Dilara, aynanın karşısında saçlarından akan suyun omuzlarına damlamasını izledi. Omuzlarına ve göğsüne damlayan su damlalarıyla gözlerini kapattı. Aklı sürekli River'daydı... Onun Tolga'yı nasıl o hale getirebildiğini düşünüyordu. Tolga'yı çok iyi tanıyordu ve biliyordu ki Tolga'yı hiçbir şey o hale getirmezdi. River, bunu nasıl ve nede yapmıştı? Düşüncelerini bir kenara bırakarak aynanın önünde duran telefonunu aldı. Arama rehberine girerek Tolga'nın numarasını buldu. Ona mesaj yazacaktı. Yazmaya başladı.
Dilara:Tolga seni görmem ve konuşmam gerekiyor. Bugün müsait bir vaktin varsa bugün konuşmak isterim.
Dilara, yazdığı mesajdan sonra derince nefes aldı. Çekmeden mavi havlusuna alarak saçlarına sardığı sıra da telefonu titredi. Telefonuna baktı. Tolga'dan mesaj gelmişti.
Tolga:Müsaitim, nerede buluşalım?
Dilara, okuduğu mesajla hafifçe tebessüm etti. Tolga'yla konuşması gerekiyordu. River'ın onu nasıl o hale getirdiğini öğrenmeliydi.
*
Tolga, elindeki çakıl taşını parmaklarının arasında gezdirmeye devam ederken hoşlandığı kadının gelmesini bekliyordu. Onu özlemişti...
Dilara'nın yüzü, gözlerinin önüne geldiğinde gülümsedi. Evet onu gerçekten çok özlemişti. Arkasından tanıdık bir ses duydu.
"Tolga."
Tolga, duyduğu tanıdık sesle oturduğu yerden kalktı. Tebessüm ederek arkasına döndü. Karşısında kıvırcık siyah saçlarıyla Dilara, duruyordu.
"Hoş geldin."
Dilara, hafifçe gülümseyerek kafasını salladı. Karşısındaki sandalyeyi çekerek masaya oturdu.
"Hoş buldum." Dedi.
Tolga, birasından bir yudum aldı.
"İstediğin bir şey var mı?"
Saat erkendi ve şu anda içmenin mantıklı olacağını düşünmüyordu. Gene de duyacağı şeylerden korktuğu için kafasını salladı.
"Bir kadeh beyaz şarap alırım." Dedi.
Tolga, kafasını sallayarak garsonu yanlarına çağırdı.
Dilara ve Tolga, yaklaşık yarım saattir günlük şeyleri konuşuyorlardı. Genç kadın artık buraya gelmesini gerektiren soruyu sormaya karar verdi.
"Tolga, geçen günkü çekimi hatırlıyorsun değil mi?"
Tolga, kafasını salladı. Dilara'nın o gün ne kadar güzel göründüğü hala aklından çıkmıyordu.
"O gün River, sana bir şey mi söyledi?"
Tolga'nın kaşları bir anda çatılmıştı. River'ın hala hayatlarında olduğuna inanamıyordu.
"River mı?"
Dilara, kafasını salladı. Artık konuya yavaş yavaş girecek hali kalmamıştı. Bir an önce her şeyi duymak, öğrenmek istiyordu.
"Tolga, River sana o gün ne söyledi? Yüzün, gözün atmış bir şekilde çekimden ayrıldın. Sanki transtaydın gibi ben sen hiç öyle görmemiştim."
Tolga, duyduğu cümleleri şaşkınlıkla dinliyordu.
"Dilara, ben öyle bir şey hatırlamıyorum. Ben oradan seninle vedalaşıp ayrılmadım mı? Sarıldık, şehirde görüşeceğimizi söyledik."
Dilara, duyduğu cümleler karşısında dehşete düşmüştü. Tolga'nın anlattığı şeylerin hiçbirini yaşamamışlardı. River, onu tehdit mi ediyordu?
"River, seni tehdit mi etti? Gerçekten o gün olanları hatırlamıyor musun?"
Dilara'nın sorularıyla Tolga kafasını iki yana salladı. Dilara'nın bahsettiği şeyleri hatırlamıyordu. Sadece onunla sarılarak vedalaştığını hatırlıyordu. Bunları Dilara'ya açıkladığında Dilara, daha fazla dehşete düştü. Ortalıktı çok büyük bir oyun vardı. River, kimdi?
Dilara, Tolga'yla vedalaştıktan sonra mekandan ayrılmıştı. Deniz kenarına adımlarını attı. Boş kumlara oturarak düşünmeye başladı.
Dilara, artık River'ın sadece bir insan olmadığını düşünüyordu. Çok saçma ve imkansız bir düşünceye sahip olduğunu biliyordu ama böyle düşünüyordu. Yaşadığı şeyler bu düşüncelerini destekliyordu. Dilara, kafasını ellerinin arasına alarak gözlerini kapattı. Denizin sesini dinleyerek, sakinleşmeye çalıştı. Bu sırada arkasından bir erkek sesi duydu.
"Dilara"
Ses o kadar kısık, o kadar narin çıkmıştı ki Dilara, ilk başta sesin sahibinin kim olduğunu anlamadı. Kafasını yavaşça arkasına çevirdiğinde gördüğü kişiyle hızlıca ayağa kalktı. River, Poseidon gelmişti...
"K-Kimsin sen?"
Dilara, korkuyla adımlarını geriye doğru atıyordu. Ayakları denizle buluştu.
"Dilara, konuşalım mı biraz?"
Dilara, korkuyla karşısındaki adama baktı. Onu burada ne işi vardı bilmiyordu. Kendisini neden rahat bırakmadığını bilmiyordu.
"Neden buradasın?"
Dilara'nın sesi fazlasıyla sert çıktığında, Poseidon içini çekti.
"Sadece konuşmak istiyorum. Benden korkmanı istemiyorum."
Dilara, ondan fazlasıyla korkuyordu. Deniz suyu bileklerine kadar iliştiğinde dudakları titredi.
"Seninle konuşmak istemiyorum. Beni rahat bırak lütfen, lütfen."
Dilara, onun sadece gitmesini istiyordu. Gerçekleri öğrenmek istemiyordu. Hayatının mahvolmasını istemiyordu.
"Dilara, gidemem."
Dilara, duyduğu kelimeyle daha fazla korktuğunu hissetti. Karşısındaki adamın kendisine takık olduğunu anlamıştı. Onun kim olduğunu bilmiyordu. Onun ne olduğunu bilmiyordu. Aklından mitolojik efsaneler, destanlar geçerken gözlerinden yaşlar süzüldü. Gerçekten korkuyordu, fazlasıyla korkuyordu. Poseidon, onun korktuğunu anlamıştı. Bu yüzden üstüne çok gitmek istemedi. Kızın peşini asla bırakmayacaktı. Korkusu biraz geçince tekrardan gelecekti. Hep gelecekti.
"Lütfen peşimden gelme, lütfen..."
Dilara, hızlı adımlarla koşmaya başladı. River'ın yanından yeterince uzaklaştığında evine gitmek için bir taksi durdurdu.
*
Dilara, kapının kilidini açarak kendini evinin içine attı. Odasına doğru koşmaya başladı. Kitaplığındaki tüm mitolojik kitapları ve benzer kitapları yatağına döktü. İskandinav Mitolojisi kitabını gözden geçirdi. Bir şey bulamamıştı. Mısır Mitolojisi kitabını inceledi gene bir şey bulamamıştı. Saatler geçiyordu... En çok sevdiği mitoloji kitabını eline aldı. Yunan Mitolojisi yalayıp yuttuğu mitoloji... Kitabın sayfalarını karıştırmaya başladı. Zeus bölümünü okudu, Hera'yı, Hades'i, Demeter'ı okudu. Sıra Poseidon'a gelmişti. Okumaya başlamadan önce kaşlarını çattı.
"Olamaz değil mi?"
Poseidon, onun en çok hayran olduğu tanrıydı, çocukluğundan beri 'ben Poseidon olmak istiyorum' diye ortalıkta gezerdi. Deniz tutkunuydu düşündüğü şey olamazdı.
Ezbere bildiği Poseidon'u okumaya başladı. Denizler, Atlar ve Depremler... Dilara, River'ın denizi ne kadar sevdiğini hatırladı. Çekimdeki atı nasıl sakinleştirdiğini hatırladı. River'a veda ettiği gün dünyanın dört bir yanında deprem felaketini okuduğunu hatırladı. Ellerini ağzına götürdü. Fiziksel özelliklerini okumaya başladı. Siyah kıvırcık saç, bronz ten, yeşil-mavi gözler... Hepsi River'ın özellikleriydi...
Dilara'nın elindeki kitap yere düştü. River, Poseidon'du... Dilara bundan emindi dehşetle, titreyerek ellerini ağzına götürdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Posedion'un Dileği
FantasíaGenç kadın, dehşetle elindeki fotoğraflara baktı. Bu zamana kadar tanıdığı adam, aşık olduğu adam Poseidon olamazdı değil mi? Başlangıç:15.06.2021 Hakları Posedion'un üç dişli yabasında gizlidir.