BÖLÜM I

811 42 36
                                    

Bu onu dördüncü görüşüydü. Her defasında ona bakıp gülüyordu ve gece yanında yatıyordu. Hala yokluğuna alışamamıştı ama bu görüntülerde hiç kayıp olacak gibi durmuyordu. O,her geldiğinde ölmediğine biraz daha inanıyordu. Onunla yaşamaya alışmıştı. Belki de şizofrenik sorunlardı gördükleri,belki gerçekti. Bunu düşünüyordu son iki gündür.

Bayan Carter vefat edeli beş gün olmuştu. Cenaze töreni kalabalıktı. Bay Carter soylu bir ailenin tek çocuğuydu. Bu yüzden sosyetenin ileri gelenleri de oradaydı. Gazeteciler de bunu kaçırmamışlardı. Bay Carter,başsağlığı dinleyenler yüzünden yorgun düşmüştü. O gün aglamamıştı ama içinde tam bir fırtına vardı. Bayan Carter'la iki yıl önce bir sabah tanışmışlardı. O günden üç ay sonra ise dünya evine girmişlerdi. Mutlu bir evlilikleri vardı. Aslında diğer çiftlerden biraz daha çılgındılar. Çok sevmişlerdi birbirlerini ama ölüm meleği Bayan Carter'ı arabada yakalamıştı. Oysaki kocasının aksine daha dikkatli bir sürücüydü ama karşıdan gelen hızlı trafik magandasından kaçamamıştı. Ona yakışmayan bir şekilde fecice ölmüştü. Üstelik de ona vuranlar bulunamamıştı. Gerçekten bu ona yapılan büyük bir haksızlıktı.

Perdeden sızan güneş demeti Bay Carter'ı uyandırmaya yetti. Sabah uyandığında yanında kimse yoktu. Hayatındaki büyük eksikliği fazlasıyla hissediyordu. Gözleri kan çanağına dönmüştü. Cenazede ağlamamasına karşın geceleri çok üzülüp ağlıyordu. Bu yüzden yataktan kalmak bile istemiyordu. Gücünü toplayıp kalktı. Yüzünü yıkarken sakalları onu rahatsız etmişti. Düzenli olarak keserdi ama eşi öleli uzamıştı. Kesmek istemedi. Aynaya baktı ve gerçekten hiç böyle olmamıştı. Bunları düşünürken mutfaktan "Luke" diye bir ses geldi. "Luke hayatım kahvaltı hazır" demişti birisi. Carter şaşırmıştı. İlk duyduğunda inanamadı. Bu Emma'nı sesine benziyordu. Durdu bekledi. Aynı ses tekrar geldi. "Hayatım kahvaltı hazır" diyordu. Luke bu sefer iyice emin oldu. Evet bu kesinlikle Emma'nın sesiydi. Aslında biraz ürpermişti ama koşarak banyodan çıktı ve mutfağa gitti. Kapıdan girerken tedirgindi. İçeri girdi. Evet kahvaltı hazırdı ve Emma karşısında dikilmiş duruyordu. Luke'un kalp atışları hızlandı. Kalbi yerinden çıkacak gibiydi. Emma karşısındaydı. Ne yapacağını şaşırmıştı. Onu tekrar canlı canlı görmek çok güzeldi.

-"Luke." dedi Emma.

-"Luke niye konuşmuyorsun.Bir şey mi oldu?" diyordu.

Luke kendine gelemiyordu. Tekrar

-"Luke" dedi.

Emma her Luke dediğinde Carter iyice aptallaşıyordu. En sonunda kendine geldi. Kekeleyerek de olsa,

-"Efendim,hayatım" diyebildi. Sanki ömrünün son sözlerini söylüyordu.

Emma,

-"Luke uyanamadın,herhalde." deyip güldü. Luke hâlâ şaşkındı bu yüzden sadece kafa sallayabildi.

Kahvaltı hiç bu kadar lezzetli olmamıştı. Luke konuşmuyordu. Sadece Emma'yı izleyip dinliyordu. Emma canlıydı ve onunla konuşuyordu. Luke kendine gelmiyordu. Daha öncede çoğu defa onu böyle görmüştü ama bu seferki farklıydı. Bu kez Emma onunla konuşuyordu. Ona dokunabiliyordu,onu hissediyordu. Bu sefer gitmeyecekti, hep onun yanında kalacaktı,sonsuzdu bu,sonu yoktu. Onun sevgisi de aşkıda sonsuzdu. Emma'da sonsuz olacaktı.

Kahvaltı boyunca kıpırdamadı,bu büyüyü bozmak istemedi. Hareket ederse giderdi diye düşünüyordu. Nefes bile almak istemiyordu. Bir süre onu yapmayı bile denedi gerçi ama pek dayanamadı. Oysaki Emma gitmiyordu. Sanki ölmemişti. Konuşuyordu Luke ise hiç konuşmuyordu sadece onu izliyordu. Korkuyordu, gidecek diye korkuyordu. Bir an rüya görüyorum diye düşündü gözlerini kapattı,bekledi. Derin bir nefes aldı tekrar gözlerini açtığında Emma hâlâ oradadaydı ve ona gülüyordu.

-"Ne yapıyorsun tatlım." dedi Emma.

-"Hiçbirşey, hiçbirşey yapmıyorum hayatım diyebildi.Luke onun varlığına alışmıştı. Biraz daha rahat konuşmaya başladı. Emma'dan habersiz hasret gideriyordu. Mutluydu, son günlerde çektiği acılar son bulmuştu belki de. Emma dönmüştü.

-"Luke sakalların uzamış kesmeyi düşünmüyormusun?" diye alaycı bir tavırla Luke'a güldü Emma.

-"Aa evet hayatım unutmuşum" dedi Luke.

Masadan kalkmışlardı.Luke Emma'ya yardım ediyordu. Masayı topluyordu.

-"Sen traş ol ben toplarım." dedi Emma. Luke yanından ayrılmak istemiyordu ama

-"Peki,hayatım." diyerek banyoya yöneldi. Şarkı söyleyerek traş oldu.Sevinçliydi bu başına gelebilecek en harika şeydi çünkü. Biraz oyalandı.Emma'ya seslendi sonra. Ama cevap gelmedi.Emma dedi. Tekrarladı.Bir,iki,üç derken cevap gelmedi. Yüzünü yıkayıp mutfağa baktı kimse yoktu. Yatak odasına gitti. Ardından diğer odalara,kimse yoktu. Pencereyi açtı,sokağa baktı. Dışarı çıkmıştır diye düşündü. Sonra onu düşündü tekrar. Gitmiş olacağı aklının ucundan bile geçmiyordu. Oturdu bekledi. Gelir diye bekledi.

Hava kararmıştı. Luke pencereden güneşi izliyordu. Emma'nın silüetide güneş ile birlikte batıyordu. Gelmeyeceğini anladı. Zaten hiç gelmemişti...

SİLÜETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin