Siz hiç çok imkansız bir hayal kurdunuz mu? Benim 2009 yılında tam olarak öyle bir hayalim vardı. Gerçekleşmesi siyah beyaz bir gökkuşağı kadar imkansız. Giresun’da yaşıyordum. 7.sınıftaydım ve hunharca sınav stresi,dersler,testler,SBS ile uğraşıyordum. Tüm bu hayatımdaki sıkılmış ve bunalmış ortama adeta bir renk olarak geldiler. Resmen hayatımı,neşemi,ailemi bulmamı sağladılar. Öylesine televizyon izlersin ya hiç aklına gelmez o televizyonda gördüğün bir şeyin bir anda senin tüm hayatın olacağı. Bu yüzden hikayeye biraz daha eskiden başlayayım. Hala o dönemde biraz çocuk olmam sebebiyle geç saatte olan Çok Güzel Hareketler Bunlar’ın ilk bölümünü izleyememiştim. O zaman program cumalarıydı ve ben pazar günü gündüz yayınlanan tekrara denk geldim. İlk dikkatimi çekense o bölümde direk Büşra Pekin ve Murat Eken oldu. Sonrasında 4.bölümde Bir Baba Hindu skecinde çift olarak oynadıklarında direk “İşte mükemmel ikili. Ne yetenekli ne tatlı insanlar!” dedim. O günden beri öz abim ve ablam gibiler hayatımda. İşte böyle psikopatça bir sevgiyle 7 yıldır hayranım onlara. BüşRat’çıydık o zamanlar. Tüm herkes beni böyle tanıyor,insanlar beni “BKM!” diye çağırıyordu. Tüm skeçleri ezberlemiş, onlarla ilgili tüm haber, röportaj, afiş her şeyi dosyalar halinde saklar olmuştum. Hele de internette BKM’ye giden, onlarla fotoğraf çektiren, tanışan insanları görünce iç çekip neden bu kadar uzağım diyordum.
Benim bu psikopat hallerime dayanamayan babam en sonunda İstanbul’a gittiği zaman elinde harika bir ÇGHB bileti ile döndü. İnanamadım gerçek olduğuna. 19 Mayıs diyeydi tarih ve daha 2 ay vardı gitmeme. Zaman hiç geçmeyecek gibi geldi. O bilet elimde 1 hafta boyunca etrafımdaki herkese,bana o kadar ay “Gereksiz yere bu kadar abartıyorsun ne olacak sanki onların yanına gideceksin,seveceksin geçecek” diyenlere özellikle gösterdim. Etrafımdaki herkes hayallerime kavuşacağıma benden çok seviniyordu. Ve o 2 ay geçti. Ben Giresun’dan 16 saatlik otobüs yolculuğuna başladım. Pazar akşamıydı yola çıkışım ve ÇGHB’nin yeni bölümü vardı. Otobüsteki diğer insanları hiç takmadan muavine ÇGHB’yi açtırıp yolda herkese izletmiştim. (O zamanlar hala otobüslerde ortak televizyon izleniyordu.) Pazartesi İstanbul’daydık. Ve sonrasında Salı günü artık Beşiktaş’a gelmiştim. Sonunda akşam oyunu izleyecektim aylardır televizyonda izlediğim,ekran başında seyirciden daha çok “çok güzel hareket!” diye bağırdığım programı izleyecektim nihayet. Aylardır öz abimi,ablam yerine koyduğum insanları sahnede görecektim. Bu kadar hayranın oyuncularla tanıştığını biliyordum ama nerede,ne zaman,nasıl olduğunu bilmiyordum. BKM’nin önünde dolanırken ilk Burcu Gönder’i gördüm. O da yeni geliyordu. “Burcu abla!” diye yanına gittim,fotoğraf imza olayından sonra Giresun’dan geldiğimi söyledim,herkes gibi onda da bir şaşırma.
Sonrasında tesadüf eseri BKM’nin yanındaki ara sokakta BKM Mutfak Kafe’yi buldum. Burası adeta benim küçük yok hatta büyük mucizeler dükkanımdı. Öyle ki aylardır her akşam rüyamda ona kavuştuğumu, “ablam” deyip sarıldığımı gördüğüm dünya güzeli,yetenek abidesi,harikalıkta sınır tanımayan Büşra Pekin kapıyı açar açmaz karşımdaydı. Yanında Aykız’ımız tatlı insan Ayça Erturan. Tam da onların provadan yemeğe indikleri ana denk gelmişim. Büşra’m zaten ekibin en sevilen kadın oyuncusu olduğu için anında bir kalabalık oldu etrafında. Ona ulaşmayı başardığım an inanılmazdı. Resmen bal gözlü meleğim tüm güzelliğiyle,sempatisiyle,sevgisiyle karşımdaydı. Öyle bir bağ kurmuştum ki aylarca onunla, resmen öz ablam gibiydi benim dünyamda. Sonra ona boynumdaki bir tarafta Büş’ümün bir tarafta da Murat Eken’in olduğu kolyemi gösterdim. İnanamadı. “Hadi ya kolyeye bak bizi bu kadar mı çok seviyorsun?” diye şaşırdı. “Siz benim her şeyimsiniz,en değerlimsiniz. Hiç çıkarmıyorum ki bu kolyeyi.” dedim. Sonra özellikle de onun için Giresun’dan geldiğimi söyleyince çok şaşırdı. Ona getirdiğim fındıkları verdim. İmzamı aldım. Yemeğe indi dönüşte tekrar benimle görüşeceğini söyledi. Sonra ekipte Büş’ümden sonra en sevdiğim ablam olan Aykız’ım ile tanıştım. O kadar tatlıydı ki. Zaman kaybetmemek için tüm kağıtları topladı. Aşağı indiğinde yemekte hepsini imzalayıp geri getirdi. Hepsinde de “Aykız” imzası vardı. Sonrasında Büşra’m yemekten döndü biraz daha sohbet ettik dünyanın en sevenlerine bu kadar sevgi dolu ablalık yapan güzelliğiyle daha fazla anı paylaşmanın mutluluğunu yaşadım. Sonra provaya gittiler. Nazmi Kahraman geldi provadan. Bizim Giresun’dan geldiğimizi duyunca “Ooo o kadar yoldan gelmişsiniz bir şeyler ikram edelim” dedi. Nazmi abinin de bu misafirperverliğini görünce daha da çok iyi ki sevmişim bu ekibi dedim. Sonrasında Aydan Taş,Pelin Öztekin,Hamdi Kahraman,Gülsüm Alkan,Şevket Süha Tezel,Metin Keçeci ile tanıştım. Sonra Zeynep Ender İge geldi. Yılmaz Hoca’nın ona skeçlerde dediği ismiyle “Zender” Ben de “Zender” dedim ama yanlış tonluyormuşum. Açık e kapalı e olayı varmış isimde, sonra Zender abla bana nasıl “Zender” diyeceğimi öğretmeye çalıştı. Ben en son “Ya ben yapamayacağım en iyisi Zeynep abla diyeyim” dedim “Yok olacak yapabilirsin” dedi en sonunda başardım “Zender” demeyi. Sonrasında provaya geç kalmıştı zaten direk çıktı yukarı. Sonra Metin Yıldız geldi. O zaman bu kadar teknoloji,imkan yoktu elimizde sadece Trendy’nin verdiği posterler. Elimde bir tane Trendy’den BKM Mutfak’ın erkeklerinin olduğu poster tüm erkeklere onu imzalattım. Tam da arkasında da Kurtlar Vadisi posteri var. Metin abiye imzalattırırken arkasını çevirip “Ben Polat’ın yerine imza atacağım” dedi. Sonrasında biraz zaman geçti. Oradaki diğer benim gibi hayran arkadaşlarla tanıştık. Özellikle oyuna az bir zaman kala nasıl bir kalabalık var. Bir sürü ÇGHB hayranı. Oraya defalarca gelmişler tüm oyuncular tanıyorlar onları, üstlerinde fotoğraf basılı t-shirtler… (Sonrasında internet üzerinde iletişimimizi geliştirip kocaman ve çok güzel bir aile olduk.) Sonra Yılmaz Erdoğan yani Yılmaz Hoca geldi. Asistanlar falan kalabalıktı etrafı. Bende gelirken yolda Yılmaz Hoca’nın Hijyenik Aşklar kitabını okumuştum. (Tavsiye edilir. Güzeldi.) Hemen aradan kolumu sokup uzattım kitabı, imzalattım. Sonra hediye getirdiğim fındık paketini verdim, fotoğraf çektirdim. Sonrasında küçücük bir an merdivenden aşağı Murat Eken geldi. Sonunda Büş’ümden sonra hayatımı tamamlayan diğer yarım, abim dedim ama hemen “Metin Yıldız’ı gördünüz mü?” diye sorup geri kaçtı provaya. Ben kocaman bir hayal kırıklığıyla kaldım orada. Sonrasında artık program başlamaya yarım saat kaldığı için bizi çıkarttılar kafeden. Hepimiz sokağı dolduruyoruz herkes ekipten birilerinin ismini bağırıyor. Giresun’daki tek BKM Mutfak hayranı olduğum için inanılmaz mutluydum burada bir sürü benim gibi BKM delisi insan vardı ve hiç kimse bana manyakmışım gibi bakmıyordu, herkes benim gibiydi. Terasta program başlamadan önce oyuncular dinleniyor bizimle konuşuyorlardı. Daha doğrusu bağırışıyorduk. Biz aşağıdan bağırıyoruz onlar yukarıdan. Hepimiz çok mutluyuz. Şimdi anlatınca çok özlediğimi fark ettim o günleri ya. Bugün o zaman benim yaşlarımda olan herkes çocukluğunun en güzel parçası olarak görür ÇGHB’yi. Şu an bile karakterime çok güzel şeyler kattılar, hayallerimi gerçekleştirebileceğimi, imkansızın gerçekten istenirsen yok olabileceğini öğrendim…
Sonra oyun saati geldi ve salona girdik. O zamanlar henüz daha balkondan kilometrelerce uzaktan izliyorum ama o zaman bile nasıl heyecanlıyım. Eser Yenenler çıktı. Açılışı yaptı. Skeçler oynandı. Alkışlar,tezahüratlar. Hatta Yılmaz Hoca’nın bir sorusunda mikrofon alıp konuştum. Ama o anın heyecanıyla nasıl konuştuysam ne dediğim anlaşılmıyordu ve tabi ki benim konuşmam montajda kesildi. Hala çok içime oturmuştur bu olay. Program bitti çıktık. Ben hala ekipten göremediklerimi görmeye uğraşıyorum. Oğuzhan Koç çıktı en sonunda nasıl bir kalabalık tüm kızlar çığlık çığlığa "Oğuzhan" diye. Öyle bir yürüdüler ki Oğuzhan’ın üstüne karşı dükkanın kepengine sırtını çarptı. Herkes birbirini eziyor Ogi’yle fotoğraf çektirmek için. Ben en sonunda bunu başarıp nefes alabileceğim bir yere geçtim. Sonrasında hala abim Murat Eken ile fotoğraf çektirebilme umuduyla BKM Mutfak Kafe’nin önünde beklemeye başladım. BKM’deki yardımcılardan Zafer abi kapıdan beni çağırdı, girdim kafeden bir baktım karşımda Murat abim! Adem abi ile konuşup sigarasını içiyordu, ben girince bıraktı sigarasını bana doğru gelmeye başladı ben nasıl mutlu, nasıl heyecanlıyım gidip sarıldım “Murat abim” diye öyle bir sarılı kaldım. Murat abi gülüyor. “Tamam sakin ol” diyor ama ben çok heyecanlıyım. Sonra imza aldım, Zafer abi “Kolyesine baksana senle Büşra’nın fotoğrafı var” dedi Murat da “Biliyorum Büşra söylemişti” dedi. O an sevinçten ölecektim. BüşRat’ım aralarında beni konuşmuş diye nasıl mutlu olmuştum. Sonrasında fotoğraf çektirdim ve artık son otobüslerinin geldiğini ve biraz daha kalırsam eve dönemeyeceğimizi anladım. Ve çıktık. Hala inanamıyordum. En büyük hayalim gerçekleşmişti. Hayatımın tümü olan, ikinci ailem dediğim insanlar ile tanışmıştım ve hala hatırladığım an yüzümde kocaman gülümsemelere yer açan anılar sahibi olmuştum. “İyi ki o gün televizyon izlemişim” dedim. Ve bu daha bir başlangıçtı…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Manyağın Tuhaf Anıları
PrzygodoweHayatı televizyon izleyerek geçen kız en sonunda manyak oldu. İlk kez 2 yaşında bir ünlü ile tanıştı ve o günden beri ünlü peşinde koşturuyor. Tüm dünyası ünlüler,diziler... Sette koşturur,tiyatro kapılarında yatar. Hayranlığı beterdir,severse abart...