cp.1

816 65 46
                                    

Son dersin bitmesine dakikalar kalmış. Son sınıflar sadece hocalarına odaklanmış sınav notlarını bekliyorlardı. Seungmin yemekten tırnak bırakmamıştı elinde, bu sınav için saatlerce çalışmıştı sonuçta. Bu onun en önemli sınavıydı, ona şans verilen son sınavıydı. Okuldan alınması an meselesiydi. Tabi sınavdan geçer not alabildiyse kendi şansını yaratmış olurdu o ayrı. Sınav olarak geçer not almaktan ayrıydı bu geçer not, ailesi için geçer not 100 en fazla 95 üstüydü. Ve bu kendisini fazlasıyla zorlaması demekti, sonuçta bu bir fizik sınavıydı

Sınavları bitiren hoca okumaya başlamıştı ve seung un kalbi deli gibi atıyordu. Geçer bir not almalıydı, buna mecburdu ve bunu bilen arkadaşı yujin de kendi notunu duymayı boşverip heyecanlı heyecanlı seung'un notunu bekliyordu. Sınıfın yarısı yüksek notlardaydı ve bu seungmin e umut vermeye devam ediyordu.

Sınıf sırasından kendi adını tekrar ederek beklemeye devam ederken sonunda okunmuştu.

Yujin hızla ona dönerken o sadece ailesine nasıl sınavdan 90 aldığını açıklayacağını düşünüyordu. Babası bu sefer kesin okula dönmesine izin vermiyecekti. Zaten senden birşey olmaz modunda yine onu kuzenlerim yanında kendilerine ait fabrikaya sürükleyecekti.

Ortaokul sınavlarından sonra birkere oraya gitmişti fakat bu kadar zor olacağını düşünmemişti. Bir takı firmasında ki paketleme işi bu kadar zor olmamalıydı.

Ama ilk haftada elleri bant ve kağıt kesikkerinden geçilmez bir hale gelince seungmin yalvar yakar okula dönmüş derslerine deli gibi asılarak şuanda okuduğu lise sonuncu sınıfa götürebilmişti kendini.

Babası gerçekten fazla mükemmelliyetçiydi. Onun için 90 notu gerçek bir başarısızlıktı. Lisenin ilk yılında aldığı 98 notu yüzünden evde kıyamet kopmuştu. En acı tarafı ise seungminin annesinin babasından bir farkı olmamasıydı. Zaten farkı olsa neye yarardıki evdeki kararlar babasınındı. Babasına göre o çatı altında yaşıyan onun kanını taşıyan herhangi bir birey kesinlikle başarısız olamazdı.

Son dersin bitiş zili kulağında yankılanmıştı. Yujin bile gülümsemeye çalışarak geliyordu yanına ama yapabiliceği birşey olmadığının oda farkındaydı. İkisi beraber seungmin in okul çantasını toplarken sınıfa gürültüyle Felix dalmıştı, onları gülümserken bulmak için dersin yarısında yerinde duramamıştı. Tabi yüzlerinden bile anladığında gözlerinin dolması zaman almamıştı. Bu kadar baskı ona bile ağır gelirken seungmin nasıl dayanıyorduki? Anneleri arkadaştı aslında ama asla Felix in annesi onun annesi gibi değildi.

Yavaşça sınıftan çıkarken Felix sımsıkı arkadaşının elini tutmuş onu okul tuvaletine kitlese kurtarabilir mi diye düşünüyordu. İstemiyordu işte Felix. Seungmin ile gezemiyeceği koridorlar onunla çilekli süt için kavga edemeyeceği bir kantin sırası yujin ile onu sinir edemeyeceği bir okul günü istemiyordu.

Okuldan çıktıklarında fizik hocası ile konuşan bay kim i görmek seungmin i yerinde birkez daha sarsmıştı. Birde okulunamı gelmişti yani?  Zaten evde söyleyeceği bir sınav notunu bukadar mı önemsemişti.

Fizik hocası kafasını sallayıp bir cümle kurduktan sonra bay kim in açıkça gözü seğirmişti. O gözlerindeki bakışı fazlası ile tanıyordu seungmin. Hayal kırıklığındaydı. Evde yine bir beni hüsrana uğrattı konuşması yaşayacaklardı. Dokunsalar ağlayacaktı zaten seungmin birde konuşma kaldırabiliceğini düşünmüyordu.

Arkadaşlarına dönüp sonkez sarılmayı düşündü sonuçta o seğiren gözü gördükten sonra bu okula gelebilicepiyle ilgili bütün şanslarını kaybettiğini anlamıştı.

Felix elinden çekilen ılık eli ve sonrasında gelen büyük boşluğu fazlası ile ağır bir şekilde hissetmişti. Geri tutmak için uzanmasına zaman bile vermeden seungmin hızlıca okul girişindeki araca yürümeye başlamıştı.

Yujin adamın üstüne atlayıp seungmin in yaşadığı bütün acıların bedeli olarak öldüresiye dövse kaçyıl yatar diye düşünerek ağlamamya çalışıyordu.

En yakın arkadaşlarının gözleri önünde böyle iğrenç bir hayat yaşaması deli gibi canlarını yakıyordu.

Nihayetinde bay kim arabaya bindi, eve gidene kadar tek bir laf bile etmediler.

Eve gelindiğinde seungmin kafasını bir saniye kaldırmadan annesi ve babasının önündeki yerini aldı. Konuşmaya yüzü yokmuş gibi hissediyordu.

"Sana başarılı olman için her fırsatı tanırken sen sürekli kıytırık bir notla beni hayal kırıklığına uğratıyorsun seungmin."

Kıytırık not. Salonun ortasına oturup deli gibi ağlamak istiyordu. 90 kıytırık bir nottu onlar için. Hayal kırıklığıydı demek. Yetmezmiş gibi annesi nasıl onunla övünmesi gerektiğiyle ilgili daha çok nasıl 90 notuyla övünenilmelerini beklediğiyle ilgili 15 dakika asla susmadan konuşmuştu.

Seungmin gözlükleri kaydıkça düzeltmekten başka hiçbir hareket göstermiyordu o an.

Bir hışımda kalkıp gözlüğüne vurulmasıyöa yerinde sıçramış aynı smanda korkmuştu.

Bu güne kadar bir kere bile fiziksel şiddet görmemişti aslında. Asla vurmamışlardı ona. Annesi ve babası psikolojik şiddettin dibine vuruyorlardı zaten.

Babası ona korkuyla bakan gözlere iğrenerek bakarken yakasından sertçe tutup kendine yaklaştırmıştı.

"Bu gece biletin alınıyor yarın kuzeninin yanına gidiyorsun ve dönüşün yok. GETİRDİĞİN BU NOTA BAK ÜNİVERSİTE SINAVINA GİRSEN NE YAPABİLİRSİN SANKİ!"

Sessiz sessiz ağlamaktan başka yapabildiği birşey yoktu malesefki. Hayır diyemezdi ki zaten. Kapının önüne koysalar daha güzel olurdu herşey, o fabrikaya gitmektense ona her bakışında rahatsızlık veren kuzeniyle aynı evde durmaktansa sokakta çürümeyi yeğlerdi.

Gece arkadaşlarına kısa bir veda mesajı yazmış eşyalarını toplamıştı. Sonrasında babasının bahçeye inme çağırılarını dinleyerek inmiş gözünün önünde bütün ders kitaplarının yanıp kül olmasını izlemek zorunda kalmıştı.

Bu sefer hıçkırıklarını saklayamamış bağıra bağıra bahçedeki yanan sayfaların yanında ağlamıştı.

Babasının tekrar yapmayacağını bilse kurtarmaya çalışırdı aslında ama yapardı ki.

Asla anlamamıştı onları. Bir insan kendi çocuğunun geleceğini kendi elleri ile neden yakardı?

Sabahın ilk ışıklarıyla ağlamaktan şişmiş gözleriyle salona inmiş en azından annesinin ona sarılmasını beklemişti önüne bir valiz koyup evdeki işlerine dönmesini değil.

Arabanın arka koltuğunda geçen 45 dakikalık yolculuktan sonra gidiceği daegu otobüsüne binmek için geldikleri otogarda babasının eline sıkıştırdığı yirmi bin wonla kalakalmıştı.

Otobüste yerini aldığında apar topar içeri dalan kız hemen içeri bakmış yaşıtlarından olduğunu tahmin ettiği seungmin in yanına koşup pat diye garip bir soru yöneltmişti.

"bu koltuğa ihtiyacım var lütfen yardım edermisiniz?"

Üstündeki gelinlik oldukları ortam için biraz absürttü açıkçası. Muhtemelen kaçıyordu.

Kaçmak?

O an aklına gelen fikirle seungmin hemen yerinden kalkmış kızı oturtmuştu.

Kız minnetle elindeki bütün parayı seungmine vermişti. Onlar bilet ve parayı takas ettikten sonra seungmin hızlıca otobüsten inmiş otogar çıkışına koşmaya başlamıştı.

Önünden geçtiği bir başka Daegu otobüsünden koşarak inen çocukla azıcık duraklasada koşmaya devam etmişti. Çocukta ona katılır gibi yanında koşarken arkadan gelen "buraya gel"  çığlığı gerçekten onu ürkütmüştü.

Yanındaki sarışın çocuk küfür savurup arkaya el hareketi çekmiş yanında koşan seungminide kolundan tutarak hareket etmeye başlamış olan Seul otobüsüne sokmuştu.

O an olaylar okadar hızlı ilerlemişti ki seungmin koltuklara oturdukların da bazı şeyleri kavrayabilmişti.

Şok içinde yanında oturan çocuğa döndüğünde sarışın gülerek ona dönmüş ve olay içinde en söylenmeyecek cümlelerden birini kurmuştu.

"Selam, naber?"

baby? | chanminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin