Earthquake: Part 1

5K 363 364
                                    

Henüz 1995 yılının ikinci haftasını bile doldurmamışlardı ve o ocak ayının on üçü, cuma gününe denk gelmişti.

Kehanet Profesör'ü Sybill Trelawney, Dumbledore'a okulu tatil etmesi için baskı yapmıştı. Yaşlı adam elbette cadıyı ciddiye almamıştı. Tabii kadıncağız o gün izin yapmak için ısrar ettiğinde şatoyu terk etmesine engel de olmamıştı çünkü Dumbledore'a göre herkes kendi hayatını yaşardı, cadı ve deli saçması batıl inançları iznini istediği gibi kullanabilirdi.

Saat sabaha karşı ikiyi gösterirken şatodaki herkes uyuyordu. Tabii Harry Potter ve Ron Weasley hariç.

Onlar yan yataklarında kulaklarını tıkamış halde uyuyan Neville'a rağmen yüksek sesle sohbet ediyorlardı. Hava oldukça soğuktu, bu yüzden ikili yorganlarını boyunlarına kadar çekmişlerdi. Karşılıklı yataklarda tartışan iki kafadan ibaretmiş gibi görünüyorlardı. "Söylediklerime kulak ver Harry..." diye söylendi Ron. "Bir gün ya Zabini'yi ya da Ginny'i geberteceğim. Kardeşimi o kasıntı herifin kollarında görmeye dayanamıyorum. Ginny o gösterişçi aptalda ne buluyor olabilir ki? Hiç anlamıyorum..."

Harry, Ron'un göremeyeceğini bilmesine rağmen gözlerini devrimeden edemedi. Ginny'le Blaise birkaç aydır birliktelerdi ve Ron bunu bir türlü kabullenemiyordu. "Peki ya Zabini onda ne buluyor? Okuldaki durumları bilmiyormuş gibi konuşuyorsun, bütün kızlar Zabini'nin ve Malfoy'un etrafında dört dönüyor. Ginny'nin de ona kapılmış olması şaşırtıcı değil."

"Tabii öyle dersin Harry! İkisine de ağzının suyu aka aka bakıyorsun... Her neyse, yarın ilk ders Snape'in. Yatsak iyi ol..." Ron'un lafı, Hedwig'in kafesinin içinde delirmiş gibi ciyaklayarak kanat çırpmasıyla kesilmişti.

Kar beyazı baykuş kendisini tellere çarpmaya başlayınca Harry korkuyla yataktan sıçradı. Evladının böyle bir huyu olmadığını biliyordu, ters giden bir şeyler olmalıydı.

Aynı anda Ron'un faresi de ciyaklamaya başlayınca ikisi aynı anda yataktan kalktı. Onlar ne olduğunu anlamaya çalışarak evcil hayvanlarının yanına gidince odada bulunan her bir mobilyanın, her bir eşyanın sarsılmasıyla dengeleri bozuldu. Harry sırt üstü yere düştü ama hemen kalktı. Annesinin her sabah televizyonda izlediği haber kanalı sağ olsun, ne olduğunu anlaması uzun sürmemişti. Korkuyla gözleri sonuna kadar açılırken ileri doğru zıplamış ve Ron'u kaptığı gibi Neville'ın üstüne atlamıştı.

Zavallı Neville korkuyla uyanırken Harry ikisine birden sarılıp birlikte yataktan düşmelerine sebep oldu. Arkadaşlarının üstüne kapanıp siper aldığı anda dolaplardan biri üstlerine devrildi. Neyse ki yatakla dolap arasındaki boşlukta kalmışlardı. "Harry! Neler oluyor? Ölecek miyiz?" diye bağırdı Ron gözyaşları içinde. Kuzgun saçlı çocuksa korkudan cevap bile veremedi. Gözlerini sımsıkı yummuş bir halde beklemeye devam etti. Yaklaşık on saniye sonra sarsıntılar kesilene kadar da öylece kaldı.

Harry asasıyla üstlerine düşen dolabı attı ve odalarının harap olduğunu fark etti. Neyse ki onlara da hayvanlarına da bir şey olmamıştı. "Deprem oldu Ron. Bir doğal afet. Hemen şatoyu terk etmeliyiz. Artçılar olabilir."

"Artçı ne? Deprem denilen şey şehir efsanesi sanıyordum!" diye bağırdı Neville. Harry onu ciddiye almadı. "Yani tekrar deprem olabilir, Neville, oyalanma. Hadi!"

Harry Hedwig'i kafesinden çıkarttı ve patlayan camdan uçup gitmesine izin verdi. Odadan çıktıkları anda büyük bir kargaşanın arasına dalmışlardı. Onlar tutuna tutuna aşağı inmeye çalışırken bazıları acele ediyor ve sonuç olarak düşüyorlardı. Harry herkese yardım etmeye çalışıyordu ama arkadaşlarını yönlendirmesi gerektiğini de biliyordu.

Hermione, korkudan ağlama krizine girmiş olan Ginny'i sürükleyerek üçünün yanına vardığı sırada Gryffindor sınıf başkanlarından biri asasını boynuna bastırmış bir şekilde bağırıyordu. "Deprem oldu! Yine olabilir! Hepiniz kalkıp dışarı çıkın! Bu bir tatbikat değildir! Çabuk olun! Herkes dışarı! Yanınıza hiçbir şey almayın! Giyinmeye çalışmayın! Canını seven de sevmeyen de çıksın çünkü benim nöbetimde hiçbiriniz ölemezsiniz!"

Gryffindor'lar sonunda kendilerini şatodan attıklarında çıktıklarına sevinememişlerdi bile. Bazıları yaralanmış, bazıları bayılmıştı.

Bazıları da Ginny gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Bütün bunlar yetmezmiş gibi hava buz gibi soğuktu. Yatakhaneleri daha alt katlarda olduğu için Gryffindor'lardan önce çıkan Hufflepuff'lar hemen arkadaşlarına yardıma gelmişlerdi. Üst sınıflar alt sınıflara ısınma büyüsü yaparken Harry gözlerini şatoya dikmişti. Bölüm bölüm yıkılan binanın etrafında Profesör'ler koşturuyordu. Özellikle Dumbledore, büyü yardımıyla şimdiden şatoyu onarmaya başlamıştı.

"He..Hermi..." Ginny'nin titreyerek konuşmaya çalışmasıyla Hermione kardeşi gibi gördüğü kıza biraz daha sıkı sarıldı. "Korkma, Ginny, artık güvendeyiz. Geçti."

En sonunda Ravenclaw'lar da şatodan çıktığında herkes derin bir nefes aldı. Harry ise hissettiği eksiklikle kafası karışmış bir şekilde başını eğdi. O sırada konuşmaya çalışan ama sürekli susturulan Ginny birden bağırdı. "Profesör Dumbledore!"

Yaşlı adam hayretle kendisine döndüğünde inanmaz bakışlarını adama dikti. "Blaise çıkmadı! Hiçbir Slytherin öğrencisi çıkmadı! Profesör Snape çıkmadı!"

O an, Profesör Dumbleodre'un yüzünden öyle bir ifade geçti ki, Harry kanının donduğunu hissetti. Yaşlı büyücünün her şeyin en iyisini bildiğini, her şeyi önceden düşündüğünü sanırdı. Anlaşılan çok yanılmıştı.

Bütün Slytherin evini, şatonun ve Kara Göl'ün dibindeki zindanlarda unutmuşlardı ve kimse yokluklarının farkına bile varmamıştı.

•••

Önemli! Okuyun lütfen!

Merhaba arkadaşlar, hoş geldiniz. Çoğu şey anlaşılmıştır ama yine de kısaca bahsetmek istediğim şeyler var.

Bu kurgu alternatif evrende geçiyor. Yine büyü dünyasındayız, yine Hogwarts'tayız ama savaş yok, Voldemort yok. Dolayısıyla Ölüm Yiyen'ler yok. James ve Lily yaşıyor, Harry'nin yara izi yok, Peter kötü değil ve Ron'un faresi de o değil, Remus ve Sirius da yaşıyor. Longbottom'lar bitkiye dönmemiş. Öyle mutlu mesut geçiniyorlar anlayacağınız.

Bina ayrımı var mı? Elbette var. Sebebine gelelim ki sonradan herkes ayrı telden çalıp yorumlarda kavga etmesin akshsksh

Slytherin'ler soyun saflığına çok önem veriyorlar ve asil bir hayat sürmeye özen gösteriyorlar. Gryffindor'lar onların burnu havada tavırlarına sinir oluyorlar. Slytherin'lerin ırkçılığı 'aşağılık bulanık bana dokunma' seviyesinde değil.

Kan statüsü yüzünden insanlarla dalga geçmiyorlar sadece kendilerini daha iyi görüyorlar ve onlarla evlenmemeye özen gösteriyorlar. O yüzden binalar arasında ciddi bir kavga gürültü yok. Ginny'le Blaise'in sevgili olmasından da anlamışsınızdır zaten. Sadece ufak atışmalar, göz devirmeler.

Daha fazla uzatmak istemiyorum. Kendinize çok iyi bakın, yeni bölümde görüşmek üzere, hoşçakalın<3

Dynasty || Drarry Fan FictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin