~Otogar..~

2 0 0
                                    

    Bir yandan adımlarımızı izliyor diğer yandan Eda'nın konuşurken yanağında beliren gamzesini izliyordum. O kadar derin bir gamzesi vardı ki, parmağını koysan gömülecekmiş gibi. Gülmesine bile gerek kalmıyordu. Son üç saatimiz vardı.. bu saat aralığında rüzgarın yüzüne vururken saçlarının arkaya savrulmasını.. ve o anki huzuru hiçbir şeye değişmezdim. Eda konuşmaya devam ediyor ben ise farklı alemlerde geziniyordum. Omzumda hissettiğim parmakla kendime geldim.

    "Can. Orda mısın.?"

    Gözlerimi gamzesinden aldım ve kaşlarını kaldırıp bana bakan gözlerine döndüm. Başımı onaylarcasına sallayarak,

    "Ah! Evet. Gamzene dalmışım kusura bakma." Yüzüne gülümseme yerleşti. Ne demiştim ben?

    "Efendimm?" Pat diye dilime geleni söylemiştim resmen. (Kızla daha yeni tanıştın Can!! Kendine gel. Saatler sonra bir daha göremeyeceksin. Bağlandığını düşünmüyorsundur umarım.)

    "Yani.. öyle demek istemedim. Sadece gamzelere bayılırım." (Yuh Can!!! Bayılırım mı?)
    "Eee bayılırım dediğim, bir kusur olarak görülür aslında çoğu kişi tarafından. Ama bence insanı güzel yapan bir etken ise gamzesi olmasıdır... insanı kusursuz yapan kusurları değil midir zaten ? Biraz saçmaladım kusura bakma." Gözlerimi kısıp yola çevirdim ve bir süre etrafı izledim. Dediklerinden utanmıştım sanırım.

    Gülümsemeye devam ederek, "Aslına bakarsan bu dediklerin hoşuma gitti. Ben hiç sevmiyorum istersen senin olabilir." Parmaklarını yanaklarını götürdü ve gazmesine yerleştirdi. "Bak, bu çirkin surata birde çukur.. Belediye çukuru musun be mübarek!" Dudaklarını büktü ve bana baktı.

    Gözlerimi kısıp elimi parmaklarına götürdüm ve çektim. "Şşş çok belli oluyor başkaları görmesin. Mahalledeyiz nasılsa sapığı şuyu buyu var. Başıma iş açma benim bakanı hipnoz eder o." Gözlerini sola devirdi ve imalı imalı bana baktı. "Ne var olamaz mı?"

    "Pekii, hiçbir şey demiyorum.. Eee son saatlerimizi nasıl geçiricez peki Can Bey." Bunu hiç düşünmemiştim, nereye gittiğimizi bile bilmiyorduk. Önümüze çıkan yola giriyor daha önce de görmediğimiz yerleri görüyorduk. Vakit gelene kadar sadece bunu yaptık belki de. Burnumuza gelen süt mısır kokularıyla adımlarımızı durdurduk. İkimiz de aynı anda birbirimize baktık.

    "Cann."
    "Eda.

    Aynı anda konuşmamızın ardından gülümsedik ve konuşması için Eda'ya öncelik verdim.

    "Süt mısır kokusunu sende alıyor musun?" Gözlerini kapadı ve derin bir nefes çekti. "Öyle bir canım çekti ki anlatamam sana... Sen ne diyecektin bana." İlgimizi neden bu kadar çekti bilmiyorum ama o an sadece ona ihtiyacım vardı gibi hissediyordum.

    "Süt mısır alalım mı diyecektim.." iki elini de birbirine çarptırdı. Bu onun sevindiğini zaman yaptığı hareketti sanırım, tanıdığım kadarıyla.

     "Alalım alalımmm... Çocukluğuma dönmüş gibiyim şuan. En güzel zamanlarıma." Cebimden cüzdanı çıkarıp içindeki kartı aldım. Hiç kağıt para almamışım yanıma. Malum bütün parayı kahvaltı için harcamıştık. Elimdeki kartla birlikte yandaki dükkana girdim ve iki bardak mısır aldım. Dışarıda beni heyecanla bekleyen Eda'ya döndüm ve fark ettirmeksizin sırıttım. Sanırsın 5 yaşında bir kız, ellerini nereye koyacağını bilmeden, gözleri ne zaman dışarı çıkacağıma bakıyordu. Daha fazla bekletmeden ödemeyi yaptım ve elimdeki mısırlarla birlikte dışarı çıktım.

    "Hadi ya nerede kaldın.. seni beklerken isteğim daha da arttı." Yanına doğru ilerledim ve elimdekini uzatarak gözümle işaret ettim.

    "İçerideki abi dedi ki, prenses için yeni yapayım madem canı çekmiş. Ondan uzun sürdü biraz.." boş elimle yanımızdaki parkı işaret ettim, " Burada oturmak ister misin. Ayakta yemeyelim."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 09, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir İmkansız : Güneş ve AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin