Aynadaki dünyanın en salak, aptal, gerizekalı, dümbelek, embesil, beyinsiz, saf ve katıksız maldanat insanına bakıyordum. Malesef bu kişinin kendim olması bile hiç ama hiçbir şey değiştirmiyordu. Çünkü gerçekten tescilli maldım. Şimdi bu mallığı anlatmam farz oldu.
Her şey yaklaşık olarak 12 saat önce başladı. Yani saat 11 sularında...
Sabah gözlerimi araladığımda saat 10'du. Yataktan kalkıp pencerenin karşısına geçtim ve manzarayı izlemeye koyuldum. Okyanus mavi ve yeşilin her tonunu barındırıyordu. Aşağıdaki insanlar giydikleri renkli mayolarla küçük renkli jelibonlara benziyordu. Jelibon demişken canım jelibon çekmişti.
Bana birden gelen hevesle bikinimi ve üzerine de plaj elbisesini giydim. Zaten burayı terk etmeme sayılı günler kalmıştı. Henüz biletimi almamıştım ama odaya dönünce internetten almaya karar verdim.
Oda kartımı ve çantamı alarak asansöre yöneldim. Plaj otele çok yakındı. O yüzden çantama fazla bir şey koymamıştım. Asansör zemin kata gelince indim ve otelin çıkışına ilerledim. Resepsiyonun önünden geçerken çalışanlara kafamla selam vermeyi de ihmal etmemiştim.
Plaja geldiğimde eşyalarımın hepsini şezlongun üstüne fırlatırcasına koydum. Yavaşça denize ilerledim. Havanın aksine su oldukça soğuktu. Daha ayak bileklerimdeyken tüylerimi diken diken etmişti. Yavaşça ilerleyip suya alışmaya çalışıyordum. Su diz kapaklarımın hizasında küçük küçük dalgalarını çarptırırken ben de yansımama bakıyordum.
Başımıza bir şey geldikten sonra 'Bu kaç?' Diye soran insanların neden hep ikiyi gösterdiğini düşünüyordum. Cevap bulamadığımda sırtımda bir el hissettim. O DA NE? Bir baktım adamın biri arkamdan beni ittiriyor. AMAN TANRIM DİDİM! Neyse o lafın gerisini siz biliyorsunuz arkdşlr.
Birden suya düşünce çığlık atmaya bile fırsatım olmamıştı. Paniklediğim için ağzıma ve burnuma su kaçmaya başladı. Zar zor doğrulup ayağa kalktım. Tuzlu su boğazımı yakmıştı ve bazı insanların içine işediğini düşününce midem de bulanmaya başlamıştı.
Su artık boynuma geliyordu. Sanırım o panikle bir de yüzmüştüm. Hiddetle arkamı döndüğümde dışardan çok havalı göründüğüme emindim. Arkamı dönünce ikinci kez Aman Tanrım Didim! Beni ittiren kişi dün gözüne girdiğim adamdı ve şuan kahkahalarla gülüyordu. Ona sinirlenmiştim ama hiçbir şey demedim. Diyemezdim çünkü dün ona yaptığımın intikamını alıyordu. Dış görünüşüne daha yeni dikkat ediyordum.
Mavi renkli bir şort giymişti ve boynunda siyah ipten bir kolye vardı ve ucundan bir metal sarkıyordu. Metalin üstünde küçük yazılar vardı. Boyu benden tabiki de uzundu. Yoksa elimi nasıl gözüne sokacaktım ki? Aşırı derecede de uzun değildi. Açık kahverengi saçları çok düzenli değildi ama bakımlı duruyordu. Birbirlerine karışmamışlardı, dümdüz ve ince telliydiler.
Dün parmağımı soktuğum gözü kıpkırmızıydı ve korkunç görünüyordu. Suçlu hissetmiştim ama bilerek yapmamıştım ne de olsa. Resmen gözünün beyaz kısmı yok olmuştu.
Diğer gözüne baktığımda gözlerinin gerçek rengini fark ettim. En sevdiğim renk olan mavi... Ne çok açıktı ne de çok koyu.
Bunların hepsine bakmam yaklaşık olarak üç saniye sürmüştü. Yani öküzün trene baktığı gibi bakmıyordum.
Kafamı yukarı kaldırıp sanki biri varmış gibi "Böyle şeyler hep beni bulmak zorunda mı?" Diye sitem ettim.
Ellerini göğsünde bağlayarak "Nasıl şeylermiş onlar?" Diye sorunca parmağımla onu boydan boya gösterip "Böyle şeyler." Dedim ve yüzümü buruşturdum.
![](https://img.wattpad.com/cover/33582164-288-k587444.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözüme Girdin
HumorEski romanlarda okuduğum gibi ıssız bir ada değildi burası. Tam tersine turistlerle doluydu. İlk geldiğim zaman eve gitme isteğiyle dolup taşıyordum. Ta ki bir çift mavi gözle karşılaşıncaya kadar...Peki ya şimdi, hala eve gitmek istiyor muydum? Mal...