☆ Yeryüzünün yıldızı.

240 28 9
                                    

1968, 14 Mayıs.


Henüz yedi yaşındaydım. Gözlerimi gecenin karanlığında yorgunlukla kapatmış, çok geçmeden kendimi sokağın ortasında bulmuştum. Burası evin karşısındaki park mıydı? Ayağa kalkıp etrafıma baktım. Neden buradaydım? Annem cevabını alamayacağın sorular sorma derdi. Sanırım bu da onlardan biriydi.

Yolun karşısına bakındım. Normalden farklıydı. Sanki sonsuza kadar gidiyordu, sonsuzluğun önünde ise düz bir ağaç vardı. Çocuk aklı, gülümseyerek ağaca ilerledim ve ağaca çıktım. Burada bana kızacak annem, bana vuracak babam yoktu.

Ağacın tepesinden etrafa baktığımda manzara değişmişti. Önümde sanki cennetten bir bahçe vardı. Vakit gündüzdü fakat yıldızlar bana göz kırpıyordu. Acaba Tanrı beni cennetine mi almıştı? Yüzümde çocukça bir sırıtışla baktım. Bakarken gözüme bir suliet ilişti, beyaz pelerinli, zayıf bedenli. Ölüm müydü kendisi? Abim bana ölümü böyle tarif etmişti. O sırada kulağa hoş gelen bir sesin konuştuğunu duydum.

''Sabırsızlıkla bekliyorum Regulus, sana kavuşacağım günü.''

İçimi bir korku salmıştı. Ölmek istemiyordum. Bağrışımı damarlarıma kadar hissetmiştim.

''Senin yanına gelmek istemiyorum, ben sadece özgür olmak istiyorum!''

Suliet'teki ses sakin bir tonda konuştu.

''Seni özgürleştirebilirim, yeryüzündeki yıldızım.''

Kafamı iki yana olumsuz anlam taşıyacak şekilde sallıyordum. O an ağaçtan düştüğümü hissettim ve düşme hisleriyle gözlerimi araladım. Karanlık duvarlar arasındaydım yine. Yatağımda. Ne yani? Bir rüya mıydı? Daha çok kabus gibi. Rüyalar insanları mutlu eder, bu beni korkutmuştu.

Uyurken konuşma alışkanlığım yoktu. Bu nedenle kimse beni duyup gelmemişti. Belki yanıma gelip beni sakinleştirecek biri güzel olurdu. O an annemin sesi kulaklarımda yankılanır gibi oldu.

''Gereksiz hayaller kurma!''

Kafamı iki yana sallayıp kulaklarımı kapattım. Kafamın içindeki bu sesleri kulaklarımı kapatarak duymamazlıktan gelebilir miydim?

Terli saçlarımı ellerimle geriye itip ıslak yastığa kafamı koydum. Uyumaktan korkuyordum, uyursam uyanamamaktan korkuyordum. Eğer uyanmadan önce ölürsem, Tanrı'nın ruhumu yanına almasını istiyordum.

Ölüm küçük bir çocuktan ne isterdi ki? O çok bencildi. Onu düşünmek istemiyordum. Zaten gözlerim acıyordu.

Kısa bir süre sonra yarım kalan uykum, tamamlanmaya başladı.

Dark Paradise ~ R A.B.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin