23. Bölüm Neredesin?

5.9K 434 24
                                    

Selam cancağızlarım^^

Yeni bölümle sizlerleyiz.

Satır başı yorumlarınızı bekliyorum.

Keyifli okumalar dilerim..

İnsan en çok ne zaman güçlü durmalı? Ne zaman kendini, beynini, düşüncelerini kontrol altında tutabilmeli? Insan e zaman sakin olup kendini dizginlemeli?

Bana kalırsa her zaman, insan her zaman kendini dizginlemeli düşüncelerine birer kelepçe vurmalı. Eğer vurmazsak kötü şeyler olabilir şuan da benim kötü şeyler yapacağım gibi.

Evet evet ben ilk defa kendimi dizginlemekte zorluk çekiyordum. Ben ilk kez sonum olacak düşüncelerime kelepçe vurmuyor düşüncelerimi serbest bırakıyordum.

"Lan ne demek suikast düzenlendi?" Sesim beni bile rahatsız ederken içeri büyük bir gürültüyle girenlere bakmadan deli gibi salonun ortasında volta atıyordum. "Beni çıldırtma Selçuk. Kim neden nasıl düzenler lan suikast?" Boğazım bağırmaktan ağrırken takmadan elimle burun kemiğimi sıkıp derin derin nefes alıp verdim.

"Ko-komutanım bi-bilmiyorum." Selçukun titreyen ve korkudan kekeleyen sesine karşı telefonu yüzüne kapatıp bir elimle telefonu sıkarken diğer elimle dağılan saçlarımı sıkıca tutuyordum.

"Kim? Kim? Kim yapar? Kim cesaret eder böyle bir şeye?"

"Gece?"

"Ne var?" Aksele doğru sinirle dönerken tüm ev halkı korku ve endişeyle bana bakıyordu.

"Ne oldu?" Akselin sınırlı çıkan sesine karşı olduğum yerde durup uzun uzun baktım Akel ve Aksele. Sahiden ne oldu? Yada ne olacak?

Telefonumun çalmasıyla bakışlarım telefonuma dönerken bilinmeyen numaranın aramasıyla hiç düşünmeden açtım telefonu.

"Alo." Karşı taraftan ses gelmezken bir an da Kalın erkek sesi duymamla olduğum yerde durdum.

"Komutan." İlk defa duyduğum erkek sesiyle kaşlarım çakılırken sinirle tısladım.

"Kimsin?" Karşı taraftan ses gelmezken sinirle dudaklarımı kemirdim. Kimdi bu şerefsiz?

"Cevap versene lan kimsin sen?"

"Tanıyamadın mı komutan? Oysa ki çok güzel hatıralar bıraktım sana ve güzel Anka timine." Kaşlarım daha çok çatılırken çenemi kasmaktan çenem ağrıyordu.

"Ne istiyorsun lan? Kimsin sen?"

"Aa kalbimi kırıyorsun ama komutan. Yirmi şehidi ne çabuk unuttun?" Sinirle elimi saçlarıma geçirirken sakin olmaya çalışarak konuştum.

"Ne istiyorsun lan sen ha? Eceline mi susadın sen?"

"Yerinde olsam benimle düzgün konuşurdum komutan. Sonuçta sevgili baban elimde ve sen çok cesur davranıyorsun." Sinirle gözlerimi sıkıca yumup saçlarımı çekiştirdim.

"Sen o gebertirim duydun mu beni? Seni öldürürüm. Sakın. Sakın babama birşey yapma eğer yaparsan seni öyle bir benzetirim ki kendini bile zor tanırsın."

"Sinirlerimi bozma komutan. Baban elimde ve sen gelip bana teslim olana kadar ben babanı sana geri vermem." Telefon yüzüme kapanırken sinirle elimde ki sıkı sıkıya tuttuğum telefonu duvara fırlattım. Telefon paramparça olurken evde ki bağırış seslerini bile duymuyordum. Masanın üzerinde ki bibloları alıp teker teker duvara yere atarken gözüm hiç birşey görmüyordu. Görecek durumda da değildi.

"Sakin ol artık." Akselin bir anda önüne geçip kollarımdan tutmasıyla kararmış gözlerimi Aksele çevirdim. Göğsüm sinirden hızlı hızlı inip kalkarken nefesimi düzene sokmaya çalışıyordum.

"Gece bana bak ve ne olduğunu anlat." Sık sık nefes alıp verirken gözlerimi kapatıp sakinleşmeye çalıştım.

"Gece." Dedi akel sakin sesiyle. "Ne oldu güzelim?" Kurmuş dudaklarımı dilimle ıslatıp fısıldadım.

"Babama." Usulca nefes verip yutkundum. "Babama ve paşaya süikast düzenlenmiş."

"Ne?"

"S*ktir." Ortamda duyulan sadece bu iki kelimeyken Akselin kısık çıkan sesiyle gözlerimi açtım.

"Ne istiyorlar?" Akselin gözlerine bakarken gözlerim doluyordu sıkıca gözlerimi kapatıp fısıldadım.

"Beni." Ortamda ki sessizlik sürerken kimseden ses çıkmıyordu. Sinirden gözlerim dolarken kulaklarımda Şerefsizin sesleri yankılanıyordu.

"Gece ağlıyorsun." Akelin şaşkın sesine karşı gözlerimi açıp ne zamandır aktığını bilmediğim gözyaşlarımı hızla silip hızla dış kapıya doğru ilerledim.

"Nereye?"

"Gece?" Hızla ayakkabılarımı giyip montumu da elime aldığım da Cansunun sesiyle elim kapı kolunda asılı kaldı.

"Gece." Olduğum yerde öylece dururken Cansu devam etti. "Eğer ki babamın yada annemin kılına zarar gelirse işte o zaman benden kork. Çünkü şuan olduğum kadar sakin olmam." Sınır bozukluğuyla sırıtıp ürkütücü olduğunu düşündüğüm bakışlarımı Cansuya çevirdim. Cansu bakışlarımı gördüğü an bir adım geri giderken bu haline sırıtıp mırıldandım.

"Bende senle aynı fikirdeyim Cansu annem ve babamın kılına zarar gelirse bende dahil herkes benden korksun çünkü o zaman taş üstünde taş gövde üstünde baş bırakmayacağım ucunda ölüm olsa bile." Ortamda derin bir sessizlik olurken kapıyı açıp evden çıktım en son duyduğum Cansunun bağırmadıydı.

"Bence de kendini bırakmalısın." Hızlı hızlı karargâha doğru ilerlerken yere o kadar sağlam basıyordum ki ayağımın altında ki karların çıtırdama sesleri geliyordu.

Karargâha girer girmez harekât odasına girmemle Yarbay ve Binbaşıyı görmem bir oldu. Asker selamı verip Yarbay ve Binbaşıya bakarken ikisi de oldukça sınırlı duruyordu. Yarbayi ilk kez böyle görmemle gözlerimi kıstım.

"Demek öğrendiniz." Başımı bir kez sallarken oldukça ciddi ve sinirliydim. O şerefsizi bulduğum an olduğu yere gömecektim.

"Komutanım." Dedi Teğmen bilgisayardan bir şeyler yaparken.

"Bir video geldi."

"Çabuk bağla." Kapının açılmasıyla gözlerim kapıya dönerken timin ve ikizlerin girmesiyle tekrar önüme döndüm. Video ilk önce beyaz bir tavanı gösterirken yavaşça babamı gösterdi.

"Baba." Dedim fısıltıyla. Babam oldukça çok şekilde kameraya bakarken önüne biri geçti. Yüzü kar maskesiyle kapatılmış oldukça iri biri. Kaşlarım çatık videoya bakarke ellerim çoktan yumruk olmuştu.

"Komutan, komutan, komutan." Içime sertçe nefes çekerken şeref yoksunu konuşmaya devam etti. "Özledin mi beni? Ben senden birilerini almayı çok özledim." Ellerim daha çok yumruk olurken kısa tırnaklarım bile avuç içime batıyordu. bAk sevgili Albay babacığın da bura da." Kadraj babama döndüğünde babam gür sesiyle konuştu.

"Gecem. Güzel kızım. Unutma en karanlık gece bile sona erer ve güneş tekrar doğar. Sakın umudunu kaybetme umut hep vardır. Vatanını seviyorsan mücadele etmeyi de bileceksin. Doğru yere bakmazsan gerçekleri göremezsin." Babamın cümlesiyle gözlerim kısılırken düşünmeye başladım bana mesaj vermeye mi çalışıyordu? "Unutma Gece küçükken okuduğum masallar bazen gerçek olur dağda ki krallar bile." Bu bir mesajdı. Babam bana hiç böyle cümleler kurmazdı ki, üstelik babam göz bile kırpmıştı bu sadece biz küçükken oyunda yardıma ihtiyacımız dolduğunda kurduğumuz bir taktikti.

Babamın yardıma ihtiyacı vardı üstelik bu dağda krallıkların olduğu bir yerde. Bekle beni baba Anka yanına geliyor. Anka kendiyle beraber herkesi kül etmeye geliyor.

Selamm cancağızlarım^^

Bir bölümün sonuna daha geldik. Umarım bölümü beğenmişsinizdir beğenip yorum yapmayı unutmayın bir daha ki bölüm de görüşmek dileğiyle hoşçakalın...


Anka KuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin