'The only Heaven I'll be sent you..'
Lütfen güzel desteğinizi esirgemeyin..
Kumsaldaki kum tanelerinin azmi ve kararlılığı şaşırtmaz mı sizleri de? Her ne kadar dalgaların hırçın tavırlarıyla dibe doğru çekileceklerini bilseler de, vazgeçmezler en hafif rüzgârda dahi kendini bırakarak kıyıya sürüklenmekten. Her defasında yeniden başlar, kaybetmekten yorulmadan sonlarını bildikleri halde çabalarlar.. Ve en sonunda kendilerini bırakarak karanlık su birikintilerinin altına hapsolurlar.
Aynı sonlarını bildikleri halde birbirlerine tutku ile bağlanan iki genç gibi. Jimin ve Roseanne gibi..
Kendine geldiği sayılı anlardan birinde ayağa kalkarak 78 senesinden kalma vinillerle döşenmiş olan odasına girdi yaşlı adam. Elleri yaşlılığın vermiş olduğu ağırlık ve emektarlıktan ötürü titrer, dizleri zayıf ama bir o kadar da iri olan bedenini zar zor taşır iken sol elindeki baston en büyük dayanağı idi.
Her şeye rağmen, aklını yitirmenin bile vermiş olduğu bir sersemliğe rağmen kendini üzerinde beyaz kelebeklerin uçuştuğu sayfalar ve mektuplara götürürdü. Çünkü o komodininin üzerindeki, solmak üzere olan orkidelerinin hemen yanı başındaki eski kağıtlar en büyük aşkından kalan tek tanıklarıydı. O büyülü aşkın gerçek olduğu noktasından şaşmamasına neden olan tek somut dayanağıydı.
Buruş buruş olan elleri ilk önce güçsüz, eski bir iple bağlanmış olan günlüğe giderken dolan gözlerini umursamayarak yatağının kenarına oturdu yaşlı adam. Ellerine bulaşan yoğun koku burnuna ulaştığı sırada günlüğün ilk sayfasını açarken, sol gözünden akan yaş ve dudaklarında oluşan hüzünlü tebessüm geçmişe olan özleminin en büyük ispatı olmasıyla birlikte.. Ciğerlerinin nefesi tadamayacak kadar yorgun düşmesi ölümün yaklaştığını hatırlatırdı Park Jimin'e..
"Yeniden başlıyoruz sevgilim.." diye fısıldadı sevdiği kadının el yazısıyla döşenmiş olan kağıt yığınlarına. "Yeniden her zerremde hissedeceğim sana olan aşkımı.. Yaşadıklarımızı."
Gözlerini yumduğu anda ilk sayfasını aralamış olduğu günlüğü yüzüne doğru yaklaştırırken, havada uçuşan beyaz kelebekler; Jimin'in ciğerlerine doldurduğu orkide kokularının ardından sol gözünden düşen damlanın üzerine kondu. Ve tam o an yaşlı adamın yüzündeki tebessüm kocaman bir gülümsemeye dönüşürken, ben sizlere ulaştırmak üzere devraldım bu orkide kokularıyla işlenmiş olan büyülü aşk hikâyesini.
Her nerede okuyor iseniz bu yazdığım satırları; rahat bir pozisyona geçin ve kahve fincanlarınızın eşliğinde 'Crème Brûlée'lerinizi tadımlarken her şeyden soyutlanarak kalemime bırakın tüm benliğinizi.
Güvenin bana..
Bu kez pişman etmeyeceğim sizi.
01.06.1980
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Crème Brûlée//Roseanne×Jimin
عاطفيةHer şeyi benliğimden silen yaşlı aklım bile o kutsal orkide kokusunu silemezdi bedenimden. O her dışarıya çıktığında üzerine çekilen bembeyaz pak kelebekleri, dudaklarının dudaklarımda bıraktığı uçuk karamelize tadı.. Zarif ellerinin bedenimde aşkla...