ten'

945 109 83
                                        

Soobin önünde durduğu kapıya yıllar sonra gelmenin gerginliğini yaşarken yutkunup terleyen ellerini pantolonuna sildi ve zile uzandı.

Dakikalardır yaptığı gibi yine elini zile basmadan geri çekmiş derin bir nefes bırakmıştı. Bir türlü cesaret edemiyordu! Olduğu yerde birkaç tur volta attıktan sonra ani gelen cesaretle bastı zile. O an kaçma isteği gelse de kendini tutmuş ve kapının açılmasını beklemişti.

Birkaç saniye sonra kapı açıldığında karşısında birkaç yıldır görmediği ama güzelliğinden hiç ödün vermemiş olan kadına saygıyla gülümsedi. "Merhaba, Kai evde mi?"

Orta yaşlı kadın da Soobin'i gördüğü için çok mutlu olmuş, yüzündeki gülümseme ile kolunu sıvazlamıştı. "Soobin... Ne zamandır gelmiyordun, çok uzun zaman oldu değil mi? Kai evde, gel içeri."

Soobin çekingen bir şekilde dudaklarını dişlediğinde genç kadın geriye çekilip yer verdi. İçeriye girdiğinde kokusunu bile hatırladığı ev çok iyi hissettirmişti. Eskiden Kai ile arkadaşlarken çok sık buraya gelirdi. Bayan Huening ile de iyi anlaşırlardı ama yıllardır onu arayıp sormadığı için şimdi içten içe suçluluk duymaya başlamıştı.

Kadın kapıyı kapatıp Soobin'e döndü. "Kai odasında, yine birileriyle kavga etmiş benim o kadar uyarımı dinlemiyor, bir de sen konuş oğlum."

Soobin içini sızlatan bu sözlere karşı sadece başını sallamakla yetindi. Demek ailesine sokakta birileriyle kavga ettiği yalanını söylüyordu.

Arkasını dönüp yolunu bildiği odaya ilerlediğinde kapıyı tıklattı. İçerden gelen "Girme! Uyuyorum!" sesi gülümsemesine sebep olurken yavaşça açtı kapıyı.

Kapı açılmasıyla Kai oflayıp arkasını döndü. "Girme demişt-"

Sözünü yarıda bölen şey kapının önünde öylece ona bakan Soobin olmuştu. Onu görmek şu an isteyeceği son şey bile değildi. Soobin'in ona bu aralar yaşattığı farklı farklı duygular kafasını allak bullak ediyor, hiç iyi gelmiyordu. "Ne işin var burada?"

"Yaralarını pansuman yapmaya geleceğimi söylemiştim."

"Buna ihtiyacım yok, sadece defol git."

Soobin bu sözleri aldırmadan yanına yürüyüp yatağa oturdu ve sırt çantasındaki ilk yardım çantasını çıkarıp açtı. Kai onun bu emrivaki tavrını şaşkınlıkla izlerken o an Soobin'in tek umurunda olan şey, o yaraları iyileştirmekti. Kai'nin sinirini de, yapacağı açıklamayı da şimdilik düşünemezdi.

Yüzünde kurumuş yaralara ve kaşındaki kesiğe karşı dudaklarını dişleyip elindeki pamuğu yavaş yavaş bastırdı. Kai sinirle geriye çekildiğinde Soobin bunu umursamamıştı. Tek eliyle belinden tutarak kendine çekmiş, öyle devam etmişti işine. "Ya bırak, çık git senin yardımına ihtiyacım yok. Orada nasıl sessiz kaldıysan yine öyle yap, dokunma bana."

Soobin canını yakan sözlere karşı verecek cevabı olmadığından sessiz kalıp sakince yüzünü temizlemeye devam etti. Kai ciddiye alınmadığı için gittikçe öfkeleniyor, bir yandan da yaralarını temizliyor olmasına ağlamak istiyordu. 'Madem böyle temizleyecektin, neden izin verdin?' demek istiyordu. Ama onun da tek yaptığı Soobin'i ve gittikçe dolan gözlerini izlemek olmuştu.

Şu an onun bu hâline üzüldüğü için kendine karşı da yoğun bir nefret duymaya başlamış, sıkıntıyla soluyup bakışlarını kaçırmıştı. Soobin son olarak küçük yara bantlarını gerekli yerlere yapıştırdı. Bununla birlikte Kai geriye çekildi. "Tamam bitti, git artık."

Soobin gözlerini Kai'nin gözleri ile buluşturmuş burukça gülümsemişti. Elini yüzüne çıkarıp yanağını narince okşadığında Kai hiçbir şey diyemiyor, nefesi tutmuş öylece yapacağı şeyi bekliyordu. Soobin o an karşısındaki öfkeli ve kırgın çocuğun ne diyeceğini, ne yapacağını umursamadan eğilmiş ve tam dudağının kenarına, yaranın üzerine narin bir öpücük kondurmuştu.

Gözleri kapalı bir şekilde dudaklarını öylece orada dinlendirirken, Kai gözlerini kocaman büyütmüş, dudağının kenarındaki dudaklar yüzünden derince yutkunmuştu. Nefesi kesilmişti ve kalbi kafayı yemiş gibi hızlı atıyordu. Kai bütün bunlara anlam vermekte zorlanırken, Soobin'e olan kızgınlığı o anlığına geri plana düşmüştü bile.

İşin kötüsü Soobin'i ittirmesi gerekirken dudaklarının biraz daha sola kayıp asıl olması gereken yerle, dudaklarıyla buluşmasını istiyordu.

Bir dakika, Kai Kamal Huening bu günlerde gerçekten aklını kaybediyordu! Bu istek de neyin nesiydi böyle? Tamam Soobin'den zaman zaman etkilendiğini kabul ediyordu ama onu öpmek istemek de ne demekti!

Gelen farkındalıkla Soobin'i kendinden hızlıca ittirip ayağa kalktı. Panik olmuş bir şekilde etrafına incelerken, stresle konuştu. "Lavaboya gidiyorum. Geldiğimde gitmiş ol. Bir daha da sakın böyle bir hata yapma."

Yüzüne bakmadan söylediği şeylerden sonra odadan hızlıca çıkmış ve kapıyı sertçe çarpmıştı. Soobin ise yüzünde tatlı bir gülümseme ile arkasından bakakaldı. Onu ittirmemiş olması bile onun için büyük gelişmeydi çünkü. Kai'nin duymayacağını bilse de derin bir iç çekip konuştu.

"Ama ben neden bir daha ki sefere bu hatayı yapan kişi sen olacakmışsın gibi hissediyorum?"

***
garip bir şekilde hoşuma giden bir bölüm oldu? sizin?

bayadır yazamıyorum hem doğru düzgün vakit bulamadım hem de ilham perilerim uçtu gitti 0 istek yani kusura bakmayın kendimi zorlaya zorlaya yazmaya çalışacağım 😔

24.07
🌈

faultless || sookaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin