devammm

0 0 0
                                    

Ta ki yolunun bir çıkmaz sokakta son bulduğunu fark edene dek. Boyası dökülmüş, dibinde cesetlerin yattığı duvarı yumrukladı, tekmeledi, fakat beklenilmedik derecede sağlam olan duvarda hiçbir değişiklik olmadı. Tepinmekten yorulup terler içinde yere çökene kadar o duvara çalıştı, soluklandı ve önünde yatan cesetleri inceledi; diğerlerinden pek farklı değildi onlarda, bir istisna dışında: Cesetlerin arasında soluk tenli, siyah saçlı ve çevresindekilere nispeten daha az zayıf bir kadın vardı. Sokaktaki ve şehirdeki diğer cesetlerin aksine onda çürüme, kokuşma ve kirlenmeden eser yoktu, sanki ölmemiş, bir uykuya yatmıştı. Üstündeki kıyafetler sanki daha dün dikilmişti, fakat her şeye rağmen teni kar beyazıydı ve bu onun ölü olmasını gerektirirdi. Bir an içinde bir acıma duygusu yükseldi. Tekrar burnundan nefes almaya başladığında bütün sokağı saran kokunun buradan geldiğini fark etti ve bir daha midesi bulandı, midesinde kalan son parçaları da boşalttı.

Artık canına tak etmişti, kendini toplayınca:‘’Bana yapmak istediğin bu mu alçak şeytan?’’ diye bağırdı, delirmişti, bu işkenceye daha fazla tahammülü yoktu ‘’Lanet olası canımı al da kurtulayım!’’ dedi. Ve ölü kadın aniden yattığı yerden dikildi, doğal olmayan, lanetli bir güç tarafından yapılıyor gibi görünen bir hareketti bu, kadının göz kapakları açıldı ve simsiyah gözleri ortaya çıktı, ellerini bileklerinden kavradı ve ağzından bir kadından beklenmeyecek kalın bir tonda şu sözler döküldü: ’’O zaman bize katıl ve acılı kurtuluşun krallığına gel...’’

gözlerin söyledikleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin