-Tanışma-

27 11 1
                                    

SAATLER SONRA_
"Gelmeyecek misin sen? Bizim yere geçiyorum ben takılırız istersen." Eşyaları ceplerime sıkıştırdım ve kapının yolunu tuttum. Gece saat 10'a geliyordu, saatlerce balkonda oturup konuşmuştuk. Uzun zaman olmuştu beraber takılmayalı.

"Gece Derin ile konuşmaya söz verdim be kanka. Yoksa gelirdim biliyorsun." Başımı salladım ve elimi omzuna koydum.

"Çok bağlanmamaya çalış dostum, en azından herhangi bir durum olursa çok üzülmezsin. Kardeş tavsiyesi." Dedim gülümseyerek. Eliyle elimin üstüne bir kaç kez vurdu,

" Merak etme, o iş bende.. Çalışacağım."

Her zamanki selamlaşmamızı yaptık ve Şeyma teyzeye de selamımı vererek evden çıktım. Hava tam tadında esiyordu, en sevdiğim.. ne sıcak, ne soğuk. Yılın en çok bu zamanını seviyordum işte. Bir yandan havanın tadını çıkararak adımlarımı hızlandırdım ve dağlık eve doğru yürümeye başladım. Müzik dinlemek için elimi cebime attım ve içeride birbirine karışan kulaklığı aldım. Sövdüm kendi kendime, bu kadar nasıl karışabiliyordu anlamıyorum. Kendim yapsam bu kadar olmazdı sanırım. Tam çözdüm derken önüme bakmayı unuttum ve.. yanımdan geçen kıza omuz atmış bulundum. Kim olduğunu göremiyordum, kapşonunu kafasına örtmüştü. Sadece ela gözlerini hatırlıyorum. Çarpışmamızın ardından dalgınlıkla sesini yükselterek konuştu. Gerçi haksız da sayılmazdı ayı gibi yolda yürüyen bendim.

" Yuh!!.. Yani, yuh demek istemedim pardon. Benim suçumdu sanırım önüme bakmıyordum." Gözünün önüne sarkan saçlarını çekti ve kulağının arkasına attı. 1.55 boylarında yanımda minicik kalıyor, giydiği siyah bol kıyafetlerden çocuk gibi gözüküyordu. Dudaklarımı araladım,

" Asıl ben bakmıyordum, özür dilerim." Dedim nazikçe gülümseyerek. Yere düşen kulaklığı aldı ve bana doğru uzattı.

" Al, bunu düşürdün sanırım." Küçücük elleri bile kayboluyordu kulaklık sayesinde. Bir insan bu kadar minik olabilir miydi diye geçirdim içimden tekrardan. Dalıp gittim birkaç saniye,
"Pardon?? İyi misiniz acaba?" Diğer elini yüzüme doğru kaldırdı ve gözümün önünde gezdirmeye başladı. Ara sıra dünya ile kopukluk yaşıyordum böyle.

" Ha! Evet.. kulaklık. " Elimi eliyle tutarak avucumu açtı ve bırakıp tekrardan kapattı.

" Bunu buraya bırakıyorum, gerçekten çok acelem var. Kusura bakma tekrardan." Dedi ve yanımdan geçerek hemen yoluna devam etti. Avucumu açtım ve öylece baktım. Dışarıdan bakılınca bir deli gibi göründüğümü tahmin edebiliyordum. Yavaş yavaş kendime gelip her zamanki şarkımı açıp yürümeye başladım. Kimdi acaba o kız ? diye geçirdim içimden. Gözlerinden de çıkaramazdım ki kim olduğunu. Bir sır olacağını düşünüp şarkıya odakladım kendimi. 'Bırak yıkılsın gökyüzü.. Dimdik duracağız' diyordu şarkıda. Yıkılmıştı benim de gökyüzüm.. ama dimdik durabildim mi orası aşikar. Belki de bu dünyada beni gerçekten dik tutacak birisine ihtiyacım vardı. Artık beni kırıp kenara atmayacak, her zaman yanımda olacak birisine.. Umudu kesmemek lazım nasılsa. Kaderdi bu. Bir yazı okumuştum,

Kader Gayrete Aşıktır... diye,

Çok da içime dokunmuştu o zaman. Ne kadar gayret etmeye çalışsam da sevdiğim insanlara karşı, hiçbir zaman doğru bir sonuç alamadım. Kaderim değil diyip geçtim çoğunda. Sırtımdan yaralar aldım, kalbimde çektiğim acılar yazılı belki de. Ama biliyorum ki bunların hepsini atlatacağım birini bulacağım. Ve bir gün, evet.. bir gün haykıracağım dünyaya,

BU KADAR MIYDI? diyeceğim,

SENİN SARAMADIĞIN YARALARI DÜZELTECEK KIZI BULDUM. diye bağıracağım.

Bir İmkansız : Güneş ve AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin