Güneş batmak üzereydi. Mevsim gözlerini yavaşça açtı. Odanın bir ucunda olan koltukta Ufuk oturuyordu ve telefon ile konuşuyordu. Mevsim Ufuğa uzun uzun baktı . Biraz sonrada Ufuk Mevsim'i fark etti. Ufuk hızlıca telefonu kapattı ; Mevsim'in yanına geldi. Yatağın bir ucuna oturarak :
- Günaydin güzelim. Nasılsın?
- İyiyim .
-Mevsim üzerine gitmek istemiyorum ama olanları anlatacak mısın?
- Ben çok acıktım.
- Mevsimmmm !
- Ormanda birilerini gördüm bir şeyler daha doğrusu...
- Ne gibi şeyler?
- Şuan anlatmak istemiyorum.
- Peki Mevsim ! Bir şeyler hazırlamıştım elini yüzünü yıka aşağıya in.
- Tamam geliyorum.
Ufuk Mevsim' e kızmıştı. Bunu Mevsim de anlamıştı. Ama ona nasıl anlatırdı olanları. Hem belki hayaldi. O bunları uyduruyordu. Kafası çok karışıktı. Usulca yatağından kalktı. Banyoya gitti. Elini yüzünü yıkayıp yeni kıyafetler giydi. Ve aşağıya indi. Hoş kokular etrafı sarmıştı . Masa da hazırdı. Annesi gelmiş olamazdı. Çünkü eve çok gelen bir kadın değildi. Bunların hepsini Ufuk mu yapmıştı? Mevsim masaya oturdu . Ufuğa baktı. Alımlı bir yüz ifadesi ile :
- Bunları sen mi yaptın?
- Evet küçük hanım. Beğenmedin mi ?
- Yok yok çok güzel kokuyor ve görünüyor. Mutfakta da iyiyiz Ufuk bey .
- Kendimi övmek gibi olmasin da öyleyim.
Bu konuşmanın ardından ikisi arasında bir sessizlik oldu. Yemekler yenmeye başladı. Kokusu, görüntüsü kadar lezzeti de harikaydı . Ufuk telefonunu masanın üzerine koydu . Haber sitelerinde gezinmeye başladı. Ve bir anda " Neee!" Diye bir ses yükseldi evde.
- Mevsim! Bu bizim okulun ordaki orman ve sen bugün oradaydın !
- Ne demek bu şimdi ne gördün Ufuk ?
- Cinayet haberi .
- Şey ...
- Mevsim gördüğün şey bu mu ?
- An- an- anlatacaktim.
- Ne zaman söyler misin ne zaman ?
Ufuğun sesi evde âdeta yankılanıyordu. Ilk kez Mevsim'e bağırmıştı. Mevsim ise mahçup ve korkmuş şekilde:
- Çok korktum Ufuk. Anlatamadım. Hayal dedim . Kendimi avutmaya çalıştım.
-Mevsim her şeyi anlatacaksın hemde hemen .
Mevsim olanları gördüklerini Ufuğa anlattı. Ufuk kanı donmuşcasina dinliyordu. Ve hiç tepki vermiyordu. Mevsim susunca Ufukta durdu yerinden kalkıp odayı turladı. Sonra :
- Hazırlan karakola gidiyoruz. Sen tanıksın. Gidip her şeyi anlatman lazım hemde hemen. Kalk hadi Mevsim kalk !
- Tamam ...
Mevsim hazırlandı. Ufuk ise onu beklerken annesini aradı. Eve bugün gelmiycegini bir arkadaşında kalacağını söyledi. Mevsim aşağıya yeniden indiğinde Ufuk evin anahtarını alıp dışarı çıktı. Mevsim' i arabada beklemeye başladı. Bir kac dakika içinde Mevsim de arabaya geldi. Yol boyunca konuşmadılar. Ikisinde ölüm sessizliği vardı. Karakolun önünde durdular. Arabayı park ettikten sonra içeriye girdiler. Bir kaç memurun sorusundan geçtikten sonra durumu açıkladılar. Baş memur olan Ali komiser Mevsimi karşıladı. Mevsim Ali komiserin odasına doğru ilerledi. Ufuk ise hâlâ konuşmuyordu. Korkuyor muydu? Kızgın mıydı? Endişeli miydi ? Hiç bir şeyi belli etmiyordu. Memnun olmadığı kesindi lakin hangi duygudaydı bunu kestirmek imkansızdı. Otuz kırk dakika sonra Mevsim çıktı odadan. Anlatmış olsa gerek ki gözleri kırmızıydı. Ağlamış üzülmüştü. Ali komiser ikisine dönerek:
- Çocuklar ailenize haber vermemiz gerek. Koruma sağlamalıyız. Mevsim tanık olduğu için başı belada olabilir. Anlatabiliyorum umarım.
Ikisi de başını sallayarak onayladı. Mevsim ve Ufuğun aileleri arandı. Mevsim' in annesi çok önemli bir iş seyahatine çıkmıştı. Olanları öğrenince gelmesinin 2 veya 3 günü bulacağını söyledi. Mevsim ' in Ufuklarda kalması konusunda karar alındı. Mevsim ve Ufuk eve geçmek için arabaya yöneldiler. Ufuk Mevsim'e hâlâ daha tepki vermiyor hatta konuşmuyordu. Mevsim dayanamayıp Ufuğa döndü:
- Benim suçum ne ? Neden hic beni umursamıyorsun? Yok sayıyorsun? Bana bu kadar sinirlenecek ben ne yaptım!
- Mevsim araba kullanıyorum.
- Ufuk gelmek istemiyorum seninle .
- Öyle bir seçenek yok .
- Bana bu şekilde davranan bir adamla gelmek istemiyorum.
- Mevsim neden en baştan anlatmıyorsun. Ya bir şey olsaydı sana. Ya ben gelmeseydim. Neden ormana giriyorsun ben yokken . Neden büyümüyorsun Mevsim !
- Ufuk bilemezdim. Bunların olacağını bilemezdim. Anlatamadım çok korktum.
Ufuk cevap vermedi. Evlerine gelmişlerdi. Ufuğun annesi tedirginlikle kapıyı açtı. Önce Ufuğa sonra Mevsim'e sarıldı. Olanları bir kere de onların ağzından dinledi. Evin önüne sivil bir kaç polis gelmisti. İçleri biraz da olsa rahattı. Hiç Mevsim ve Ufuk konuşmuyordu. Mevsim daha fazla dayanamadı ve terasa çıkmaya karar verdi. Elinde bir bardak kahve gecenin sessizliğinde gökyüzü ile ruhunu birleştirmeye başladı. Tam o sırada tarasın kapısının açıldığını hissetti. Arkasına korkak gözlerle bakınca, karşında Ufuğun annesini görünce rahatladı.
- Gülşah teyze ?
- Mevsim kızım , napıyorsun burada?
- Biraz hava almak istedim. Düşünmek ve biraz da rahatlamak.
- Yüzün olaylardan dolayı mı asık yoksa Ufuk beyden dolayı mı?
- O kadar belli mi her şey?
- Belli tabi kuzum. Olaylardan dolayı ise her şey yoluna girecek. Polisler aşağıda biz varız annende 2 veya 3 güne gelecekmiş. Üzülme güzel kızım. Hiç bir şey olmuycak.
- Biliyorum.
- Biliyorsan sorun ne Mevsim? Aaa tamam anladım . Ufuğa üzüldün.
- Galiba...
- Canım benim. Ufuk sana karşı böyle. Seni korumak onun sanki görevi gibi görüyor. Sana kızmıyor aslında kendisine kızıyor . Seni çok önemsiyor . Korkuyor bir şey olucak diye. Sana hep böyleydi sen de biliyorsun . Sana verdiği değer çok başka. Kardeşi gibi sever seni. Seni tanıdığından beri hep etrafında seni korumak için uğraştı. Bugün olanlar çok korkunç şeylerdi. Ve seni koruyamamak ona çok fazla koydu. Kendine kızarken sana yansıtıyor. Ama merak etme o sana asla uzun uzun kızamaz.
- Teşekkür ederim Gülşah teyze.
Ufuğun annesi Mevsim'in sırtını okşadıktan sonra usulca ayrıldı terastan. Mevsim kendisi ile bas başa kalıp düşünmeye başladı. Olanları yaptıklarını yapamadıklarını...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEVSİM
Teen FictionTelefonundan bir mesaj sesi geldi. Telefonun şifresini girip gelen mesaji açtı... " Her şey bitti mi sanıyorsun!" Ekranda bu yazı vardı. Cok şaşırdı anlam veremedi. Herhalde birisi dalga geçiyordu. Gelen yemeği yemeye başladı . Ardından bir masaj se...