Gece yine uyuyamamış o günü hatırlamıştım. Aklımdan asla çıkmayan gözümü kapattığımda o günü tekrardan yaşıyor belki de o anda hayat buluyordum. Belki de ben artık böyle yaşamaya alışmıştım. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte gözlerimi açmış derin bir nefes alarak yataktan kalkmıştım.
Ayağımı yataktan sarkıtarak terliklerimi bulmaya çalıyordum uzun uğraşlar sonunda ayağa kalkarak lavaboya yöneldim. Bir adım iki adım derken lavaboya ulaştım. Musluktan akan soğuk su ile birlikte kendime gelmiştim.
Çok fazla oyalanmadan mutfağa yönelerek kendime bir kahve yaptım. Kahvemi alıp çocuk kreşinin bir sınıfını gören manzaramda kahvemi yudumlamaya başladım. Bu gün günlerden her gece aklımdan çıkmayan sahnenin yaşandığı zamanın yıl dönümüydü. Bu gün benim küçük bebeğimin ölüm yıl dönümüydü. Varlığından bile haberdar olamadığım sadece kendimi düşündüğüm ve hırpaladığım için kaybettiğim bebeğimin ölüm yıl dönümüydü. Olay sonrasında kendisinin hastaneye nasıl getirildiğini sorduğunda kardeşi Affan'ın anlattığı o anı aklına çıka gelmişti.
''Anne ablama ulaşamıyorum sen konuşmuş muydun ablamla.''
Yok oğlum bende ulaşamıyorum hastanede nöbeti bitmişti en son, o zaman konuşmuştum. Yavrum çok yoruluyor telefonların sesini duymamıştır, uyuya kalmıştır. Affan oğlum sana zahmet sen ablana bir bakıversen olur mu? Anahtar komedinin üzerinde.''
Affan montunu giyerken bir yandan da annesinin mutfakta annesinin kahvaltılıkları çıkardığı görürken bir yandan da ablasına söylenerek'' yavrum yemekte yememiştir yorgunluktan söyle de bize gelsin burada yemeğini yer uyur oğlum'' demesini işitirken ayakkabılarını giyiyordu.
Anahtarları ve telefonunu alarak açmış olduğu kapıdan son kez annesine seslenerek ''tamam anne ben ablamı alıp geliyorum'' diyerek iki sokak aşağıda olan ablasının yanına gitmişti.
Ablasının bulunmuş olduğu dairenin zilini çalmış ablası dış kapıyı açmamıştı. Ablasının hala uyuyor düşünerek cebinde bulunan anahtarları çıkararak kapıyı açmış. Ablasının dairesinin önüne geldiğinde bu defa zile basma zahmetinde bulunmadan anahtarı çevirip ablasının sıcacık evine kendini bir çırpıda atı vermişti.
Havaların ne kadar soğuduğunu düşünürken ablasını aramaya başladı. İlk olarak salondaki büyük l koltuğuna baktı ablasını görememişti. Odasındadır diyerek odasına doğru yol almıştı fakat kapıdan baktığında orada da görememişti.
Biraz endişe ile ablasının nerde olduğunu düşünürken mutfağa göz atmadığı aklına gelmişti. Ablasının odasından çıkıp mutfağa doğru yol aldı. Mutfağın kapısından başını tam uzatmıştı ki ayağına değen kırık bardakla birlikte hemen mutfağa atıldı.
Ablasını yerde kanlar içinde baygın halde görmeyi beklemiyordu. Eli ayağı titrerken ne yapacağını bilemedi kendini nasıl toparladığını bilmeden ambulansı aramıştı.
Elimi yüzüme götürerek göz yaşlarımı siliyor hatırladığım anının etkisinden çıkmaya çalışıyordum, göz yaşlarımı silmemin pekte faydası olmamıştı odama gidip nasıl hazırlandığımı bilmeden evden çıkmıştım, bugün cuma günüydü ve her cuma gününün sabahı işe gitmeden önce Sevgi teyze ile birlikte kahvaltı yapıp işe öyle gidiyordum.
Sabah tekrardan yaşadığım anıları anıları aklımdan def etmem kolay olmamış her zaman uğramış olduğum pastaneyi çoktan geçtiğimi fark etmemiştim, bilin bakalım ne oldu poğaçaları almayı unutmuştum ve pastaneye dönmem gerektiği için epeyce bir vakit harcamıştım.
![](https://img.wattpad.com/cover/251425693-288-k40062.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMUT DENİZİ (Deniz Serisi-1)
SpiritualeBir tarafta karşısında görmüş olduğu eski karısının yanık kahvelerinden, aldığı mavi gözlerinin kendisini boğduğunu düşünen bir adam. Diğer tarafta yedi yıl sonunda karşısında onu terk etmiş eski kocasının mavi gözlerinin ışıl ışıl parıltısına kapıl...