Okuldaydım. Lanet olası okula gelmiş ve ona hiçbir cevap yazamamıştım.İlginç olansa bugün okula gelirken ona hiç rastlamamış olmamdı acaba okula gelmemiş miydi?
Sıkıntıyla kafamı iki yana salladım onu düşünmek fayda etmezdi.
Bir anda kalkmamla yanımda oturan Changbin'i korkutmuştum ve şuan bana en delicesinden bakışlarını yolluyordu.
"Biraz dışarı çıkıp hava almam lazım."
Açıklamamı duyup alayla gülünce merakla diyeceklerini dinlemeye başladım.
"Ne zamandır beynini kullanıyorsun da onun için oksijen almaya gerek duyuyorsun Jungkook."
En sinirlisinden yapmacık bir bakış gönderip yoluma ilerlemeye devam ettim yürümek iyi gelirdi en azından yaptığım aptallıkları unutmama biraz daha olsa yardım ederdi.
Okulun kapısından çıkıp sakince yürümeye devam ettim gökyüzü çok güzel görünüyordu. Bulutları incelerken bir kalp deseni fark ettim kalpli bulutu izlemeye devam ederken bulut dağılmıştı ve kalp ikiye bölünmüştü ve parçalanmıştı tıpkı benim kalbim gibi..
Öylece gökyüzüne bakmayı devam ederken bir seslenme duymamla bakışlarım ve odağım değişmişti.
"Jungkook! Burada tek başına ne yapıyorsun?"
Gözlerim sahibi bulduğumda kalp ritmim adeta değişmişti.
Okul çok büyüktü ve rastlaya rastlaya Yohan'la karşılaşacak kadar şansızdım çünkü.
"A-ah hiç öylesine hava almak için çıkmıştım sen neden buradaydın?"
Onun yanındayken ilgi bana dönünce kekelemeye saçmalamaya başlıyordum bu yüzden genelde ne söylediğimin farkında bile olmuyordum.
"Okula giriyordum seni fark edince yanına geleyim dedim geçen gün kötü bir şekilde yanımızdan ayrılmıştın nasıl olduğunu merak ediyorum."
Benim için endişelendiğini duymak bile kalbimin patlamasına sebep olacaktı onu niye bu kadar çok sevdiğimi bende bilmiyordum ama onun zaten bir sevdiği olduğu gerçeği kalbimi çökertiyordu.
Düşünceler kalbimi delerken yüz ifadem kendini ele vermeye başlamıştı bu yüzden hemen kendimi toparlamıştım.
Kocaman bir gülümsemeyle iyi olduğumu söylediğimde oda gözleri gülerek bana gülümsemiş ve rahatladığını söylemişti.
Ona bakışlarım o kadar farklıydıki onun hala onu sevdiğimi fark edememesi bir mucizeydi bana göre.
"Ah ama gerçekten Yoongi'den hoşlandığından haberim yoktu aslında ondan hoşlanan birisi için o gün o etkinlik planlanmıştı ilk başta kimsenin bu plandan haberi yoktu bende sonradan duymuştum Changbin ortaya attığına göre sen olduğunu bilmeliydik."
Şaşırarak ona baktığımda bu beklediğim bir şey değildi ondan birisinin hoşlandığını biliyordum çünkü telefonuna bildirim gitmişti ama o kişi ben değildim.
"Doğru seninde telefonuna bildirim geldi peki senden hoşlanan kişi Yoongi miydi öğrenebildin mi?"
Kafam karışık bir şekilde hayır anlamında salladım.
"Hayır o günden sonra henüz konuşmak için zaman olmadı."
Anladığını belirtir gibi kafasını sallayıp önden gideceğini söyleyip gitti ve ben hala öylece kalmaya devam ettim.
Kalp atışlarımı düzene sokmak için nefeslerimin alışı değiştirmiştim.
Yukarı tekrar baktığımda o buluttan hiçbir eser yoktu tamamen dağılmıştı. Telefonuma bildirim düştüğünde ona odaklandım.
Mesaj Yoongidendi..
-Demek Yohan'dı.
Gözlerim kendini iyice belli ederek büyüdü ve şaşkınca etrafıma bakınmaya başladım. Bizi görmüş olmalıydı.
-Şu tepkinden bile anlaşılıyor boşuna inkar etmeyi aklından bile geçirme.
Okulun dış girişinde bir yerlere bakmaya devam ederken ağaca yaslanmış bir silüet dikkatimi çekebilmişti.
Alayla bana bakıyor telefonu cevap vermem için bana doğru göstererek sallıyordu.
Dün gece yediğim halttan dolayı ona daha fazla görünmeden çekip gitmek istiyordum ama yüz ifadesi o kadar sinirimi bozmuştuki sinirle offlayıp ona cevap vermek için telefonuma yöneldim.
-Seni sevdiğimi kabul etmek niye senin için bu kadar zor?
Ona herşeyi açıklayamazdım çünkü ya beni gerçekleri itiraf etmem için zorlardı yada bana şantaj yapardı.
Telefonuna dönüp mesajımı okuduktan sonra yüzündeki gülümseme silinmiş elini klavyenin tuşlarında gezdirmişti.
-Biliyor musun yalandan hiç hoşlanmam.
Gelen mesajı okuyup bir hah çekmiştim inanması neden bu kadar zorduki?
Yerinden hareketlenip havalı yürüyüşüyle yanımdan geçmiş omzunu omzuma atmıştı.
Sinirle arkasından bakarken zil çalmıştı ve bende mecbur arkasından okula girmiştim.
-
"Yah! Sehun kıçıma tekme atma diye kaç kere dicem be!"
Jaemin kendisine arkadan tekme atmış Sehun'a kızarken hiçbirimiz onları takmıyorduk.
Jimin ve Changbin birlikte mobil bir oyun oynuyorlar kendi aralarında sövüyorlardı bense düşünceli bir şekilde tırnaklarımla oynuyordum.
Bir şekilde Yohan'dan hoşlandığımı anlamıştı ve bunu bana karşı kullanmasından korkuyordum.
Jaemin en sonunda Sehun'la uğraşmayı kesip bana yönelmişti.
"Sende bir şeyler seziyorum ama hiç hayra alamet değil öyle değil mi?"
Tek kaşını kaldırarak sorduğu soruya karşı tepkisiz kalmıştım suratına bakmıyordum bile.
Cevap vermeyeceğimi anlayınca konuyu değiştirmişti.
"Okul kamp etkinliği yapıyormuş gördünüz mü?"
"Ben gördüm ama katılmayı düşünmüyorum bence gereksiz ve uğraştırıcı."
Changbin bir yandan oynayıp bir yandan cevap verirken hemen yanındaki Jimin onu onaylayan şekilde başını sallamıştı.
Jaemin dediği şeye gülüp hemen cevap verdi.
"Afişin altını okumadın herhalde katılım zorunlu diyor."
Changbin yüzünü buruşturarak oyuna devam etmişti.
"Her gün okula gelirken love alarma bakmak zevk oluyordu kamp alanı daha dar olduğuna göre çok eğlenceli olucak."
Göz devirmeden edememiştim başıma ne geldiyse o aptal uygulama yüzünden gelmişti.
Aklımı kurcalayan soruyu Changbin'e sormak için fırsat kolluyordum o gün o oyunu oynamaya davet ettirmesinde gerçekten bir pay var mıydı..
-
Çıkışta herkes evlerine dağılmıştı sonunda eve gelmenin verdiği huzurla kendimi koltuğa attım ve telefonumu çıkardım.
Changbin'e diğerlerinin yanında soramazdım konu bir şekilde kaynardı.
Jungkook
-Hey müsait misin?
Changbin
Evet bro daha az önce ayrıldık bir şey mi oldu?
Jungkook
Sana bir şey sormak istiyorum ama önemli olduğu için diğerlerinin yanında soramadım.
Geçen gün Love Alarm oyununu ortaya atmanın arkasında sebep var mıydı?
💫
.-