Bir pazartesi sabahı... Ama farklı bir pazartesi.Normalde okula gitmek istemeyen ben, alarm çalmadan uyandım. Niyesi zaten malum. Bugün Çınar okula gelecek . Kendimde anlayamadığım bir heyecan var.Çınar ilk defa okula geliyor değil ya. Tavana gözlerimi dikmiş böyle kendi kendimle konuşurken alarmım çalmaya başladı.Bu alarmı kapatmak hiç bu kadar güzel olmamıştı. Ve ilk defa uyumak için değil yataktan daha çabuk kalkmak için durdurmuştum alarmımı... hiç ertelemeden... Annem her gün ki gibi beni yorganımla beraber aşağı çekmek için gelmişti fakat o da beni uyanık görünce kısa süreli bir şok geçirdi.Ardından saatine baktı . " Sen nasıl uyandın?" dedi şaşkın bir ifadeyle. Özel olan bir günü mü unuttuğunu düşünmeye başlamıştı bile.Hızlıca yatağımdan kalkıp yanağına bir öpücük kondurdum ve şarkı söyleyerek lavabonun yolunu tutum.Güzelce elimi yüzümü yıkadıktan sonra odama geri döndüm .Annem hala bıraktığım şekilde odamda duruyordu. Bir kaç saçma hareketle onu kendine getirdikten sonra odamdan çıktı ve bende okul formamı giydim.Saçlarımı güzelce taradım ve bütün neşemle kahvaltıya oturdum. Ben masaya oturunca babam okuduğu gazetenin kenarında kafasını çıkartıp "Günaydın , bu neşeni neye borçluyuz ?" dedi. Sesindeki alaycı tona karşılık bende aynı şekilde "her zamanki halim" dedim.Hiç inanmadığını belli eden bir ifade ile bana baktıktan sonra gazetesini kenara koydu ve kahvaltı yaptık.Masadan kalkıp dişlerimi fırçaladım.Gülmeyi seviyorum.Bu yüzden güldüğümde yemek artıkları gözükmesi hiç hoş olmaz. Odama geçip çantamı aldıktan sonra ayakkabılarımı bağlamaya başladım.Servisimin o can çekiştiren korna sesi bile bugün en sevdiğim şarkının melodisi gibi geliyordu. Evdekilere " ben çıkıyorum" dedikten sonra koşarak servise bindim.Servisin içine kısaca göz attıktan sonra tekli koltuklardan birine oturdum.Çünkü Çınar yoktu.Bu demek oluyorki tüm neşem yerini umutsuzluğa bıraktı.Okula gidene kadar camdan dışarıyı seyrettim. Servisten indiğimde Beste kapıda bekliyordu. Hemen yanıma geldi ve sabah okula Aybars ile birlikte geldiklerini söyledi.Bu da demek oluyor ki Aybars serviste yokmuş.O kadar hayal kırıklığı yaşamıştım ki kim var kim yok dikkat etmemiştim bile.Beste ye onun adına sevindiğimi ama yine de o çocuğa fazla güvenmemesi gerektiğini söyledim.Yüzümün asık olduğunu farkedince neyim olduğunu sordu.Bir umutla beklediğim Çınar ın serviste olmadığını yani okula gelmediğini söyledim.Hemen kahkahayı patlattı ve ardından"Çınar ı babası getirdi .Senin ki sınıfta ve keyfi gayet yerinde gözüküyor" dedi. Bunu duyunca sabah ki neşem yerine geldi. Koşarak sınıftan içeri girdim. Tam camın önünde Kıvanç ile konuşuyordu. Gözlerine hafif bir güneş vurduğundan kısmıştı gözlerini.Yanık izlerine gelince kim ne derse desin bence ayrı ve çekici bir hava kattı ona. Benim sınıfa girdiğimi örünce konuşmasını bırakıp benim yanıma geldi."Günaydın" dedi. Bende "sanada günaydın" diyerek karşılık verdim . Bunu ilk defa yapmıştı.Daha sonra yerimize geçtik.Hoca sınıfa girdi ve ders başladı. Ama aklımı bir türlü derse veremiyordum.Niye konuşmasını kesip benim yanıma gelmişti ki ? Bu değer verdiği anlamına gelir miydi ? Yoksa sadece bana duyduğu teşekkür borcu için miydi bu ? Altı üstü günaydın demesi beni niye bu kadar heyecanlandırmıştı ki...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALLER PARİS
Подростковая литература"Sana seni anlatan bir kitap yazacak olsam eminim ki bunu Paris de yapardım Ve muhtemelen bu yazıda kitabın Tam ortasına denk gelirdi. Yani demem o ki , yine kitabın ortasından konuşurdum sana..."