3.3

21 2 0
                                    

"May'e yardımcı olmana çok sevindim. O da buraya sık gelir, tanıdığında seversin."

Chen parmaklıkların öbür tarafından konuşan Linda'yı dalgın bakışlarla izliyordu. "Tanıyacak vaktim olmayacak." Ümitsizdi, saatler sonra öleceğine ve bu durumdan ne yaparsa yapsın kurtulamayacağına olan inancı tamdı. Daha önce de hep böyle hissetmişti ancak bu kez her zamankinden çok daha emindi Chen, böyle bir kilisede ölümden kaçabilmesinin imkanı yoktu.

Linda'nın yüzünden hiç silinmeyen tebessümü hafifçe solar gibi oldu. Belli belirsiz bir tedirginlikle Chen'e sordu. "Ten ile hala konuşmadın mı?"

Linda'nın verdiği tepkiyle Chen'in içindeki rahatsızlık iyice büyüdü, derince iç çekti; konuşacak cesareti kendinde toplaması bir yana, ikna edebilmek için Ten'e neler söylemesi gerektiğini bile bilmiyordu. Hatta öyle ki, bunun üstünde düşünmeye vakti olmuş bile denemezdi. Chen vaktini daha çok Nina'dan ayrılacağına üzülerek ve Nina'nın neler hissedeceğini düşünerek geçirmişti.

"Hayatımda Ten'den daha değerli biri var. Muhtemelen kendimden bile değerli gördüğüm biri..."

Linda biraz durup düşündükten sonra Chen'i yanıtladı. "O yönde şüphem yok, öyle olmasa Ten ile konuşmayı bu kadar geciktirmezdin."

İçine kapatıldığı ufak zindanın parmaklıklarına yavaş adımlarla yaklaştı Chen, elinde olmadan Linda'nın tepkileri onu ürkütmüştü. "Çok mu geç kaldım?" Linda Chen'e, Chen'in varlığından haberinin olmadığı tek şansını da kaybettiğini hissettirmişti.

Omuzlarını silkti Linda yüzündeki donuk ifadeyi korurken. "Bilmiyorum. Ama sana yardımcı olmaya çalışacağım."

Linda zindanın demir parmaklıklı kapısından uzaklaşırken yüzünde buruk bir gülümseme vardı, Chen bu gülümsemenin yalnızca ortamı yumuşatabilmek için beliren umutsuz bir gülümseme olduğunu biliyordu.

Büyük bir yorgunlukla zindanın taş zeminine bıraktı kendini; sırtını parmaklıkların hemen yanına, taş duvara dayadı. Saatlerce orada oturdu, zindanın önünden gelip geçen sayısız Satanistin ayak sesini saatlerce dinledi. Bir yol bulmaya, Chittapon Ten ile konuşacağı şeyleri aklında toparlamaya çalıştı. Oysa onunla konuşma şansını yakalayabileceğinden bile emin değildi. Yalnızca Linda'ya güveniyor, bir şekilde Chittapon Ten ile konuşmanın yolunu bulabileceğine inanıyordu. Aksi taktirde kurban edilme zamanı gelene dek bu zindandan ayrılabilmesinin ve Ten'e ulaşabilmesinin hiçbir yolu yoktu.

Duygusuzca geçirdiği onca günün ardından yavaşça telaşı ortaya çıkmaya başlıyordu Chen'in, belki de Chittapon Ten ile konuşma fırsatını defalarca kez kendi isteğiyle geri çevirdiğini yeni yeni fark ettiğindendi. Artık Chen Chittapon Ten'in ne yaptığı katliamları ne de parfümünün kokusunu düşünüyordu. Tek derdi, bir şekilde ona ulaşabilmek ve onu ikna edebilmekti.

Oturduğu yerde gergince sallanırken belki de ellinci kez aynı cümleleri zihninden geçirdi, en azından artık Ten'e neler söyleyebileceğine dair ufak birkaç fikri vardı.

666 火 chittaponHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin