6

62 2 0
                                    


by your side

'duygularımı anlayan, içimdekileri bilen.'

Gökyüzündeki şişkin bembeyaz bulutlar ve onların arasından parıldayan bir güneş

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gökyüzündeki şişkin bembeyaz bulutlar ve onların arasından parıldayan bir güneş...

Bugün de doktorumun tavsiyesi ile dışarı çıkmıştım ve onun demesi ile bitkin ciğerlerim için temiz hava alıyordum. Kulağımda kulaklık vardı, tabi spotify'dan müzik dinliyordum çünkü sıkılmamak için başka ne yapabilirdim değil mi?

Şu an kulağımda olan şarkı ise annemin en sevdiği şarkıydı ve şarkı zihnimde annemle olan anılarımızı canlandırıyordu.

Yatağımda beni uyutmak için tam oniki yaşıma kadar bu şarkıyı söylemişti, oniki... Çocukluktan çok zor çıktım, millet oniki yaşında sevgili yaparken ben babamla yeni animasyonlar için her hafta cd dükkanında sıra beklerdim.
Ama iyi ki, bu yaşıma kadar her günüm onlarla geçti. Onlara olan bağım belki de bu yüzden kopamıyor, her anım onların hayaliyle geçiyor. Sanki bir parçam koparılmış ama o parçamın boşluğu hiçbir şekilde dolmayacak gibi...

Özellikle annem ve babamın vefatının ilk günleri benim için katlanılmaz, dayanılmazdı. O şok etkisi ve evin bomboş odalarında tek başıma kalmam ve benim delirdiğim her yeri yakıp yıktığım anlar... Hiçbirini unutamıyordum ama hatırlamak da istemiyordum.
Eve o günden sonra girmedim, giremedim daha doğrusu. Ne mi yaptım, ev harici her yerdeydim. Bankta, çimlerde, merdivende. Sürekli yürüdüm, kaçmak istedim. İnanmak istemedim, sanki annem ve babam benden saklanıyormuş gibi onları aradım. Babamın iş yerine baktım, her zaman gittiği balıkçıya; annemin sık sık gittiği kuaföre, mağazalara. Her tarafa her köşeye baktım ama acı gerçekler hiçbir zaman yakamı bırakmadı ve onları bulamadım... O kadar aramama rağmen yoktular işte, onların gerçeğiyle yüzleşmem lazımdı. Zaten onları kaybedişimin ardından 22 gün sonra yolda yürürken yığılıp kalmam ve sokakta yürüyen insanlar tarafından hastaneye kaldırılmamla buradayım işte. Yorgunluk halsizlik, açlık derken vereme tutulmam ve bu hastaneye alınmam ve 6 aylık verem tedavisine başlanılması. Tam ölüp gittiğimi ve onlara kavuştum derken, benim için boş ve anlamsız günler tekrardan başlıyor ve tıkış tıkış bir hastane odasında bir başıma kalıyordum. Fiziksel olarak ne kadar çöktüğüm bir yana dursun, zihinsel ve psikolojik olarak ben, bitiktim. Hastaneye geldiğim ilk günler çevremdeki insanların hiçbirini tanımıyordum, hiçbirini bilmiyordum zaten sosyal anksiyetesi olan ben o günler nasıl çaresiz kaldığımı düşünmek bile beni kötü hissetiriyor.

Her neyse, şu an böyle şeyler düşünmek istemiyorum. Kafamı spotify ana ekranı açık olan telefonumdan kaldırdım ve çevreye baktım. Dikkatimi küçük bir kız çekmişti. Yanında anne ve babası da vardı ve babasının elini sıkıcı tutuyordu. Diğer elinde küçük çilekli sütü vardı ve bahçede yürüyorlardı. Daha sonra aralarında konuşmalar oldu ve kız kahkahalar atmaya başladı, babasına bakıp gülüyordu. Çok, çok sevimliydi. O küçük kız, sanki gözümde çocukluğum olarak şekillendi.
Onu böyle görünce tekrardan zihnim eski günlerimi anımsadı. Peşimi bırakmayan ve her gün hasretinden bir gram eksilmeyen o eski günler, her an her yerimde olduğunu bildirmekten çekinmiyordu.

i just wanna be the one, rosékookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin