyim ders notlarını hazırlarken, ben de yemekle ilgileniyor, bulaşık ütü vs. derken gün bitiyordu. Yine bir iş çıkışıydı, bütün gün bu anı beklemiş, beyime bir bebeğimiz olacağı müjdesini, evimize giderken yolumuz üzerindeki lokantada, akşam yemeğinde söylemenin heyecanını duymuştum. Heyecandan yerimde duramıyor, son ders zilinin sesini bekliyordum. Zil çalar çalmaz doğruca öğretmen odasına çıkıp, eşyalarımı almak için merdivenleri üçer beşer çıktım. Beyim öğretmen odasında, yüzü pencereye dönük düşünceli bir şekilde dağılan öğrencilere bakıyordu. Bir şeylerin olduğunu anladım; ama yine bir öğrenciye canı sıkıldığını düşündüm. Yanına giderek;

— Haydi, ben hazırım gidebiliriz dedim.

— Tamam, çıkalım o zaman.

— Ne oldu sana, neden yüzün asık, kötü bir şey mi oldu yoksa?

— Yolda anlatırım, hadi çıkalım diyerek kolumdan tuttu.

Beyimin canının başka bir şeye sıkıldığını anladım belki vereceğim haber onun keyfini yerine getirir düşüncesiyle;

— Sana bir müjdem var? Müjdeme ne verirsin, söyle bakalım.

— Şimdi neşenin sebebi anlaşıldı demek bir müjde ha!

— Evet, çok sevineceksin, baba olacaksın baba!

— Yaa?

— Hepsi bu kadar mı yani, yaa? Sevinmedin galiba, ben sana bu müjdeyi verebilmek için bütün gün heyecandan yerimde duramadım. Senin ise tepkin, yaa! Doğrusu böyle hayal etmiyordum.

— Peki, nasıl hayal ediyordun?

— Ne bileyim sevineceğini, baba oluyorum diye bağıracağını falan düşünmüştüm. Aslında bunu sana lokantada akşam yemeğinde söyleyecektim; ama seni keyifsiz görünce hemen söylersem belki keyfi yerine gelir diye düşünmüştüm.

— Haklısın canım, haydi yemeğe gidelim, sen bana tekrar söyle müjdeni tamam mı?

— Hiç iştahım kalmadı gitmesek de olur.

MÜSLÜMAN BİR KIZIN KALEMİNDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin