Bölüm 4: Havalı Silahlar Çok Havalıdır

944 47 16
                                    

MEDYADAKİ ALYSSA'NIN YAYI :)

ALYSSA

    Mağara başta çok karanlıktı.Daha sonra bir sürü karmaşık yollardan geçtik. (ciddiyim ki buraya tek başıma gelsem çıkamazdım!) Labirent gibi bir yerdi. Sonunda büyük bir alana geldik. Önümüzde dev gibi (6 metreden uzun olduğunu söylemiş miydim?-sanmıyorum) olağanüstü bir kapı vardı. Biz kapının önüne geldiğimizde kapı kendiliğinden açıldı.George amca:

-Bu kapıdan normaller geçemez sadece elementinelalar geçebilir. Leo:

-Elementatinelelallo nee? (cidden bu çocuğun duyma yeteneğine hayranım) Logan amca:

-"Elementinela" yani bize verilen ad bu. Özelllere...

Heyecanlandığınızda midenizde veya kalbinizde oluşan garip bir his vardır ya, işte şu an o histen ölmek üzereyim. Korkuyor muydum? Hayır. Ally korkamaz, ben Ally'yim. Ben kafamda bu sorularla çatışırken yürümeye devam ediyorduk. Buranın sonu nereye gidiyor? diye kendi kendime sordum-hayır ben öyle sanıyordum meğerse sesli düşünmüşüm. Babam cevap verdi (ilk kez sesli düşünmem bi işe yaradı ha):

-Yakında göreceksiniz. CİDDEN Mİ????!!!! Benim gibi sabırsız birine verilecek en saçma cevap buydu. Böle demelerinden nefret ediyorum. Yaklaşık on beş dakikadır yürüyorduk ve daha ilginç bir yere varmamıştık(ilginç bir yere varılacağını bilmiyorum ama filmlerde hep böyle oluyor değil mi?her neyse.) SONUNDA bir yere varabildik. Sam:

-Ohh be! Sanki 6 saattir yoldayız. Artık bir açıklama zamanı geldi ha? Henry amca (Leo'nun babası):

-Şimdi işin en eğlenceli tarafına geldiniz! Silahlarınız olacak. Kutsal odaya girin(karşıdaki odayı gösteriyordu). Oradaki altın ağacın yanına gidip içinize doğan bir yaprağını koparın. Yaprağı avucunuzun içine alın ve size verilmiş olan güce odaklanmaya çalışın, ne kadar odaklanma o kadar havalı silahları verir. Ama eğer odaklanmazsanız sadece basit bir kılıç gibi bir silah bile alabilirsiniz. O yüzden odaklanma çok önemli, neyse. Sonra yaprağa üfleyin. Tabii ki üflerken de odaklanma durumunuzu bozmayın, başka şeyler düşünmeyin. Daha sonra yaprağı ağacın karşı tarafındaki sunağa koyun ve gözlerinizi kapatın, sakın ha açmayın. Dışarıdan ne duyarsanız duyun, neyin size dokunduğunuzu hissederseniz hissedin sakın ha kıpırdamayın veya gözlerinizi açmayın. Sadece eğilme pozisyonunda, hareketsiz, gözler kapalı bir şekilde durun. Bu bir sınavdır. İradenizi ölçen bir sınav... Sesleri ve hareketlerin bittiğini tamamen hissettiğinizde on saniye sayın ve gözlerinizi açıp dikdörtgen oyuğa bakın. Oradaki silahı alın ve direkt odadan çıkın. Fazla mı uzattım?

Herkes yani der gibi başını salladı. Sonra Kylie teyze ( Sam'in annesi):

-Herkes hazır mı?

Bende diğerleri gibi başımı evet anlamında salladım ama hiç de hazır değildim. Annem:

-İlk kim girecek? dediğinde kimseden ses çıkmadı. Leo:

-Eee bayanlar önden değil mi? dediğinde onu boğmak istedim. Jes:

-Bende erkeklerin cesur olduğunu sanırdım deyip bana göz kırptı ve gene dedi ki:

-Ben gideceğim. Jes gerçekten çok cesurdu. Annemler tamam anlamında başlarını salladılar. Jes derin bir nefes aldı ve içeriye girdi. İçeriden ses gelmiyordu. İyice meraklanmıştım. Sonra Jes çıktı. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Ve elindeki şey..... O da neydi. Çok havalı gözüküyordu. Her yerinden ateş saçılıyordu ve bu bir kılıçtı. Jes kılıcı salladıkça kılıçtaki ateşler daha çok parlıyordu. Leo hemen ben de gireceğim dediğinde ben:

-Dur bakalım kızlar öndendi değil mi dedim? Leo gözlerini devirdi tam bir ergen tavrıyla:

-Geç bakalım küçük prenses hanım (!) dedi alaycı bir şekilde. Ben ona ölümcül bir bakış fırlattım ve gözlerimi kapatıp odaya girdim......

                                                                               ***

    Ağaç odanın tam ortasında duruyordu ve yaprakları sapsarı bir aurayla parlıyordu. Aynı zamanda da altın renkliydi. Sunak ağacın tam karşısındaydı ve Henry amcanın dediği gibi altında dikdörtgen, büyükçe bir oyuk vardı. Ağaca yaklaştım ve alt dallarında gözüme çarpan bir yaprağı kopardım. Yaprağı avucumun içine aldım. "Başlıyoruz" diye düşündüm. Gözlerimi kapattım ve suyu düşündüm. Okyanusları, nehirleri, gölleri.... Hatta bir sürahideki suyu. Aklıma suylailgili gelen her şeyi ayrıntısına kadar düşündüm ve içimdeki güce odaklandım. Kendimi güçlü hissediyordum. Garipti. Sanki her şeyi yapmaya gücüm yeter gibi bir his doğdu içime. Sanırım bu da bir kandırmacaydı. Amaçtan sapacakmı sapmayacakmı diye. Ben odaklanmaya devam ettim bir süre sonra avucumda bir güç belirtisi hissettim. Yapraktan geliyordu. Zamanın geldiğini anladım ve Tüm gücümle suyu düşünerek üfledim. Yaprak deniz mavisi rengine döndü. Çok güzeldi. Ben bu aldatmacaya da kanmadım tabii ki. Yaprağı alıp sunağın tam ortasına bırakım ve oyuğa eğildim. Gözlerimi kapatıp hareketsizce beklemeye başladım. Sesler geliyordu. Bana bize yardım et lütfen elementinela efendimiz bize bak! yada senin için geldik aç gözlerini...gibi şeyler söylüyorlardı. O sırada babamın sesini duydum bana bağırıyordu. Daha sonra da annemin. Sonra arkadaşlarımın seslerini de duymaya başladım. Bana yardım et Ally! İmdatt! şeklinde bağırışlar vardı. Kendimi zor tutuyordum. Ya gerçekse? Sonra bir şey beni tutup çekmeye sırtıma dokunmaya ve beni dürtmeye başladı. Sanki yakalamaya çalışıyordu ama yapamıyordu.Sonra tüm bu çağrışlar bitti. Dokunan her neyse o da çekilmişti. Her şeyden emin olduktan sonra on saniye saydım ve gözlerimi açtım. İNANAMIYORDUM. Bu dünyada gördüğüm en harika şeydi. Bunlar bir yay ve ok çantasıydı. Çanta oklarla doluydu. Ve kullanma kılavuzu gibi bir şey yanda duruyordu. Hemen ordakileri toparladım ve çıktım. Herkes gülüsüyordu. Bunlar çok havalıydı.

Daha sonra  diğerleri de girdi onlar girdiği sırada ben de kılavuzu karıştırdım. Bu çantadaki oklar bitmiyordu ve yay dünyadaki en sağlam malzemelerden yapılmış olmasına rağmen çok hafifti. İşte tam benlikti. Silahın ismi Su yayı anlamına gelen Water Bow'du. Ama sanırım ben sadece yay diyeceğim. Leo çıktı elinde kurşun gibi kaya fırlatan bir kaya tabancası vardı. Sam'de de bir hava kamçısı, Emma'da çiçek değneği, James'de buzlaştırıcı tabanca, Loura'da görünmezlik çoğaltıcısı ( bu sanırım USB çoğaltıcısı gibi bir şeydi ama insanlar için kullanılıyordu.), Jake'de ise yerçekimi saati vardı.

    Mağaradan çıktıktan sonra ormanlık alanda silahlarımızı kullanmayı öğrendik. Çok eğlenceliydi. Silah partisi yaptık gibi bir şey oldu. Hatta duello bile yaptık. Akşama doğru hepimiz Jessica'lara gittik ve orada yemek yedik. Sonra akşam dördümüz saatlerce konuştuk, oynadık ve eğlendik. Harika bir dörtlü olmuştuk. Onlar benim arkadaşlarımdı. Eski okulumda pek anlaştığım kişi yoktu çünkü kızlarla pek çok ortak ilgim yoktu. Daha doğrusu onlar fazlasıyla normaldi. Ama şimdi bu üç kişi benim için çok önemliydi. Hayatımda şu ana kadar tanıştığım en iyi arkadaşlarımdı.

    Yattığımda saat biri geçmişti. Gözlerimden uyku akıyordu. Yarın ilk dersler başlıyordu. Gruplanacaktık. Ve ben çok heyecanlıydım. Heyecanın etkisi ve uykum olduğundan beş dakika sürmeden uykuya daldım.......

Umarım beğenmişsinizdir. Lütfen okuyunca votelayın ve fikrinizi belirten yorumlar atın. Okuduğunuz için teşekkürler. Elimden geldiğince sık yazmaya çalışıyorum. Yazaroma'dan sevgilerle..... :D :) Yazım hatası varsa affedin :P

Element TakımıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin