Jesse hastane odasında oldukça eğleniyordu.
Odanın kocaman penceresinden harika bir karlı manzara görüyordu, anladığı kadarıyla kurdukları üs Sibirya'nın boş bölgelerinden birindeydi.
Her yerde karlı çam ağaçları vardı. Jesse hayatında hiç bu kadar çok kar görmemişti.
Rus aksanlı, kızıl saçlı bir doktor ona geçirdiği süreci anlatmıştı; cidden Artyom burnunu kırmış ve helikopterden düşüş yüzünden kaburgası çatlamıştı, ayrıca hafif bir beyin sarsıntısı geçirmişti. Onu muhtemelen sorgulamadan önce kontrol etmişlerdi ama düşman mı dost mu olup olmadığını anlamak için beklemişlerdi.
Kurtlar çok enteresan insanlardı, cidden, telekinezide ustalaşmış, savaş makinesi insanlardı. Hepsi 7 yaşında silah ayırıp birleştirmeyi, bıçak fırlatmayı ve gözlerini kırpmadan cisimleri paramparça etmeyi öğreniyorlardı. Başlarındaki kadına Anne diyorlardı, gözlemlediği kadarıyla Artyom, Aleksandra ve diğer adını bilmediği adam da onun sağ kollarıydı.
Jesse ise sokaklarda büyümüş, sonradan şekil değiştirme ve ışınlanma ustaları olan Chupacabralar'a katılmıştı. Orda kendini kontrol etmeyi öğrenmiş, intikamın soğuk ve ölümcül olduğunu, ayrıca elektriği de kontrol etmeyi öğrenmişti. Jesse bir melezdi. Jesse gibi bir çok çocuk vardı. Belki Artyom ve Aleksandra da öylelerdi.
Kendi kendine dalıp gitmişken birden kapı çaldı ve içeri doktor ve hemşire ile birlikte Anne ve Aleksandra girdi.
"Şanslısın Jesse, yarın burdan çıkabilirsin. Fakat 1 hafta boyunca kendini zorlamamak gerek yoksa ciğerlerinde sıkıntı çıkabilir." Dedi kızıl saçlı doktor, uzun ve kar gibi beyaz tenli bir adamdı. "Sana ihtiyacın olursa diye de ağrı kesici vereceğiz. Umarım dediklerimi dikkate alırsın."
"Teşekkürler doktor." Dedi Jesse, kendini çatlak kaburgasını tutarken buldu.
Doktor ve hemşire gülümseyip çıktılar ve odada sadece Aleksandra ile Anne kaldı.
"Eğer kendini iyi hissediyorsan Jesse, seninle bir konu hakkında konuşmak istiyorum."
"Pekala." diye cevap verdi Jesse, yatağında sırtını biraz dikleştirdi.
"Öncelikle başına gelenler için çok üzgünüm. Eminim kolay atlatılacak şeyler değildir. Ancak bazen geçmişi bırakıp gelecekle uğraşmamız gerekir," Anne Jesse'ye doğru yaklaştı. "Jesse, Yılanlar'ı alt etmek için bizimle çalışmak ister misin? Anladığım kadarıyla iyi bir eğitimin var ve eminim herhangi bir klandan eğitim almışsındır." Kadın duraksayıp Jesse'ye baktı.
"Evet. Chupacabralar'dandım. Hâlâ öyle miyim bilmiyorum. Ama sizinle çalışmak fikri.... kulağa güzel gelse de yapabilir miyim bilmiyorum. Ben daha çok kendi başına çalışan bir insanım. Kendi başıma bilgi toplayıp kendi başına harekete geçerim." Jesse kadına baktı.
"Merak etme, tek artık tek yapman gereken bilgi toplamak olacak. Tabi istersen operasyonlara sen de katılabilirsin. Sen değerli birisin, Jesse."
Jesse gülümsememek için kendini zor tuttu.
"Teşekkür ederim. Sizinle çalışmak bir onur olacak, Anne."
---------------
"Bir saniye. Seni öylece kabul mü ettiler yani?" Diye sordu Frank. "Bu çok saçma. Asena konsey toplamadan 2 günde kimseyi almazlar.""Kurtlar garip insanlar dedim ya işte. Nerden bileyim ben?" Dedi Jesse, sigarasını sallarken.
Aleksandra araya girdi.
"Aslında bir Konsey toplandı. Acil durum Konseyi. Yapılan saldırı sonucu Jesse'yi aramıza almaya karar verdik. Ben de Konsey'in içindeydim."
"Belki de Konsey'in aldığı en iyi ve yararlı karardı. Jesse geldikten sonra operasyonlar nokta atışı olmaya başladılar." Diye devam etti Artyom. "Ama bu birilerinin," Artyom elindeki votkadan içti, "gücüne gitmeye başladı."
---------------
Olay tam da Artyom'un dediği gibi olmaya başlamıştı.Jesse geleli 1 hafta olmak üzereydi ve topladığı tüm bilgileri Kurtlar'la paylaşmıştı bile. Hatta o kadar çok toplamıştı ki Kurtlar'ın analistleri bile yetersiz kalmıştı.
"Sence bu iyi bir şekilde mı etkiler, yoksa kötü mü?" Diye sordu Aleksandra, Artyom'a.
"Umarım iyi bir rakipleşme olur, yoksa sonu herkes için kötü olur." Diye cevapladı Artyom yatma bölgesine girerken. "Umarım Jesse'e de güvenini kaybetmez."
"Umarım." Dedi Aleksandra, kendi odasına girerken. "Iyi geceler Tyoma. Yarın görüşürüz."
"Yarın görüşürüz Sasha. Iyi uykular."
Artyom'un odası çok da büyük değildi. Tek kişilik bir yatak, bir kitaplık, bir buzdolabı ve banyo vardı. Diğer odalarda öyleydi. Ama Artyom kendi odasının ayrı bir havası olduğunu düşünüyordu. Kendi camı kocaman ağaçlık bir alana bakıyordu, Aleksandra'nın ise kocaman bir dağa bakıyordu. Boris'in ise kocaman bir ağaca.
Artyom Jesse'nin manzarasını merak etti.
Jesse ile sadece bir kaç kez karşılaşmıştı. Burnunu kırdığı için hala karışık duygular içindeydi ama genel olarak Jesse hakkında karışık duygular besliyordu.
Artyom Jesse ile tanışmak istediğini fark etti. Ama aynı zamanda da istemediğini. Bu Artyom'un kafasını karıştırıyor, onu huysuz biri yapıyordu. Artyom değişikliklerden nefret ederdi.
Yatağına uzanıp baş ucundaki kalın ve yıpranmış bitkiler kitabını rastgele açtı. Bu Artyom'un en sevdiği kitaptı. Aleksandra'nın babası, artık kendi üvey babası, ona 7. Doğum gününde vermişti. Adı Erik'ti ve Aleksandra'yı 5 yaşında buraya getirmek zorunda kalmıştı. Uzun bir süre ortadan kaybolmuş, ancak arada sırada hediye göndermişti. Bu kitap da o hediyelerden biriydi.
Artyom küçüklükten beri bitkilere kafayı takmıştı. Kitaptaki bitkileri arayıp bulur, onları kitaptaki yerlerine yapıştırırdı. Kitabını rastgele açtı.
Karşısına çıkan tek bitki kardelendi.
YOU ARE READING
A Story of Two Young Men and the Corpses of 1000 Evil Men
FantasíaOc'lerimin hikayeleri lmao