Misket oynayalım mı ?

215 7 0
                                    

Bazen küçük bir selam bazen küçük bir sürtüşme ve yahut bir oyun tanışmamız için yeterli olur.İşte benim hikayem de böyle başlıyor bir oyun...
Güneşli bir gün sıcak yaz akşamları ve vazgeçilmez oyunlar galiba küçüklüğümden bahsedecek olursak kısa bir özet olarak anlatmam gereken bunlardır.

Sıcak bir yaz günü şakaklarımdan damlayan terleri sağ elim ile siliyor ve sol elimde olan misketlerime bakıp gülümsüyordum güzel bir gün olmuştu arkadaşlarımdan bol bol misket kazanmıştım ta ki konsantrasyonum karşımda gördüğüm sarı elbiseli gözlükleri olan inci gibi dişlere sahip saçları beline kadar uzayan kızı görüp te bozulana kadar.

''Güzel bir gün geçirmiş olmalısın.'' Dedi narin ve bir o kadar sakin sesi ile.
''Te te te Teşekkür ederim öyleydi.'' Aman Allahım kekeliyormuydum ben bu daha önce hiç başıma gelmemişti.
E şimdi ne olacak rezil oldum daha bir teşekkür bile edemiyorum hem de ona bu kadar yakınken.

''Ben'de teşekkür ederim.'' Diyerek konuşacağını belli etti ama bu neyin teşekkür'üydü?
''Neden ? ''
''Nasıl olduğumu sordun ya akıllım o yüzden.''
Ciddimi acaba sormuşmuydum hayır ya tabiki sormadım unuttum ahhh salak ben
''A..şey.. özür dilerim biraz şaşırdım da. Nasılsın ? ''
''Hayır önemli değil tabii ki ama neden şaşırıyorsun?''
''Beni tanımıyorsun ve gelip selam verdin ona şaşırdım.''
''Tanışırız,sorun yok adın ne? '' Ne güzel de söylemişti güzeller güzeli ışıl benim adımı öğrenmek istiyordu titrek ve ince bir ses ile devam ettim.
''Alperen.''
''Çok tatlı bir ismin varmış alperen.''
Gerçekten'de tatlı bir ismim mi var? Bu kız adımı güzel mi bulmuştu? Utangaç ve tiz bir ses ile devam ettim.
''Teşekkürler.''
''Adımı sormayacakmısın ?''
Onu tanımadığımı sanıyordu keşke onu tanıdığım kadar da beni tanısaydı.
''Biliyorum ki ben senin adını.''
''Aaa nerden biliyorsun?''
Güzel gözleri gözlüklerinin arkasında kocaman oluvermiş,iki elinin nazik ince parmakları ile ellerini ağzına götürüyor ve cevabımı bekliyordu.Bunu fark edip daha fazla bekletmek istemedim hızlı bir şekilde lafa girdim kalbim o kadar hızlı atıyordu ki heyecandan ölebilirdim.
''Senin adın ışıl ben biliyorum şurada ki beyaz ev'de oturuyorsun bizim evimizin yanında olan 6 yaşındasın aynı yaştayız seninle pembe bir bisikletin var hergün bahçenizde sallandığın bir salıncağın var.''
Işıl'da yaşıtları ve diğer kızlar gibi pembe renge aşıktı bisikleti; baştan aşağıya pembe renk ile bezenmiş ufak ve küçük süsler ile görünüşüne farklı ve tatlı bir hava katmış'tı. Babası koral bey ile ışıl'ın arasında öyle güzel bir baba kız ilişkisi vardı ki bizim evde olmayan...

Devam etti...
''Nerden biliyorsun bu kadar çok şeyi yoksa beni mi izliyorsun?''
Gülüyordu onu güldürmüştüm sonunda ne kadar da güzel gülüyordu oysa
''Hayııırr sadece seni birkaç kez gördüm.''
''İyi ozaman alperen misket oynayalım mı ? ''
Bu 3 kelime nasıl da hayatımı değiştirecekti ozamanlar bu küçük kalbimle anlamamıştım ki şimdi anlıyorum lise son sınıfta okuyorum,yanımda oturan kişi ışıl ve bunları yazdığımı bilmiyor bilirsede benle birdaha konuşacağını sanmıyorum zaten şimdi soruyu cevaplamak için ayağa kalktı gül gibi bir kokusu var bir tek annemden geliyor bu gül kokusu sanıyordum ışıl'la tanışana kadar her zaman ki gibi soruyu doğru cevaplayıp geri yerine oturdu.

''Nasıldı ama?''
''Her zaman ki gibi mükemmel'din ışıl..''
Aslında bu mükemmel kelimesi ışıl için kifayetsiz kalıyor bu kelime onu tanımlamaya yetmez o çok farklı herşeyden herkesten.....

16 Mart 2013

Bir cumartesi günü sabahı evde oturmuş televizyon izliyordum yine her zaman ki gibi televizyon kanalları o ünlülerin özel hayatına karışan programlarını arka arkaya sıralamış ve halkımızın izleyip rayting yapması için 30 saniye'de bir reklamlarından koyuyor programın az da olsa çekicilik yanı ölüyor'du.

Telefonum'a gelen mesaj ile bulunduğum yerden odama üst kata fırladım ve hemen üstümü değiştirmeye başladım ve kendi kendime şöyle mırıldanıyordum.
''Kapşonlu? Haaayyyııırrr kazak? Havalar ısındı olmaazz Gömlek? Evet evet su yeşili bir gömlek iyi olur hani şu Dexter'ın var ya su yeşili bir gömleği ona benzer bir gömleğim var zaten onu giymeliyim.''
Kararımı vermiştim su yeşili gömleğimi giydim altına da bir kot tamamdır. Son kontroller için aynanın karşısına geçtim saçlarım tamam yüzüm yumuşak evet en sevdiğim saatim hiç çıkarmıyordum zaten oda kolumda parfümm ohh miss hazırdım. Artık 5 dk kadar beklemeliyim aa dur mesaja cevap vereyim.

Işıl'ın göndermiş olduğu mesajı okuyordum.
''Alllpppeeeerrrreeennn saat 14.30'da aşağıda olurmusun işin yoksa sahile beni o çay içmeye götürdüğün yer çok hoştu oraya götürürmüsün? '' (Alındı 13.47)

Biraz erken hazırlanmıştım ama yeter ve artardı. Onu beklemek zaten en çok sevdiğim şeydi.

''Hazırım 14.30'da kapıdan alırım seni'' Gönderildi (13.53)

14.30'a kadar bekleyecektim o yüzden yapacak birşeyler bulmalıydım...
Bilgisayardan youtube'a girdim gece yolcularından bir parça açtım bilenler bilir' 'Hayat Bilgisi'' dizisinde duyduğum parçayı açmıştım..
Güzel bir parça tavsiye ederim bulursunuz zaten.

Saat yaklaştığı için heyecanlanıyordum, saat 14.25'te dışarı çıktım beklemeye başladım..

Zaten beni pek bekletmeyeceğine adım gibi emindim,dakik birisidir o zaten..

Arkamdan gözlerimi iki eli ile kapatan birisi sesini kalınlaştırarak

''Beennn kiiimmmiiiimmmm''
Dedi zaten teni tenime nüfus edince bu kişinin kim olduğunu anlamıştım bu ışıl'dı
''Cansu? ''
Bunun ışıl'ı sinir edecek bir oyun olduğunu biliyordum ve devam ettim
''Cansu sen misin canım''
.......
Ses yoktu.Anladığım kadarıyla devam etmeliydim.
''Selin?''
.......
''İppeekkk?''
......
''O zaman Melek sensin demi hayatım evet evet kesin sensin''
Sinirli bir şekilde elini gözlerimden
Hızla çekti ve
''Ooooo Alperen bey bizi beklemiyordunuz galiba kusura bakmayın rahatsız ettik sizi''
Dedi.
Gülümseyerek
''Ya hayır ışılcığım sadece şaka yapıyorum saat kaç hem geç kaldın''dedim aslında geç kalmadığına emindim hatta 2 dakika erken bile gelmişti.
''Saat 14.29 Alperen bey affedin beni 30'da gelemedim ya sen ne saçmalıyorsun alperen yaa erken bile geldim hadi gidelim'' dedi ve yürümeye başladık.

Önce kordon tarafına gittik kordon'da yürüyor ayrıca hafta sonu ne yapacaklarını anlatıyordu,söylediklerine bakarak hafta sonu çok işi olduğunu anlayabiliyordum.

''Agora'ya gideceğiz melisa ve ablası gelecek Ankara'dan hatırlıyorsun demi sana anlatmıştım arkadaşım Tuğçe'nin kuzenleri onlarla gezeceğiz aslında fazla gezmeyip sinemaya mı gitsek ne dersin sen karar ver. Alpereeennnn heeeyyy yoksa beni dinlemiyormusun ? ''

''Aaaaa pardon pardon dinliyorum tabii ki sadece dalmışım kusura bakma siz bilirsiniz.''

Gülümsüyordu sadece zaten o yetiyordu bir anda aklıma söylemek geldi.

''Gülüşün hep deniz kenarı bana''

Gülmeye başladı biraz durdu..

Devam etti.
''Nerden aklına geldi bu söz şimdi ben bir kere güzel gülmem ki kendimi beğenmiyorum yani''

''Bilmem bir yerde duymuştum aklıma geldi bazen başkasına yazıyorum yine sana yakışıyor''

Gülümseyerek yürüyor ve hafta sonu yapacaklarını anlatmaya devam ediyordu ne güzel'de anlatıyordu yapacaklarını''çok güzel şeyler bunlar'' diyerek sözü kestim.

Geleceğimiz mekana gelmiştik bir demlik çay istedik ve kırmızı ojelerini gösterdi''Nasıl'' dedi. ''Güzel'' belki bu kelime tanımlamaya yetmiyordu ama yeryüzündeki tüm okyanuslar ve denizler mürekkep olsa tüm ağaçlar kağıt olsa tanımlayamazdı o narin ince parmakların güzelliğini

Kolunda ona 2 yıl önce aldığım saat vardı aynısından kendime'de almıştım hiç çıkarmayacaktık zaten çıkarmazdım da çaylarımızı içiyorduk ve gevreklerimizden birer parça ağzımıza götürüyorduk ışıl sağ eli ile gevreğinden bir parça koparttı yavaş bir şekilde ağzıma yaklaştırdı tam ağzımı açtım ki ısıramadan kendi ağzına götürdü ve yemeye başladı ''Hımmm güzelmiş güzel'' diyordu bir yandan da gülüyordu zaten böyle oyunlar yapmayı severdi gücenmedim bile ilerleyen saatlerde burdan kalkıp eve doğru yol aldık...

Nisan YağmurumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin