7.DÖRT DUVAR

69 1 0
                                    

Aradan iki gün geçmişti. Beni bir odaya kitleyip gitmişlerdi onu babasıyla konuşmaya geldiğinde görmüştüm en son. O geldikten sonra beni bir odaya kapattılar ve iki gündür ne gelen vardı ne giden. Sadece bodyguard kılıklı bir adam yemeğimi suyumu verip gidiyordu. Sanki onların evcil hayvanıymışım gibi... Gözlerim ağlamaktan kızarmış ve torbalar oluşmuştu. Gerçekten ne olacaktı artık hep bu dört duvar arasında mı kalacaktım. Yine her zamanki gibi iri yapılı adam yemeğimi bırakmaya gelmişti ki telefonu çaldı ve dışarı çıktı. Tam yemeği önüme çektim yiyecektim ki kapıyı açık bırakmış olduğunu gördüm ve yavaşça kapı ağzına doğru ilerledim. Etrafa baktığımda kimse yoktu. Koşar adımlarla koridorda koşturmaya başladım ve gözüme hemen bir acil çıkış kapısı takıldı. Kapıya doğru ilerlediğimde içimden dualar ediyordum. Lütfen açık olsun... Ah çok şükür ki şanslı günümdeydim hemen merdivenlerden aşağı inip dışarı çıktım. Biraz serindi ama bunu düşünecek vaktim yoktu. Rüzgar yüzüme çarptıkça direniyordum tam o sırada yola çıkmıştım ki bir arabanın üstüme doğru geldiğini gördüm. Beni görmüş olacak ki aniden fren yapıp durdu. Duran kişinin yüzünü gördüğümde. Olamaz. Hayır şaka olmalıydı bu oydu daha adını bile bilmiyordum.

Bana şaşkınca arabanın içinden bakıyordu daha sonra arabanın kapısını açtı. Korku tüm bedenimi sarmıştı. O lanet yere tekrar dönmek istemiyordum. Bana doğru yaklaşınca iki adım geriledim fakat o kolumdan tutup beni çekiştirmeye başlamıştı.

"Ne yapıyorsun bırak beni"

"Kes sesini ve yürü"

"Bak lütfen polise falan gitmeyeceğim yemin ederim oraya tekrar dönmek istemiyorum" derken beni arabaya yönlerdirdi.

"Oraya gitmiyoruz zaten bin arabaya"

"Binmiyorum bırak beni"

"Zorluk çıkarma yoksa oraya geri mi dönmek istiyorsun" der demez beni arabanın içine fırlattı.

oda sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdı. Beni nereye götürdüğü hakkında hiç bir fikrim yoktu. Umarım o lanet yerden daha iyi bir yere götürüyordur diye dua ettim içimden. 15 dakka boyunca arabada sessizlik hakimdi. Sessizliği bozan ben olmuştum.

"Beni sen mi kaçırttın?"

"Hayır"

"Peki nereye gidiyoruz?"

"Sana ne"

"Çok kibarsın teşekkürler" dediğimde yüzünden beni umursamadığı belliydi. Dayanamayıp tekrar konuşmaya başladım.

"Adını söyle bari sana nasıl hitap edeceğimi bilmiyorum" yüzüme sert bir şekilde baktıktan sonra tekrar yola dönüp

"Cannor" dedi.

"Neden kısa cevaplar veriyorsun? yoksa konuşmayı mı sevmiyorsun"

"Offf çok fazla konuşuyorsun kes şu sesini artık"

Ne kadar kaba bir herifti bu böyle doğru düzgün konuşamıyordum. Henüz bana iyilik mi kötülük mü yaptığını bile bilmiyordum beni oradan çıkardığı için.

Arabayı durdurduğunda lüks bir villaya gelmiştik.

"Neden beni buraya getirdin"

"Oraya tekrar gitmek istemediğini söyledin"

"Ayrıca beni bırakmanı da söylemiştim"

"Ama ben bırakmadım itirazın mı var"

"Evet var. İlk fırsatta buradan kaçacağım" dediğimde yüzünü bana doğru yaklaştırdı nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Birbirimize çok yakındık.

"Eğer öyle bir şeye kalkışırsan seni bulup o getirdiğim yere geri yollarım ve sadece oda da kilitli kalmakla kalmazsın." dediğinde beni korkutmayı başarmıştı.

"Şimdi bu evin bazı kuralları var öncelikle çok konuşup başımı şişirme hatta hiç konuşma ben seninle konuşmadığım sürece ve bu evi de sen temizleyeceksin"

"Ne? ne dedin sen... Ben senin hizmetçin değilim bunu kafana sok"

"Düzgün konuş benimle yoksa o dilini kopartırım" dedi sert bir şekilde ve konuşmaya devam etti.

"Artık hizmetcimsin alış yarın tertemiz göreceğim bu evi şimdi dinlene bilirsin" dediğinde beni bir odaya götürdü ve arkadan kitledi. Of tanrım yine dört duvar arasında kaldım neyse ki burası daha konforlu bir yerdi en azında odanın içinde kendime ait bir banyom vardı. Aşırı derecede yorgundum ve kendimi hemen yumuşacık yatağın rahatlığına bırakıp uykuya daldım.

Beni Çok SevHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin