[V]
weeknd—hurt you
"Senin gibi bir kızın ne olduğu belli olmayan götün tekinin peşinden koştuğuna inanamıyorum."
Jennie parmakları arasındaki chopstickleri sakince masaya bıraktı ve başını yemeğinden kaldırdı. Karşısında ona inanamıyormuş gibi bakan gri saçlı kıza kısa bir bakış attı ve dilini dudakları üzerinde gezdirdi.
"Tatlı biri." Siyah saçlı kız elinin tersiyle saçını omzuna silkelemiş ve avcuna çenesini yaslayıp çaprazındaki masada yalnız oturan çocuğu çekinmeden izlemeye koyulmuştu.
"Orası öyle," dedi Lalisa dişleri arasındaki makarnayı ezerken. "Yüzü fena değil ama dün Yoongi ile Jeongguk fena benzetmiş ha? Aşık falan mı bunlar sana." Genç kız son cümlesiyle yüzünü buruşturmuş bunun iğrenç olduğunu düşündüğünü belli etmeye çalışmıştı.
Jennie Lalisa'ya boş gözlerle baktı, bazen onlar gibi bir kafaya sahip olmadığı için tanrıya şükranlarını sunuyordu. Hiçbir şeyden anladıkları yoktu, zaten anlamasınlardı da. Kesinlikle anlamamaları daha iyi olurdu bu yüzden dudaklarında samimi bir tebessüm yeşerdi.
"Sana afiyet olsun." Jennie arkadaşını masada öylece bırakıp tepsisini kaptığı gibi çaprazındaki oğlanın masasına ilerlemiş, tepsiyi tam karşısına koymuş ve bir sandalye çekip oturmuştu izin istemeden.
"Selam!" Taehyung ne kadar şaşırsada bunu belli etmemeye çalıştı. Gerçekten bunu yapacak mıydı, yakasından düşmeyen kız mı olacaktı? İyi, öyle olsundu. Kıza kısa bir bakış atıp tekrardan yemeğine döndü ve tırtıklamaya devam etti.
"Konuşmakla pek aran yok anlaşılan..ha?"
Jennie, ona dönen birçok bakışı yok sayıyor rahat bir şekilde yaslandığı sandalyesini ileri geri sallıyordu. Oğlandan bir cevap gelmeyeceğini anladığında gözlerini devirip derin bir nefes vermiş ve masaya yaklaşmıştı. Bir sır verecekmiş gibi oğlanın suratına yaklaştı.
"Kameranı Bay Oh'a götürdüm eminim o icabına bakacaktır. Bunun için endişelenme."
Jennie cevapsız kalmaya ne zaman alışacağını düşünürken bir yandan da tepsideki rameninden bir lokma attı ağzına. Yüzünü buruşturması çok uzun sürmemişti. O, parmakları arasındaki chopstickleri sertçe masaya attı ve eş zamanlı olarak masalarına iki yeni tepsi kondu. Bunlar Jeon Jungkook ve Min Yoongi'den başkası değildi. Ardından onlara promosyon olarak eklenen Jung Hoseok yüzünde kocaman bir gülümseme ile Yoongi'nin yanındaki yerini almıştı.
"Ee gençler, ne kaynatıyorsunuz bakalım." Jeongguk samimiyetsiz sorusunu ortaya attığında Jennie gergince sandalyesinin arkasına yaslandı. Jeongguk'un kolunu sandalyesinin arkasına attığını farkettiğinde geri çekildi ve karşısındaki oğlana hitaben konuştu.
"Ne dersin Taehyung, okulun yemekleri bok gibi değil mi? Hadi daha iyi bir yere gidelim."
Taehyung'un bedeni masaya oturan öğrenciler nedeniyle kasılmıştı, gergince dudaklarını dişledi ve ne yapacağını bilemeyerek karşısındaki kıza baktı bugün içerisinde ikinci kez. Normalde olsa kesinlikle Jennie'yi ciddiye almayacaktı ama Min Yoongi denilen beyaz tenli çocuk ve dövmeli çocuk Jeongguk onun canını epey sıkıyordu.
Jennie sandalyesinden kalktı ve güven veren yüz ifadesiyle oğlanın gözlerinin tam içine baktı. İşte bu Taehyung'un Jennie'ye güvendiği ilk andı.