Sevgili Günlük;
Bu içi boş satırlara hayatımın kısa bir özetini aktaracağım. Hayatımı anlatmadan önce biraz kendimden bahsedeceğim sana. Ben 14 yaşında bu satırları yazmak zorunda kalan yaralı bir erkek çocuğuyum. Sesimi çıkartmama izin vermediler. Dilimi kestiler ama elimi kesemediler. Buna güçleri yetmedi. Bende elime kalemi alıp bu boş sayfalara hayatımdan parçalar yazacağım. Umarım bu satırlarda varlığımın kıymetini anlarsın. Bu satırlarda sadece benim değil. Benim gibilerin kıymetini anlamanı istiyorum. Bu günlüğü yazıyorum çünkü anlatacak kimsem yok. Bende bu boş satırları içime dökmek için kurban olarak seçtim.
Tam olarak yazıya geçmeden önce bugün bir karar aldım seninle ilgili. Sana bir isim vermek istiyorum. Bu isim; Meyus. Bu ismi bırakmamın sebebi ise; karşımda biri varmış gibi anlatmak istemem. Böyle kendimi daha rahat hissediyorum. Sanki gerçekten beni dinleyen, anlayan biri varmış gibi.
Ben kim miyim? Adım Jackson. Soy ismim Clark. Jackson Clark. Annem Afrikalı. Babam ise Amerika kökenli Afrikalı. Üç kardeşiz. Ben, ablam ve bir tane erkek kardeşim var. Ablam evlenip yurt dışına yerleşti. Yılda sadece birkaç defa görüşüyorduk. O ve eniştemin iş yoğunluklarından dolayı çok sık görüşememe durumumuz oluyordu. Bu yüzden yıllık görüşmelerimiz sınırlıydı. Biz oraya gittiğimiz zaman çok sıkıntı olmuyordu ama onlar buraya geldikleri zaman epey bir sıkıntı oluyordu. Ablam öğretmendi. Eşi de özel bir şirketin avukatıydı. Ben ve erkek kardeşim ise ailemizin yanında yaşıyorduk. Erkek kardeşim 6 yaşında ilkokul öğrencisi. Annem 30 yaşında mısır tarlasında çalışıyor. Babam ise 37 yaşında ayakkabı boyacısı ama ara sıra annemle birlikte mısır tarlasında çalışıyor. Bizim buralarda iş imkânları kısıtlı olduğu için genelde bu tür işler ile uğraşılırdı. Çok varlıklı bir aile değildik, çok kötü bir geçimimiz olduğu da söylenemezdi. İyi kötü, bir şekilde geçimimizi sağlardık. Hem okuyorum hem de bir kitapçı dükkanında çalışıyordum. Okul masraflarımı kendim ödüyorum. Aileme yük oluyormuşum. Bu son zamanlarda maddi sıkıntılar çektiklerini söylediler. Bu yüzden de çalışmak zorunda kaldım. Çalışmazsam okuyamazdım. Okumazsam hayallerime ulaşamazdım. Aslında iki türde de ulaşamayacaktım, bunu hissedebiliyorum. Ama içimde yeşermek için can atan umut tohumu vardı. Ona tutundum. Tıpkı benim gibi siyah, içi boş bu deftere hayatımı dökeceğim. Sahip olamadığım renk ile aktaracağım hayatımı sizlere. Hayatım sözcükler ile daha çok can bulacak, yeşerecekti. Sizler ise bu yeşeren tohumu alıp tadına bakacaksınız. Gerçi bu deftere ulaşır mısınız ya da bu satırları okur musunuz bilmiyorum, ama beni ve benim gibilerini anlamanızı istiyorum. Cümlelerim ve kelimelerim şekilden şekle girecek. Bu biraz size tuhaf gelebilir. Bu cümleleri 14 yaşında bir erkek çocuğu mu yazıyor diye düşünebilirsiniz. Hikâyemi okuyup bitirdiğiniz zaman her şeyi öğreneceksiniz. Katıksız bir varlık olarak görünen bu canlının neler yaşadığını zamanın o kirli rakamlarında can bulan çizgilerle size aktaracağım. Sizler benim yazdıklarımı dakikalar, saatler ya da günler içerisinde okuyacaksınız. Ama ben birazdan söyleyeceklerimi 14 yıldır yaşıyorum ve yaşamaya da devam ediyorum. Her şeyiyle...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yaralı Bir Çocuğun Günlüğü
Novela Juvenil15 yaşında gittiği birçok yerde dışlanan bir erkek çocuğunun acı hikâyesine şahit olacaksınız. Henüz küçük yaşta olmasına rağmen yaşadığı hayat zorlukları ile ayakta kalmayı başaran fakat daha fazla dayanamayan bu çocuğun hikâyesini kendi kaleminden...