[18 Şubat]
Aşık olmak.Çok basit bir cümle.Yaşaması da basit belki kimine göre...Bazılarına cenneti,bazılarına cehennemi tattırır.Ne büyük kayıptır ki hangisini tadacağınızı seçemezsiniz.Zaten dünyamızda yaşanan her olayda bu çaresizliğin etkileri çok ağır olmaz mı?Küçük bir kalp kırıklığından tutun savaşların,eserlerin,yok oluşların,var oluşların hepsinde bir parmağı vardır aşk denen hissiyatın.
Kimileri bir aracı ile tanışır aşık olur,kimileri bir kavgayla tanışır aşık olur,kimileri tek taraflı aşık olur,kimileri de görürler ve tam o saniye aşık olurlar.Aslında çoğu kişi tarafından bilinir bunun sadece karşıdan alınan anlık elektrikten kaynaklandığını.Fakat bazen bu elektrik öyle iki insanı çarpar ki!
Anlarlar gelip geçici bir his olmadığını.Anlarlar;ertesi gün,gelecek hafta,önlerindeki ay unutamayacaklarını.
İşte bu soğuk ve kuru kış gününde,dört saniyelik bir bakışmada;tüm bu ihtimaller arasından en tehlikelisi olan ve en düşük ihtimalde gerçekleşen ilk görüşte aşk yaşanmıştır.İki güzel ruh buluşmuştur o gün.İki üşüyen beden bir bakışmayla ısıtmıştır birbirini.İki üstü tozla kaplanmış kalp parıldamıştır tekrar.Jonseong'la nasıl tanıştığını anlayamadığı gibi nasıl vedalaştığını anlamadan sınıfına girdi Jungwon.Geldiği okuldan çok farklı bir enerjisi olduğunu binaya attığı ilk adımında anlamıştı da zaten.Birkaç öğrenci kaloriferin önünde sohbet ediyor,birkaçı sıralarında oturmuş ders çalışıyor,birkaçı da tahtanın önüne geçmiş eğleniyordu.Hiçbir kargaşa,sorun,gerginlik yoktu sınıfta.Hepsi kendi halinde düzgün insanlardı anladığı kadarıyla.Jungwon teneffüste geldiği için rahatlamıştı bir bakıma.Çünkü herkesin odağı zorunlu olarak üstünde olmayacaktı şimdilik.Ama biliyordu ki kimseyle önceden tanışıp derse girince rahatça sınıfa tanıtamayacaktı kendini.Beş dakikalık bile olsa tanışma faslı gecikeceği için ferahlamıştı.Kimse gelip "Sen kimsin?"demeden önce tuvalete kaçmıştı.Zil çalana kadar burada durmaya karar verdi.Az önce bahçede yaşadığı olayı hiç aklına sokup üzerine kafa yormak istemiyordu.Hem nereye varacaktı aklındaki düşünceler?Bu kişinin iyi biri olup olmadığını,bir daha görüşüp görüşmeyeceğini,ona karşı içinde bir his uyanıp uyanmadığını,onun kendisini hatırlayıp hatırlamayacağını,resmi olarak tanışık tanımladıklarını...Hiçbir şeye varamıyordu ki.Öncelerden böylesine basit bir olay için bile ufak bir tecrübesi olsa hemencicik sonuçlandırırdı kafasında.
Bunları bile anlamlandıramayan insan asıl hissettiklerini nasıl anlamlandıracaktı?
Sadece "İlk kez tanımadığım biriyle bu kadar uzun sohbet ettim,onun bir süre gerçekten odak noktası oldum,beni merak etti.Bu yüzden karnım gıdıklanıyor.Bir daha da olmaz zaten büyütmeye gerek yok."diye düşünüyordu.Halbuki sırasına gittiği an başını koyup uyuyan Jongseong ilk kez baştan aşağı ayıktı.Arkadaşları da bu durumdan şüphelenmişti normal olarak.Başına kötü bir şey geldi de bunun şokunu mu yaşıyor acaba diye baya bir sorguladılar onu.Çıt çıkmadı Jongseong'da.Onun, küçüğünü sınıfına bıraktığından beri tek istediği;tekrar yanına gitmek,gözlerine bakmak,kokusunu hissetmek,sesini duymak,utanmasına şahit olmak,gülümsetmek,nasıl olduğunu bilmekti.Hatta arkadaşlarının sormasıyla beraber kötü bir şey mi yaşadım diye durumu bir süre kafasında tarttı.On dakikalık bir oğlan için çektiği bu özlem fazlaydı.Ama kötü denilebilecek bir kısım bulamadı.Sıradan bir gündü aslında.Geç uyandığı için okula giderken kullanması yasak olan motorla gelmiş,koşarak bahçeye girmişti ve bam!
O andan sonra onun için her zamanki gibi akmadı.Onu görene kadar zamanın ne kadar hızlı geçtiğini,uykusunu bile alamadan kalkmak zorunda kaldığını düşünüp yakınıyordu.Ancak zaman kavramının bir kişiyle bu kadar değişeceğini hiç tahmin etmemişti.Bunu tahmin etmediği gibi böyle bir olay yaşayacağını da etmiyordu.Kelebek etkisi geldi o an aklına.Saatinde kalksaydı veya motorla gelmeseydi görmeyecekti belki onu.Tüm bunlar hiç yaşanmayacaktı.Fakat asıl yaşayabileceği kötü şeyin bu senaryo olduğunu fark etti.Onu görmeden,tanımadan her günkü hayatına devam edecek olma ihtimaliyle midesi kasıldı."Ya benden önce başkasıyla tanışıp sınıfa beraber gitseydi,başkasına gülümseseydi,züppe tiplere denk gelseydi,öğretmenler geç kaldı diye
azarlasaydı!Hele hele ya vazgeçip çıksaydı okuldan..."diye kendini içinde bir gerginlik yaşadı.Ama en korktuğu okuldan vazgeçmesiydi.Çünkü küçüğün gözyaşlarından,bakışlarından,
mimiklerinden bir şeylerin arasında kaldığını anlamıştı,onu tek taraflı izlediği dakikalar boyunca.Hem de kendisi gelmeden önce de orada o halde oturduğunu varsayarak iyice emin oldu.Bir yandan da içi ferahlamıştı.Diğer olasılıklarda gene ne yapar ne eder bulurdu bu güzelliği.
Ve birden aydınlanış yaşadı.Hızla Heesung'a dönerek,
"Heesung?Sunoo 11-A'da değil mi?"
Heesung,Jaeyun ve Sunghoon dakikalardır ağzından çıkacak kelimeler için beklerken böyle bir soru almanın şokuyla birbirlerine baktılar.
"Evet de Jongseong sen iyi misin?Geldiğinden beri ne uyudun ne konuştun sadece dışarı bakıyorsun.Bir sorun varsa söyle çaresine bakalım."dedi Heesung.
"Kanka anlatacağım tamam ama şimdi hiç sorgulamadan beni bir dinleyin."dedi Jongseong telaşla.
Sunghoon araya girerek,
"Oğlum beni korkutma sabah sabah.Ciddi bir olay değilse buradan bir kayarım sana."dedi.
Jaeyun ise ellerini savuşturarak Sunghoon'u susturup Jongseong'a:
"Anlat kardeşim sen.Dinliyoruz."dedi.OMG ARKADASLAR AKLIMA ÇOK FAZLA FENA FIC FİKİRLERİ GELDİ SİZLERE DANISMAK İSTİYORUM!!!!!
sizce kitapları,mangaları,animeleri vs. jaywona(baska ship de olur) uyarlayarak bi seri başlatsam mı???🙇🏽♀️🙇🏽♀️JUNGWONIM KENETLENMİSSİN KALBİME İLMEK İLMEK İSLENMİS GİBİSİN HASRETİNLE YÜREĞİME NEREYE BÖYLR BİLEYİM SÖYLE BİDANEM ya aglcm bayilcam kainat diz cöksün önünde
SEN BENİ YA İMANA GETİRECEN YA DA YOLDAN CIKARACAN JAY BÜTÜN FOTOLARINI ASMAK İSTİYORUM HER YERE HER YERİME üstüme cık cigne beni
ŞİMDİ OKUDUĞUN
broken smile/jaywon
Fanfiction"bakarken kutsandığım gözlerine kırgınlık yakışmıyor."