YBÇG 2. Bölüm

18 2 0
                                    

Sevgili Günlük;

Beni özledin mi? Ben biraz özledim. Uzun zaman oldu görüşmeyeli.

Bu boş satırlara içimi dökmeye geldim. Kelimelerimle bu beyaz mürekkebi siyah sayfalara akıtıp karanlığa hapsedeceğim. Hayatımın akışında da olduğu gibi doğaçlama takılacağım. Her zaman öyle olmadı mı zaten? Yaptığım birçok şey benim planlarım dışında gerçekleşti. Artık hayal bile kuramaz oldum. Çünkü biliyorum ki; ne zaman hayal kurarsam işte o zaman her şey ya hayalimin zıttı olur ya da çok daha kötü olur. Bu yüzden tutunduğum dallardan biri olan hayalin o kırık dalını da ben koparttım. İnsanlar bu dalı kırmama sebep olan en büyük etkendi. Hayatımın akışı hiçbir zaman istediğim gibi gitmedi zaten. Herkes oldum ama hiçbir zaman ben olamadım. İnsanların istediği kişiye dönüştüm. İnsanlar mutlu ben ise mutsuz oldum. Şimdi değişmek istiyorum. Her şeyimle o değişimi yakalamak istiyorum fakat o kadar çok herkesleşmişim ki "ben" olmanın ne demek olduğunu bile bilmiyorum. Bu yüzden artık ben olma çabası için uğraşmayı bırakıyorum. Hayatıma 'herkes' olarak devam etmek zorundayım.

Hayatı yaşamak tam olarak neydi? İnsanların cümlelerine göre yol haritası çıkartmak mı? Tanrı'nın kutsal kitaplarında yazdığı gibi yaşamak mı yoksa kendi isteğin doğrultusunda bir yaşam sürmek miydi? Neydi bu yaşam dedikleri şey? Hayatı yaşayan insanlar neye göre yaşıyordu? Aslında hepsi birbirini takip eden yaşamlardı. Hiç kimsenin hiç kimseden hiçbir farkı yoktu. Birbirini kopyalamakta insanların üzerine yoktu. En çokta "el alem ne der?" sorusu insanları birbirine benzetiyor. Kimse ben ne istiyorum demiyor. İnsanlar tanrının bile ne istediğini umursamıyor. Tapınmalar bizi yaratandan alınıp yaratılana verilmiş gibi. Umursadıkları tek şey; insanların geçici cümleleri. Geriye kalanlar boş bir kavanoz yığınına sıkıştırılmış hava kütleleriydi. İşte bu bana da yansıdı zamanla. Bu yüzden kim olmak istediğimi unuttum. Kim olmam gerektiğini bilemez oldum. Bende onlara benzedim. İnsanların istediği birine dönüştüm. En çokta ailem böyle biri olmama büyük bir kapı açtılar. El alemi en çok umursayan ailelerdi. Bu bilinen bir gerçekti. Aksini iddia etmek büyük bir aptallıktı. Yaşım 14 ama yaşadıklarımın verdiği yaş grubu 25 idi. On bir yıl daha yaşlıyım. Hatta bazen öyle zamanlar oluyor ki kendimi babaannem gibi 60 yaşında hissediyorum. Ya da hissedemiyorum. O kadar yorgunum ki, o kadar çok yordular ki anlatmaya kelimeler yetmez. Ben siyahi bir erkek çocuğuyum. Hayatın o acımasız, nefret dolu tarafı yüzüme sürekli bir tokat gibi çarpıyor. Mutluluğum bile ağlamaklı oldu benim. 14 yaşında bir çocuk bunları yazabilir mi? Bunları düşünmem, hissetmem normal mi? Akranlarım da benim gibi hissedip düşünüyorlar mı? Sanmıyorum.

Yaralı Bir Çocuğun GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin