[18 Şubat 2021]
Kuru ve soğuk kış gününde okul bahçesindeki bankta oturuyordu Jungwon.Gözlerinde yaşlar kurumuş bir şekilde yere bakıyordu boş boş.Belki de düşündükçe kaybolduğundandı bu boş bakışlar.Çok istediği bir şeyi elde ettikten sonra başına kakılan bir çocuk gibi bakıyordu.Öyleydi de zaten.Yıllardır güzel sanatlar lisesinden mezun olup konservatuar okumanın hayalini kuruyordu.Seviyordu şarkı söylemeyi.Sokakta beslediği hayvanlar dışında onu mutlu eden tek şeydi belki de.Annesinin zaten sanata karşıtlığa bu yatkın kafasına giren o adam yüzünden iki yılı düz lisede harcanmıştı.Annesine hep şarkılar söylemek ufak konserler vermek kendini kanıtlamak isterdi.Fakat ne acı ki sesinin güzelliğini babasından almıştı.Biliyordu annesinin bu konudan ne kadar rahatsız olduğunu.Ama bencil bir anneydi o,kendi hırslarını oğlunun hayallerine tercih etmişti.O adamın zaten kendi fikirlerini önemseyeceğinin ihtimalini bile düşünmüyordu Jungwon.Gideceği güzel sanatlar lisesi toz pembe bir hayal olmuştu.Elinde olan bir şey de değildi ki, anlamıyordu feni,edebiyatı,biyolojiyi...İstediği mesleğe ulaşma yolu o derslerden geçmiyordu bir kere.Ancak beklemese de üvey babası bunu anlamış ve annesiyle yapmış olduğu,içeriği çoğunlukla maddi gelir olan tartışmalar sonucu kendisinin de burnundan getire getire naklini güzel sanatlara aldırdılar .Çocukluğundan beri hedefi olan lisenin hayale dönüşmesi yetmezmiş gibi şimdi de o hayal güzelliğini yitirmişti.Konservatuar kazanamazsa zorla bir işe sokulacağını biliyordu.Annelerine göre müzikte para yoktu.Jungwon kendini bildi bileli müziği sevmişmiş kendini oraya ait hissetmişmiş tüm bunlar gram değerli değildi onlar için.İşte şimdi de tek heyecanlandığı olay olan müzikal hedef hayallerinden de soğumuştu.Yine de yıllardır hayalini kurduğu okula sonunda gelmişti işte.Okul sınırlarının içindeydi.Ama hissetmiyordu kalbinde bunun heyecanını,sevincini.Sönmüştü tüm güzel hisler.Her şeyin başına kakılmasından yorulmuştu.İstediği şekilde eğitim alma hakkına kadar sömürmüşlerdi onu.Geriye baktığında normal yaşıtları gibi anıları olmamıştı hiç.Ama kaderinin babası tarafından terk edildiği gün çizildiği kabullenmişti çoktan.Geldiğinden beri Jungwon bunları düşünüp kahrolurken uzaktan bir çift gözün ona nasıl baktığını göremiyordu.Halbuki o gözler Jungwon'ı gördüğü saniyeden itibaren ucunda tutuyordu gözyaşlarını.O kalp daha önce hiç sıkışmamıştı böyle.Gece gündüz gitar çalan o eller hiç terlememişti bu kadar.Oradan oraya koşuşturan bacaklarının kendini taşıyamadığı olmamıştı hiç.Durmadan şarkı sözlerine çalışan dudakları hiçbir zaman kurumamıştı bu denli.Ve Park Jongseong içini ürperten bu soğuk ve kupkuru kış gününde geç kalmasına şükretmekle birlikte anladı ki bankta cam fanusun içindeki gül kadar narin ama aynı zamanda her an solmaya hazırmış gibi oturan oğlana hayatının her bir saniyesini bahşedecekti.
offf arkadaşlar çok aradayım fic hakkında ama aylardır kafamda dolaşan bu kurguyu yazıya dökmeden edemedim. çok eksiğim var biliyorum asla güzel yazıyorum kafasıyla başlamadım sürekli düzeleteceğim şeyler olacak belki de tamamen sileceğim ama hatalarımı mazur görün🙏🏽🙏🏽okuyup beğenen beğenmeyen herkese çok teşekkür ederim fikirlernizi benimle paylaşın lütfen 🔫💞
btw her an bölüm atabilirim içimden geldiği zaman yazıyorum dhsjfjfkhs
ŞİMDİ OKUDUĞUN
broken smile/jaywon
Fanfiction"bakarken kutsandığım gözlerine kırgınlık yakışmıyor."