Saat altıya kurduğum alarm çalmaya başladığında gözlerimi istemsizce açmak zorunda kaldım.Okul gezisi bitmiş evlerimize dönmüştük 2 gün haftasonu tatilinden sonra bugün okul vardı ama alarmı bu kadar erken kurmamın sebebi değişiklik istememdi.
Sinir bozucu sesiyle çalmaya devam eden alarmı elimi uzatıp kapattıktan sonra yerimden doğruldum ve altıma sportif bir eşofman geçirdim. Gören herkesin tahmin edebileceği koşuya yapma kombinimi tamamladıktan sonra hızlıca yüzümü yıkayıp bir şeyler atıştırmak için mutfağa gittim.
Çoktan yarım saat geçmişti bunu fark ettiğim için kapının oraya gelmem bir oldu temiz oksijen ve kaslanmak bana iyi gelecekti, gerçi sadece koşma ile kas yapabileceğimi düşünmüyordum ama sıkılaşsam bile bana yeterdi değişime ihtiyacım varmış gibi hissediyordum.
Kimseyi rahatsız etmemek için anahtarlığı alırken yanında gördüğüm sigara kutusuyla içim bir garip oldu. Özür dilediği günden sonra fazla konuşmamış hatta benimle muhattap olmaya bile çalışmamıştı dönüşümüzde sakin ve sessiz geçmişti odada sigara içmeyide bıraktığından dolayı konuşmak için bir sebebimiz kalmamıştı zaten.
Nedensizce üzgün bir nefes verip anahtarlığı elime aldım ve kapıyı arkamdan kapattım.
Bir anıyı başlattığım için gezi ile alakalı diğer anılarda aklıma düşmeye başlamışlardı genel olarak sandığımdan sakin ve güzel geçmişti zaten son kavgamızdan sonra rahatsız edici bir olay olmamıştı, derken Hoseok'u gördüğüm son zamanları hatırlamamla sıkıntılı bir nefes verip tempomu artırmaya başladım.
//
"Jungkook şu yunuslu simide baksana sana alayım mı bir tane tam senlik."
Jaemin'in gösterdiği çocuk simidine bakıp gözümü devirdim yüzmeyi geç öğrendiğimi bildiğinden benimle dalga geçiyordu.
"Jaemin o simidi suratına geçirmeyeyim konuşup durduğundan ikimiz arkada kaldık bir-"
Sözümü bitiremeden tanıdık bir simayı dükkandan çıkarken gördüğümden lafım yarıda kaldı.
Sebebi geçen günlerde yeni tanıştığım Hoseok adındaki çocuğu görmemden dolayı değil yüzünün morluk içinde kaldığını fark ettiğim için ansızın gelen bir şaşırma hissiydi.
Yeni aldığı sigara paketinden bir dal çıkarırken beni fark etmesiyle yüzünde anlamsızca bir gülümseme oluşmuştu.
"Ah sen Jungkooktun değil mi, naber Jungkook?"
Gayet sakin bir şekilde selam verdiği zaman ilk ne diyeceğimi bilemedim.
"İyiyim, her şey çok iyi ilerliyor fakat sana ne olmuş böyle, yani yüzün..."
Ne diyeceğimi bilemediğimden susmuştum.
"İyiyim ya akşam içkiyi çok abarttığımdan birilerine çatmışım zar zor hatırlıyorum."
Tam geçmiş olsun diyecekken telefonun çalması aramıza girmiş Hoseok kimin aradığını görünce yüzünü düşürmüştü.
"Pardon Jungkook bu aramaya bakmak zorundayım."
Sıkıntıyla nefesini verip telefonu açtı.
"Evet, hyung?"
Telefondaki kişi her ne diyorsa Hoseok'un yüz ifadesi gittikçe düşüyordu hiçbir şey demeden uzunca karşı tarafı dinleyip konuşmaya başladı.
"Tamam yakınlardaysan ben gelirim."
Daha da bir şey demeden telefonu kapattı ve kafasını sıkıntıyla kaşıyıp bana döndü.