Kai dolu gözleriyle sevgilisinin yüzündeki yaraları temizlerken dejavu yaşadığını hissediyordu. Ama bu sefer dayak yiyen kendisi değil Soobin'di.
Onu orada öylece bulduklarında Soobin yarı baygındı. İlk işleri onu o evin önünden biraz uzaklaştırmak olmuştu. Yeonjun'un aldığı suyla yüzünü kabaca yıkamış ve kendine gelmesini beklemişlerdi.
Kendine geldiğinde Kai'ye 'burada olmaman lazım, beni böyle görmemeliydin' gibi şeyler söylese de Kai bir an olsun elini bırakmamış, neler olduğunu anlatmasını beklemişti. Soobin kısaca olanları, anlattığında ise içi büyük bir öfkeyle dolmuştu. O mesajı atan her kimse bulmak için elinden geleni yapacaktı. Daha sonra çağırdıkları taksiyle Kai'nin evine gelmişlerdi. Yeonjun biraz durduktan sonra ikiliyi yalnız bırakmak için gitmişti.
Şimdi ise ikisi yatakta karşı karşıya otururken, Kai sakince yaralarını temizliyor, Soobin öylece sevgilisini izliyordu. Onun böyle üzüldüğünü görmek canını iki kat daha çok yakıyordu. Yüzündeki yaralarla işi bittikten sonra sıra sırtına gelmişti. Bakışlarını Soobin'in gözlerine çıkarmadan konuştu. "Uzan, sırtına bakacağım."
Soobin birkaç saniye Kai'ye bakmaya devam etse de, onun göz göze gelmemekte ısrarcı olduğunu anlayınca sakince tişörtünü çıkardı ve uzandı. Kai gördüğü yaralarla kendini daha fazla tutamayıp gözünden bir damla yaşın düşmesine izin verdi. Düşen yaş Soobin'in beline geldiğinde ağladığını anlamış ve gözlerini sıkıca kapatmıştı.
"Kai..." dedi istemsizce kısık çıkan sesiyle.
"Hmm?"
"Ağlama."
"Ağlamıyorum."
Soobin sırtında hissettiği soğuk krem ile yüzünü buruştururken "Özür dilerim." diye mırıldandı. Kai bunununla birlikte durup kaşlarını çattı. "Ne için özür diliyorsun?"
"Seni merakta bırakıp endişelendirdiğim için, şu an ağlamana sebep olduğun için."
"Soobin sen iyi misin? Özür dilemesi gereken biri varsa o da benim. Sen neden her seferinde kendini suçlu buluyorsun? Benim yüzümden şu an bu haldesin ama hala beni düşünüp özür diliyorsun?"
Soobin hızlıca yerinde doğrulduğu için yaraları acısa da umursamadı ve Kai'nin yüzünü elleri arasına aldı. "Senin yüzünden değil. Bu eninde sonunda olacak bir şeydi ve oldu tamam mı? Homofobik bir aileye sahip olmak ne benim, ne de senin suçun."
Kai yeniden yaşaran gözlerini elinin tersiyle silip sakince kafasını salladı ve Soobin'in tekrar uzanmasını sağladı. Son kez sürmesi gereken yerlere canını acıtmadan kremini sürmüş ve doğrulmasına yardım etmişti. Dolaptan getirdiği kendi kıyafetlerini de giymesine yardımcı olduktan sonra yatağın örtüsünü açıp içine girdiler. Anında kollarıyla birbirlerini sıkıca sardıklarında, Soobin vücudundaki yoğun ağrıya rağmen hissettiği huzurla derin bir nefes bıraktı.
Ne olursa olsun ihtiyacı olan tek bir kişi vardı ve o da burada, kollarının arasındaydı.
Kai Soobin'in çenesini narince okşarken konuştu. "İnsanlar nasıl bu kadar kötü olabiliyor?"
"Bilmiyorum bebeğim, anlam veremiyorum."
Kai onu onaylarcasına başını salladı. "Şimdi ne yapacaksın? Aileni yani..."
"Artık bir ailem de, bir evim de yok. Evlatlıktan reddedildim bildiğin üzere."
O son cümlesine histerik bir gülüş atarken Kai sıkıntıyla oflayıp Soobin'e doğru biraz daha sokuldu. "Bir ailen var. Evin de."
Kai'nin kendisini kast ettiğini anladığı için burukça gülümseyip dudaklarına yoğun bir öpücük kondurdu. "Seni çok seviyorum biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum sevgilim. Emin ol çok iyi biliyorum."
Soobin burukça gülümseye devam ettiğinde, bu sefer Kai yüzüne doğru uzanıp yara olan yerlere tatlı öpücüklerini kondurdu ve güvence veren bir sesle mırıldandı. "Halledeceğiz. İnan bana her şeyin üstesinden gelip bundan sonra güzel bir hayat yaşayacağız."
"Söz mü?"
Söz."
***
maalesef biraz kısa oldu ama önceki bölümlerde de dediğim gibi yazma isteğim -93456859432 ve düz yazı yazabilmek bile bi mucize şu an benim için :((yine de umarım beğendiğiniz bir bölüm olmuştur kalp kalp kalp
27.08
🌈

ŞİMDİ OKUDUĞUN
faultless || sookai
Fanfictionhueningkai: fotoğraflarımı çekmeyi bırak artık soobin: üzgünüm, mükemmel manzaralar çekmemiz gereken bir yarışmaya katıldım ve senden daha güzel bir manzara bulamadım [24.06.21 - 09.09.21]