*Bir önceki bölümde multimedia'daki elbise bu bölümde olacaktı, değiştirdim ama görenleriniz olduysa diye özürlerimi iletiyorum :) Multi'deki şarkıyı mutlaka dinleyin, partide çalan bir parça, yorumlarınızdan beni mahrum etmeyin, iyi okumalar.*
Ah, bu seste neydi böyle?
…
Düz yatmış olduğum yatağımdan, ters ve yorganım ayaklarıma dolanmış bir şekilde uyandım.Yatağımın yanındaki masada ısrarla çalmaya devam eden telefonuma ulaşmak için uzanıyordum ki tepetaklak yere kapaklandım.Güzel bir küfür de savurduktan sonra ayaklarımı boğan yorgandan kurtuldum ve telefonumu elime aldım.
Arayan Maggie’ydi.Maggie benim en yakın arkadaşımdı.Her zaman yanımda olan ve beni her ne olursa olsun destekleyen tek arkadaşım.Bugün okula gelmemişti.Taylor’a sinirlendiğim için ona mesaj atmayı bile unutmuştum.Onu daha fazla sinirlendirmemek için aramayı cevapladım.
“Sonunda! Kaçıncıya arıyorum neredesin sen?! Neyse, tamam sinirlenmeyeceğim.O koca kıçını kaldır ve hemen giyin, saat akşam 7!Bugün Selly’nin doğum günü partisi var, unuttun mu?”
“Sana da merhaba Maggie, bugün neredeydin, merak ettim.Ayrıca parti davetin için teşekkürler ama gelmeyeceğim, kendimi pek iyi hissetmiyorum.”
“Roseanne, bir ağrı kesici al ve giyin.Yaklaşık 40 dakika sonra kapının önündeyiz.”
Tam konuşacaktım ki telefonu yüzüme kapattı.Bana Roseanne demişti.Yani kızmıştı.Çünkü sadece kızdığı zamanlar bana tam adımla seslenirdi.Onun haricinde herkes adımı Rose olarak bilirdi.
Hiç istemeyerek de olsa dolabımın karşısına geçtim ve üstüme giymek için kıyafet bakmaya başladım.Ben bu tür yerlere gitmezdim ki.Bir tane bile elbisem yoktu.
Maggie tam bir parti kızıydı.Her partiye gider, organizasyonlara katılırdı.Geceleri dışarı çıkmayı çok sever ve neredeyse her akşam başka bir barda takılırdı.Roseanne, yani ben, Maggie’nin tam tersiydim.Hayatımda bir kez bile partiye gitmemiş, modadan trendden bi'haber, kendini şarkı söylemeye, dans etmeye ve kitap okumaya adamış, ezik, soğuk ve ciddi anlamda asosyal bir kızdım.
Hala dolabın karşısında durmuş ne giyebileceğimi düşünüyordum.Normal olan bir elbise giymekti, ama benim elbisem yoktu ve şuan ciddi anlamda bir kot üstüne de bir tişört giymeyi düşünüyordum.Evet, öyle yapacaktım.Sırf Maggie için gidiyordum.Yoksa hiçbir güç beni yatağımdan alı koyamazdı.
Koyu renk, yüksek bel kot pantolonumu giydikten sonra üstüne yine koyu bordo açık yaka bir tişört giydim ve bir kısmını kotumun içine tıkıştırdım.Harika! Olmuştu işte, gayette cool görünüyordu.Saçlarıma spreyle biraz şekil verdikten sonra azıcık da parlatıcı ve rimel sürdüm.Telefonumu ve cüzdanımı da alıp aşağı indim.
Annem salonda oturmuş Ellen’ı izliyordu.Benim geldiğimi fark edince oturduğu koltuktan bana doğru dönerek sordu:
“Bir yere mi gidiyorsun tatlım?”
“Ah, evet anne.Sana söylemeyi unuttum.Bu akşam okuldan bir arkadaşımın doğum günü partisi var ve Maggie gitmek için çok ısrar etti.Az sonra beni almaya gelecek.İzin veriyorsun değil mi?”
Annem benim bir partiye gitmeme asla izin vermezdi!Gece geç saatte dönmek, içkiler, genç serseri çocuklar, uyuşturucu kullananlar…Bunların olacağını bildiğinden asla ve asla izin vermezdi.Sanırım Maggie gelene kadar onu ikna edemeyecektim.
“Bu kıyafetle bir doğum günü partisine mi gideceksin?”
Ne?Partiye gitmeme takılmamış ama kıyafetime mi takılmıştı, cidden?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Roseanne
Teen FictionRoseanne.Güçlü gözüken ama küçük bir darbede paramparça olabilen bir kız.Çok kısa sürede hayatı değişecek.Kahramanıyla uzun bir yolculuk onu bekliyor.Hayatı bir anda değişecek.Bu, mutlu bir aşk hikayesi değil...Bu aydınlıktan karanlığa çekilen bir k...