21

2.5K 279 249
                                    




felix

"ya aşkım, bak tamam diyorum. yeter ki şu fotokartları çıkart duvardan. yoksa duvarı kırıcam yumrukla."

"aynı pozlar ama? tıpatıp aynısından olacak. kabul mü?"

changbin, duvarımda ve evimin her köşesinde olan posterleri çıkarmamı istiyordu. onun fotoğrafları yerine ikimizin çekildiklerini koymak istiyormuş. ama ben bizi değil, onu seviyorum. gıcık kaslı domşan.

"tamam sevgilim, söz veriyorum." changbin'den aldığım onayla ona kafa sallarken, beklemediğim bir andan yararlanarak beni kollarının arasına çekmişti. utançla kafamı boynuna gömüp mis kokusunu içime çektim.

o da bana yaslanarak dudakları boynuma küçük öpücükler kondururken kafamı kaldırıp gözlerimi pörtleterek yüzüne baktım. hafif ıslak öpücükleri kulaklarımın arkasına kaymıştı.

açık konuşmak gerekirse, ondan etkileniyordum.

"şey- changbin, ne yapıyorsun?"

"sevgilimi öpüyorum?" dedi suratıma sorgularcasına bakarken.

benden "sevgilim" diye bahsettiğinde, içimde bir sürü kelebek aynı anda kanat çırpmış gibi hissetmiştim.

gülümseyerek ona sarıldım. "seni seviyorum binnie~"

"ben de seni lixie~"

"kayıt için stüdyoya uğramamız lazımmış. hem, geçerken minhoya da uğrayalım. jisungla beraberlermiş, siz jisung'la takılırsınız hm?"

birkaç saniye duraksadığımda, belimi okşarken konuşmaya devam etti.

"onlara da yaptığımız kurabiyelerden veririz hm?" dedi.

"jisung bizimle küstü." dedim. "neden?" dedi garip bir ifadeyle. "birkaç haftadır tripli. ona geyik almadık diye." telefonumu çıkarıp geçen gün gruptan gelen fotoğrafı gösterdiğimde kahkaha attı. dudağının kenarından öptüm. çok güzel gülüyordu.

"e bu köpek." dedi gülerek. "saçmalık da orada zaten.." dedim. "köpeği geyik sanıyor geri zekalı."

"anladım prensesim." dudaklarımı ısırarak gülmemi bastırdım. saçma hitapları vardı ama güzeldi.

"o zaman sen de benimle gel. evde kalınca özlüyorum seni.." dedi burnunu burnuma sürterken.

"tek mi olacaksın?"

"chan hyung stüdyoya gelemez sanırım. işleri varmış." dedi.

"evet!! seungmin'in ailesiyle tanışmaya gidiyorlar." dedim mutlulukla.

şaşkınlıkla kaşlarını yukarıya kaldırdı, ardından ise sıcacık gülümsedi. "ne hoş." dedi. "umarım iyi geçer."

"acaba biz ailenle zaman tanışırız?" dediğinde tükürüğüm boğazıma kaçtığı için öksürmeye başlamıştım.

changbin endişeyle yanıma eğildiğinde iyi olduğumu belli etmek için elimle birkaç işaret yaptım ama cidden boğuluyordum. hızlı adımlarla mutfağa gitti, ardından bir bardak suyla yanıma geri döndü.

bana uzattığı sudan birkaç yudum aldım. su boğazımdan akarken öksürüğüm sonunda hafiflemişti.

"boğuluyordum." dedim sitemle. elini belime koyup beni tezgaha yaslayarak üzerime eğildi. ani refleksleri karşısında yutkundum.

"bakayım boğuluyor musun?" dedi dudaklarıma eğilirken. sonradan çok utansam da onu öpmek hoşuma gidiyordu. sırıtarak dudaklarımızı birleştirdiğinde ellerimi ensesine götürüp öpüşüne karşılık verdim. yoğun ve yavaşça öpüyordu beni.

miyav ★ minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin