Sabah uğradığım yarasaların gazabından sonra Soner gıcığı geziyi iptal etmemişti. Yarasaların dışkılarıyla dolaşmak istememiştim ve bir an önce otele dönmeyi planlıyordum. Saçımdaki dışkıları ıslak mendille temizlemiştim. Ama üzerimdeki tişört dışkılıydı. Kibar Melez Taş Çocuk - Bu kişi Joseph oluyor- tişörtünü çıkarıp bana vermişti. Tüm gün bol tişörtün içinde oradan oraya koşturup durmuştum. Soner benimle tişört boyumu kısa gösterdiği için sürekli domuz diyerek dalga geçmişti. Onu umursamadan işlerimi layığıyla yerine getirmiştim.
Öğleden sonra otele döndüğümüzde direkt odama çıktım. Tişörtü üzerimden çıkarıp kendiminkilerden giydim. Joseph'in oda numarasını otobüste öğrenmiştim. Tişörtünü vermek üzere onun odasının olduğu kata çıktım. Tişörtü yıkamak gerekirdi ama ben Aman kendisi pis pis bana giydirdi. Onu yıkamakla mı uğraşacağım bir de? Diyen iç sesime hak vererek boş verdim gitti.
Asansör durduğunda odasının kapısını tıklattım. Bir süre bekledikten sonra kapı açıldı. Tişörtü gözüne sokarcasına ona uzattım.
"Teşekkür ederim, çok iyi kalplisin."
"Önemli değil. Sende kalabilirdi."
Kocaman tişörtü ben ne yapayım? Doğru seneye de giyerim diye düşünsem de tişörtü ona verip odama geri indim. Odamın kapısında beni bekleyen Soner'le karşılaştım.
"Odanın yerini mi karıştırdın?"
"Merak etme senin gibi moron değilim. Otobüste bunu düşürmüşsün." Elindeki cisme baktığımda telefonum olduğunu gördüm. Telefonumu hemen eliden alıp bağrıma bastım. Soner her ne kadar kaba olsa da sırf telefonumu getirdiği için teşekkür ettim ve odamın kapısını açtım. İçeri girip tam kapıyı kapatacakken eliyle kapıyı geri ittirdi. Yüzüne 7 numaralı bakışım olan What dedin qlw? bakışımdan atınca konuşmaya başladı.
"Akşam yemeğini nerede yiyorsun?"
"Oteldeeee." E harfini gereksiz yere uzatmamla yüzünü buruşturdu.
"Hadi canım?!"
"Madem biliyorsun neden sordun?" 3 numaralı bakışım olan Çık sıkıcısın kışkı ılsın. bakışlarımdan yolladım.
"Sen duymadın herhalde. Bugün adanın restoranında yemeklerin hepsi %50 indirimli. Turdaki herkes oraya gidecek ve bundan dolayı sen de geleceksin."
"Tamam gelirim. Saat kaçta?"
"7'de orada olacağız. 6 buçuk gibi seni alırım."
"Sağol benim ayaklarım var. Kendim de gidebilirim."
"Aynı anda herkes iner işte. Beklemeye ve bekletmeye ne gerek var?"
"Öff, tamam ben hazırlanırım o zamana." Elini hala kapıdan çekmediği için gözlerimle elini işaret ettim. Eline bakıp kaşlarını kaldırarak hemen elini çekti. Eğitimli hayvanın hali de bir başka oluyor tabi.
Arkasından kapıyı kapattıktan sonra yatağa atladım ama öyle böyle bir atlama değildi. Atladıktan sonra tekrar yataktan sekerek yere yapıştım. Parkelerle bakışırken çok tatlı olduklarını fark ettim. Elimle okşayarak "Selam, tanışalım mı?" Dedim.
Evet, gerçekten de sıcaktan beynim kulak memesi kıvamında olduğu için şizofrene bağlamıştım. Saatin 5'e geldiğini fark ettiğimde on sekiz dakikadır yerde yattığımı anladım. Sonra yaşlı teyzelerin Taş çeker çıcığım sözlerini hatırlayarak yerden kalktım.
Dolaba yönelerek akşam giyeceğim kıyafetleri çıkardım. Elbise giymeyecektim çünkü oranın öyle bir yer olmadığını biliyordum. Resmiyete falan gerek yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözüme Girdin
HumorEski romanlarda okuduğum gibi ıssız bir ada değildi burası. Tam tersine turistlerle doluydu. İlk geldiğim zaman eve gitme isteğiyle dolup taşıyordum. Ta ki bir çift mavi gözle karşılaşıncaya kadar...Peki ya şimdi, hala eve gitmek istiyor muydum? Mal...