Merak

2.9K 251 179
                                    

*Lodge*

Ders arasında, Kate'in isteği üzerine kütüphaneye gitmiştik. Kate artık beni yalnız bırakmamaya yemin etmiş gibi, neredeyse her yere peşimden geliyordu. Millie bu durumu garip karşılıyordu, ama Kate ona bir şey söylemedi. Söz vermişti, benim onayım hariç kimseyle bu konu hakkında konuşmayacaktık.

"Tek boynuzlu at kanı içmeyi hiç düşündün mü?" dedi Kate önüne açmış olduğu Zehirler ve Panzehirler isimli kitabı kapatırken. Yüzümü buruşturdum.

"Yarım bir hayat süreceğime ölmeyi tercih ederim" dedim. Kate kafa salladı.

"Pekala, şu kitaba bir daha bakacağım" dedi. Elini Uğursuzluklar ve Karşı Büyüleri isimli kitaba uzattı.

"Bence bu günlük yeter" dedim ağrıya başımı tutarak. "Yorulduk ikimiz de, iksir dersine girmeden dinlenmeliyiz"

"Sahi!" dedi Kate gözlerini kocaman açarak. "Slughorn yardım edemez mi sana? Ya da diğer profesörler?" dedi. Kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Dumbledore bulamadı, Nicolas Flamel'e bile danıştık. Gerçi tedaviye uğraşmak için pek zamanı kalmadı, felsefe taşı yok olunca o da öldü." dedim. "Ayrıca Slughorn'a çoktan söyledim ben, o da pek fayda sağlayamadı. Snape de aynı" diye devam ettim umutsuzca. Kate gözlerini kırpıştırdı.

"Nicolas Flamel öldü mü? Snape de kimin nesi?" dedi gözlerini kısarak. O an, Kate'e gelecekten geldiğimi söylemeyi unuttuğumu fark ettim.

"Şey, sonra açıklarım" dedim o sırada bize doğru yürümekte olan kişiye gergince bakarak.

"Yarın akşamı boşver, kütüphaneye bu akşam gel" dedi Riddle. Göz ucuyla Kate'e baktım, Riddle'a bakmamak için az önce kapattığı kitabı tekrar açmıştı.

"İyi de neden?" dedim dik dik bakarak. Riddle iç çekti.

"İşimi erteledim. Ödevi bugün bitireceğiz" dedi umursamazca. "20.00 Lodge. Kaybolma bahanelerin geçerli değil, çünkü okulu gayet iyi biliyorsun. Henüz okula geleli 2 saat olmuş olmasına rağmen karanlık koridordan çıkıp Andrews ile Gryffindor kulesine gidebildiğine göre..." dedi kaşlarını kaldırarak. İlk günümden bahsediyor olmalıydı, Rose ile cüppe alıyorduk o zaman...

Lanet olsun, pot kırmakta mükemmelim.

Ben bir şey demeyince yanımızdan ayrıldı. Kate bana bıkkın bir ifadeyle baktı.
"Eğer senin yerinde olsam, kalan ömrümün bir saniyesini bile onunla geçirmezdim" dedi. İç çektim.

"İnan bana, ben de o burunsuza hevesli değilim"

.
.
.

Bu sefer iksir için beklemedim. Bir saat geç içmem sorun oluşturmazdı herhalde. Saat sekize gelirken, kütüphane kapısını açtım yine Riddle'ı aradım. Dünkü ile aynı yere oturduğunu görünce yanına gidip karşısına oturdum. Hiç bir şey demedi, çoktan yazmaya başladığı parşömen kağıdının altından başka bir parşömen daha çıkararak bana uzattı. Parşömeni aldım ve ben de hiç bir şey söylemeden yazmaya başladım. Bir saati geride bırakmıştık, ben son cümlelerimi yazarken Riddle bitirmişti. Çekip gideceğini düşünmüştüm, ancak ben son cümlelerimi yazarken beni korkutucu bir şekilde izlemeyi sürdürdü. Nokta koyduktan sonra ben de bakışlarımı onunkilerle buluşturdum.

"Ne?" dedim ifadesiz yüzüne bakarak.

"Gryffindor binasına gidişi nereden biliyordun?" dedi hiç duraksamadan.

"Zindana gelirken de aynı yoldan geçtiğimizi hatırlatmalı mıyım?" dedim kaşlarımı kaldırarak. Riddle olumsuz anlamda kafasını salladı.

"Ve tüm gidiş yolunu tek seferde mi ezberledin Lodge? Bunu Dumbledore'un bile yapamayacağından eminim" dedi sorgular sesiyle. Omuz silktim.

"Güçlü bir hafızam var" dedim. Riddle yine başını salladı.

"Yalan söylüyorsun." dedi.

"Öyle mi? Kanıtla?" dedim meydan okurcasına.

"Senin de gayet iyi bildiğin gibi, zihin okuyabiliyorum" dedi. "Hani kahvaltıda aptal Slytherin'li sana söylemişti ya?"

"Beni mi gözetliyorsun?" dedim kıkırdayarak. "Aman, hayran kulübün duymasın" Riddle'ın kaşları çatıldı.

"Burda oyun oynamıyorum" dedi ayağa kalkarken. Ben ise oturduğum yerden kalkmadan boynumu kaldırarak Riddle'la göz temasını kesmedim.

"Ben de oyun oynamak istemiyorum. Neden sadece gitmiyorsun?" dedim kaşlarımı çatarak. Riddle tekrar konuşmaya başladı;

"Beni sinirlendir-" derken, bir anda sustu.

Dikkatlice yüzümü incelemeye başladı, ben ne olduğunu anlamamıştım ve Riddle'ın amacını anlamaya çalıştım. Zihnimin derinliklerine inmeye mi çalışıyordu yoksa?

Ama hayır, Riddle'ın bakışları yüzümden çeneme indi. O zaman içimde endişe duygusunun kabardığını hissettim. Endişe duygusuyla birlikte, başım zonklamaya başladı. En son iksirimi içmeden bu kadar saat durduğumda bayılmıştım. Sandalyemden aniden kalktım Riddle'ın arkamdan geldiğini fark bile etmeden kızlar tuvaletine gittim. Ne olur ne olmaz diyerek cebime attığım iksir şişesini çıkardım ve büyük bir yudum aldım. İksir damarlarımı yakarken, aynada kendi yansımama baktım. Siyah-yeşil damarlarımın çenemin en ucuna kadar geldiğini fark ettim. Hiç bu kadar hızlı ve çok yayılmamıştı, içimde istemsizce bir korku dalgası kabardı.

"Ne içtin az önce!?" dedi arkamda duran Riddle. Hızla arkamı döndüm.

"Hey, burası kızlar tuvalet-"

"Ne içtin!?" dedi Riddle çok daha sert bir sesle. Asasını çıkardı ve sol elimde sıkıca tuttuğum şişeme uzattı. "Accio şişe" diye fısıldadı. Elimden aniden fırlayan cam şişeyi yakalamak için hamle yapsam da başaramadım. Hızla Riddle'ın yanına gittim ve onu ittirdim.

"Onu bana geri ver!" dedim havada tuttuğu için yetişemediğim şişeye bakarak.

"Ne içtin? Çok özlü iksir mi? Kimsin sen!?" dedi art arda. Kendi asamı çıkarmaya çalıştığımda, onu da kapıp yere atması bir saniyesini aldı.

"Çok özlü iksir falan değil! O bana lazım, geri ver şunu dedim" Riddle meydan okurcasına bakışlarını bana dikti. Bir Gryffindor'a meydan okumaması gerektiğini bilmiyor muydu acaba?

Sinirli halimi bir kenara bıraktım. Son kez zıplayarak, elini kaldırarak havada tuttuğu şişeyi almayı denedim. Boyum yetişmediğinde 'sen istedin' diye mırıldandım ve ellerimi bu sefer Riddle'ın yüzüne götürdüm. O henüz ne olduğunu anlayamadan ellerimi yanaklarına koydum ve onu kendime çekip öptüm.

Gözleri kocaman açıldı, sanırım daha önce hiç bir kızın kendisine bu kadar yaklaşmasına izin vermemişti. Şokunu üzerinden atınca her iki elini de kullanarak beni hızla üzerinden itti. Beni iterken sağ elinden çektiğim şişemle birlikte yere düştüm.

Eheh, zaferrrrr

Yere düşmüş asamı da aldım, o sırada Riddle cüppesinin koluyla dudağını siliyordu. Bu sefer içimde tutamadığım kahkahamı dışa vurdum. Riddle'ın sinirle çarpılmış yüzüne bakıp göz kırptım, ardından kızlar tuvaletinden çıktım.

Az önce Tom Riddle'ı öpmüştüm.

Lord Voldemort'u öpmüştüm.

Sessiz koridor, benim bozuk sinirlerimin etkilediği yüksek kahkahalarıma boğuldu.

𝑃𝑜𝑖𝑠𝑜𝑛 <<𝑇𝑜𝑚 𝑀𝑎𝑟𝑣𝑜𝑙𝑜 𝑅𝑖𝑑𝑑𝑙𝑒>>Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin