Ne sendeyim artık ne de kendimde, araftır bu.
Aklım yaşa diyor kalbim ise durma öl, taraftır bu.
Bir kaç dakika önce okuduğum sözleri sanki hiç okumamış gibi tekrardan okumuş ,düşünmeye başlamıştım.
Ne sendeyim artık ne de kendimde, araftır bu.
Aklım yaşa diyor kalbim ise durma öl, taraftır bu.
Neyi hatırlatıyordu bu sözler böyle, derince bir nefes alsam rahatlayacak gibiydim. Bir kaç kez denemenin sonunda derinlemesine bir nefes almıştım. Yasemin o ince nazlı kokusu, iğde ağacından gelen keskin kokuyla birlikte gözlerimi tekrardan kapatmış, çimlere uzanmıştım. Gözlerimi kapatmamla birlikte doğanın seslerini dinlemeye başlamıştım.
Hırçın dalgalar yerini sakinliğe bırakmış, usul usul sesleri geliyordu. Bir kaç tane kuşun birbirlerine ötüşmelerini duymuş. Sözler aklıma geliyordu ansızın. Bana Umut'la yapmış olduğumuz evliliği ve bulunmuş olduğum bu durumu anlatıyordu.
Evliliğin bitmesi doğru bir karar mıydı? Yoksa yanlış bir karar mıydı? Bunu bilmiyordum. Açıkçası ne yapmam gerektiğini de pek bilmiyordum. Birlikte alınan bir kararı tek başıma sorgulamak tek bana düşmezdi. Tek bildiğim aradan yılların geçmesi ve bu durumun beni hala üzüyor olduğuydu.
Elden bir şey gelmezdi olan olmuştu artık. Bunları tekrardan düşünüp ancak kendime eziyet etmekten başka bir şey yapmıyordum. Ağacın altındaki gölgeden başımı dışarıya uzatarak gözlerimi açmış ve güneşin o güzel ışınlarının gözlerimi yakmasına izin vermiştim. Doğa ne kadarda güzeldi böyle. Yaşadığımı uzun zaman sonunda yeniden hissetmeye başlamıştım.
Doğa aşığı bir insan olarak yıllardır memleketimin havasından yeterince uzak kalmıştım. Umut ile evliyken yurt dışından bir teklif almıştım. Almış olduğum teklifi direk reddetmiştim.
Nedeni beni memleketime bağlayan bir kişinin olmasıydı. Sebebi Umut'un devlet hastanesinde görev yapmak istemesiydi. Hemşire olacaktı. Umut'un söylemiyle '' Ülkenin bizim gibi ilkelerini ,kurallarını, dinin gerekliliklerini bilen ve uygulayan vefakar gençlere ihtiyacı var.'' derdi. Belki de en büyük ortak noktalarımızdan biriydi bu sözler, hayat gayelerimiz olmuştu.
Ayrılmamızın üzerine kendimi toparlamak adına tekrardan yurt dışı teklifi aldığımda bu kez olumlu bir yanıt vermiş ve gitmiştim. Ta ki babamın ölüm haberini alana kadar. Bu haberden sonra tekrardan Türkiye'ye dönme planı yapmış ve sonuçta yıllar sonra yine buradayım. Ben eskilere dalmış durum değerlendirmesi yaparken telefonun sesi çaldı. Arayan Zeynep'ti.
''-ALO abi selamın aleyküm, neredesin parka geldin mi?''
''-Aleyküm selam Zeynep geldim, gelmem mi? Nerede kaldınız kızım siz. Ağaç oldum resmen burada.''
''-Abi çok özür dilerim, kusura bakma ben Alp'i ben getiremeyeceğim. Okulda bir işim çıktı oraya gidiyorum.''
''-EH be kızım eh be.Ben sana demedim mi?Alp'i alır gelirim diye, dinlemedin illa ben getireceğim dedin.''
''-Ne yapayım abi evde canım sıkılmıştı, bayadır da seninle şöyle oturamamıştık gelirim iki lafın belini kırarız diye düşünmüştüm. Ama olmadı. Neyse ne seni özlemek benim hatamdı tamam.''
''-Koyuna bak koyuna nasılda alt kalmıyor. İlla söyleyecek bir şey buluyorsun. Eeee Alp ne olacak babası da evde değil.''
''-Evet Affan'ın işi 10 gün falan sürecekmiş daha gelmez.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT DENİZİ (Deniz Serisi-1)
SpiritualitéBir tarafta karşısında görmüş olduğu eski karısının yanık kahvelerinden, aldığı mavi gözlerinin kendisini boğduğunu düşünen bir adam. Diğer tarafta yedi yıl sonunda karşısında onu terk etmiş eski kocasının mavi gözlerinin ışıl ışıl parıltısına kapıl...