Jeongguk kalkan müşterilerin ardından masaları silmeye başlamıştı arada telefonuna da bakıyordu.
Çünkü yoongi hyungu haklı çıksın istiyordu.
Jimin ona mesaj atmalıydı ve çıkışta tekrar görüşmelilerdi.
Kafasında ne olursa olsun bir sürü senaryo kurmaya devam ediyordu.
Sıkıntıyla oflarken kafenin kapısı açılmıştı.
İstemsizce kendini kapıya bakarken bulmuştu, içeriye şık giyinimli maskeli ve şapkalı iki adam girmişti.
Biri diğerinden daha uzun ve esmer görünüyordu.
"Jeonggukie bakar mısın?"
Yoongi hyungunun seslenmesiyle gözlerini adamlardan çekip yanına gitmişti.
"Efendim"
Kahve tezgahı cidden sıcaktı ve hyungunun saçları birbirine yapışmıştı.
"Gelenlerle benim ilgilenmemi ister misin yoksa burada buharlaşacağım"
Sırıtmıştım.
"Sen ona gelenlerden belki birini bulurum desene hyung"
Göz devirmişti.
"Yani ne alakası var şimdi hem ben elimi sallasam ellisi"
"E orası öyle tabii inkar edemem"
İkimiz de gülmüştük şimdi.
"Gerçekten çok sıcak oldu hem taeyeon da burada değil yoksa ona kitlerdim tezgahı"
"Sahi o nerde?"
"Tiffanyle izin aldılar tatile gideceklermiş"
Dudak büzmüştüm.
"Kıskanmadım dersem yalan olur.. aptallar çok yakışıyorlar birbirlerine"
"Övdün mü gömdün mü sende"
Koluna şakacıktan vurmuştum.
"Amaaan hyung git bak hadi ben geçerim tezgaha"
"Tamaaam"
Yoongi de sevinçle zıplayarak önlüğünü takmış ve eteğini düzeltmişti.
Kafenin en tatlı feminen garsonlarından biriydi ama böyle adlandırılmayı sevmezdi.
Eline adisyon defterini alıp masaya gittiğinde ikili maskelerini ve şapkalarını çıkarmıştı.
Yoongi, jimini gördüğünde şaşırmış ardından kısaca tezgahtaki jeongguka bakış atmıştı.
Ama Jeongguk henüz görmemişti çünkü tezgahtaki iron manli bardaklarla oynamakla meşguldü.
"Hoş geldiniz ne alırdınız?"
Gözü jiminin yanındaki diğer adama kaydığında anlık olarak nefesi teklemişti.
Lisede hoşlandığı çocuğu tam karşısında bir de jeonggukun flörtünün yanında görmesi kaderin bir oyunu olamazdı diye düşündü.
Adam kendine dönmüş ve samimi bir şekilde gülümsemişti.
"Aslında buraya pek gelmediğimden bilmiyorum önerdiğiniz bir şey var mı?"
Yoongi adamın sesini duyunca daha da heyecanlanmıştı ama kendini kontrol etmeye çalışıyordu.
"Her ürünümüz ayrı lezzetlidir hepsini seveceğinizi düşünüyorum"
"O zaman siz hangisini en çok seviyorsanız bana ondan getirin"
Jimin de ikiliyi umursamadan sevdiği adamı izlemeye koyulmuştu.
Henüz Jeongguk onu fark etmemişti ve tatlı bir şekilde bardaklarla oynuyordu.
Sıkıldığı her halinden belliydi, şişirmiş olduğu yanakları, büzülü dudakları ve ucundan lastikle tutturduğu saçlarıyla dünyanın en tatlı insanına dönüşmüştü.
"Siz ne isterdiniz?"
Yoongi jimine döndüğünde jimin de girdiği transtan çıkmıştı.
"Ben bir tane buzlu americano alacağım şimdiden teşekkür ederim"
Yoongi ikiliyi onaylamış ve ardından heyecanla jeonggukun yanına gitmişti.
"Sana söylemiştim!"
Jeongguk aniden gelen hyungu ile yerinde sıçramıştı.
"Ah hyung neyi? Ne oldu?"
"Seninki burda"
"NE"
yoongi elini alnına vurmuştu.
"Sakin ol aptal seni görmeye gelmiş belli ki"
Jeongguk heyecanla hemen telefonundan kamerayı açıp kendine bakmıştı.
"Hyung nasıl görünüyorum? Kokuyor muyum? Kızarmış mıyım?"
"Önce sakin ol hayatım gayet güzel görünüyorsun telaşlanmana gerek yok, istersen git de bir hoşgeldin de çünkü sabahtan beri seni bekliyor"
"Doğru söylüyorsun hyung yanına gitsem iyi olur ama önce bir lavaboya gideyim"
"Ben de siparişleri hazırlayayım"
Jeongguk vakit kaybetmeden lavaboya doğru koşarken jimin bunu görmüş ve kıkırdayarak masadan kalkmıştı.
"Nereye?" Taehyung sırıtarak sorduğunda jimin de ona karşılık vermişti.
"Özlem gidermeye"
-bölüm sonu
Herkese selam nerdeyse 1 senedir yoktum. Bunun sebebi tüm sosyal medyaya anksiyete, major depresyon ve panik atak tedavisi görmemdi. Yazmayı çok özledim içimi buraya aktarmayı ve yapılan yorumları okumayı.. hala tedavim devam ediyor ama elimden geldiği kadar bölüm yazıp atmaya çalışacağım hepinizi seviyorummmm iyi okumalar ❤️