five'

1K 113 56
                                    

Soobin heyecandan yerinde duramazken kütüphanedeki masaları tek tek düzeltmiş, şimdi de kitapları düzenlemeye başlamıştı. Kai ödevle ilgili hocaya bir şey danışacağını bu yüzden birazcık gecikeceğini söylemişti. Ama geciktiği her saniyenin Soobin'in kalbine zarar olduğunun farkında değildi.

Kapının açılması ile elindeki birkaç kitabı yere düşürmüş sonra hızlıca kaldırıp yerine koymuştu. Kai onun bu panik haline gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

"Selam."

"Selam." dedi Kai elindeki dosyaları masanın üstüne bırakıp otururken. Soobin de rahatsız olabileceğini düşündüğü için biraz mesafe bırakarak yanına oturmuştu. Kai ona kısa bir bakış atıp çantasından gerekli belgeleri ve kağıtları çıkardı. Soobin de kalem kutusunu çıkarırken bakışları hâlâ Kai'deydi.

Her zaman olduğu gibi kusursuz güzelliğinden kendini alamıyordu. Ve tam bu mesafeden çok daha güzel olduğunu düşündü. Bu yüzden dayanamayıp telefonu çıkardı ve çaktırmadan bir fotoğrafını çekip tekrar cebine koydu. Kai fark etmemişti. En azından Soobin öyle sanıyordu. Fakat Kai bu seferlik görmezden gelip bir şey dememeyi tercih etmişti.

"Bilgisayarı açar mısın? Slayt hazırlamamız gerekiyor."

"Hm?"

Kai Soobin'in mırıldanmasına karşı ona döndüğünde çenesini eline yaslamış hayran hayran onu izlediğini gördü. "Bilgisayar diyorum. Aç hadi, ödev yapacağız ya hani."

Bununla birlikte Soobin kafasını hızla sallayıp doğruldu ve dediği gibi bilgisayarı açtı. Kai Soobin'e kısa bir bakış atıp önüne döndü. Bakışları sevgi doluydu ama Kai buna bile güvenmekte güçlük çekiyordu. Diğerleri tarafından şiddet görürken Soobin'in sadece izlediği, birini öldürmekle suçlandığı ve buna sessiz kaldığı gerçeği aklından bir türlü çıkmıyordu.

Hyejin, Kai ve Soobin'in arkadaş grubundan bir kızdı. Kai'ye çok aşıktı. Ama Kai onu asla aynı şekilde sevmemiş hep arkadaşı olarak görmüştü. Hyejin zaten ailevi sorunları olan bir kızken, üstüne bir de deli gibi aşık olduğu çocuktan karşılık alamayışı çok gelmiş ve canına kıymıştı. Okulun çatısından atlayarak. Kai onun çatıya çıktığını gördüğünde bir delilik yapacağını anlayıp arkasından koşsa da artık çok geçti. Ama onu orada gören öğrenciler, daha sonra kameralarda o gelmeden önce atladığını görseler bile Kai'yi suçlamaya devam etmişlerdi.

Çünkü hepsi atlama sebebinin Kai olduğunu düşünüyordu. Ama Kai'nin kendini onlardan daha çok suçladığını bilmiyorlardı. O zaten yeterince kendi nefretinde boğuluyordu.

Aniden aklına gelen şeyle titrek bir nefes bırakıp çantasından su çıkardı ve birkaç yudum aldı. Soobin endişeyle ona bakarken bakışlarını kaçırıp "Hadi başlayalım." dedi.

Soobin ne düşündüğünü anlamıştı. Bu yüzden içinde büyük bir sızı hissetse de, bir şey demeyip önüne döndü. Ama şu an yapmak istediği tek şey ona sıkı sıkı sarılmaktı.

***

"Kalanına yarın ben devam ederim, bugün bu kadar yeterli."

"Bence yarın da burada buluşup yapabiliriz?"

Kai kalemleri kalemliğe koyarken bakışlarını Soobin'e çevirdi. Israrlı bakışlarına karşılık derin bir nefes bırakıp sakince başını salladı. İçten içe Soobin'e güvenmek istiyordu. Ama bunu istiyor olduğu için kendi kendine sinirlenmeden de edemiyordu. Ona bu kadar çabuk güvenmemeliydi.

Soobin Kai'nin onaylamasıyla genişçe gülümseyip onu izlemeye başladı. Kai çantasını sırtına takmış kısa bir kafa selamı vererek gitmek için arkasını dönmüştü. Tam o sırada Soobin kolunu tutmuş ve gitmesini engellemişti. "Biraz daha dursan olmaz mı? Zilin çalmasına çok var."

Kai bakışlarını Soobin'in kolunu tutan eli ve yüzü arasında dolandırırken başını iki yana salladı. "Gitmem lazım."

Soobin'in yüzü düşmüş üzgün bir ifadeyle bakmıştı Kai'ye. Kai buna karşılık yine içinde engel olamadığı hisle oflayıp başını salladı ve yanına oturdu. "Burada oturup ne yapacağız?"

Soobin mutlu olduğu için 32 diş sırıtarak Kai'yi izlerken sorduğu soruya karşılık omuz silkti. "Bilmem istediğini yapalım. Sadece biraz seni görmek istiyorum."

Söylediği şey ve hayranlık dolu bakışları Kai'nin gözlerine kaçırmasına sebep olmuştu. Şöyle aşık aşık bakmasa olmuyor muydu? Çok utandırıcıydı.

Soobin onun bu utangaç haline gülümseyip elini çenesine götürdü ve kendine bakmasını sağladı. Kai geriye çekilip Soobin'in elinden kurtulmuştu. Dokunduğu yerin yandığını hissettiği için eliyle hafif ovaladı.

Soobin bu hareketine tepki vermezken, dirseğini masaya yaslamış, kafasını da dirseğine yaslamış onu izliyordu. "Kendine nasıl çirkin diyebiliyorsun hâlâ aklım almıyor. Dünyanın en güzel insanı bile olabilirsin farkında mısın?"

Kai bir süre şaşkın bir ifadeyle baksa da daha sonra bakışlarını önüne eğdi. Şu an deli gibi utanıyordu ve diyecek hiçbir şeyi yoktu. Yine de dudaklarını dişleyip ağzının içinden "Teşekkür ederim." diye mırıldandı.

Soobin gülümseyip sessiz sessiz Kai'yi izlemeye devam etmiş, Kai ise ara ara kaçamak bakışlar atarak öylece oturmuştu. Konuşmuyorlardı. Kimse doğru düzgün bir şey söylemiyordu. Ama bu sorun değildi, Kai Soobin'in bakışlarından çok şey anlıyor, Soobin ise Kai'nin varlığıyla yetiniyordu. Öylece karşısında durması bile yeterliydi onun için.

Bir süre sonra Kai gerildiği için yutkunup ayaklandı. "Gitsem iyi olacak artık."

Soobin yeniden itiraz etmek istese de buna hakkı olmadığını bildiği için sessiz kalmıştı. Bu yüzden o da onunla birlikte ayaklandı. "Pekâlâ, yarın görüşürüz."

"Görüşürüz." dedi Kai arkasını dönüp kapıya ilerlemeden hemen önce. Soobin arkasından öylece bakarken, sadece kendisinin duyabileceği bir sesle konuştu. "Umarım görüşürüz güzelim, umarım."

***

sonunda yazabildim 🤲🏻

nedense yazarken çok zorlandım bu bölümü 😔

umarım beğenmişsinizdir 💖

06.07
🌈

faultless || sookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin