"Defne"
İkimizinde bakışları kapıda bize bakan doruğa kaydı.
Onu burda görmeyi beklemiyordum. Bakışlarım yağıza kaydığında onunda sert bir yüz ifadesiyle doruğa baktığını gördüm. Doruğun bakışları ben ile yağız arasında gidip geliyordu. Sonunda sessizliği doruk bozdu."Gelmeyince merak ettim. Umarım birşey bölmüyorumdur?"
Yağız tam bir şey diyecekken, ondan önce davranıp konuştum.
"Hayır. Önemli bir şey değil." dedim.
Yağızın bakışları yavaşça bana kaydı ama onun yüzüne bakmadım.
Bitiremediğim yazımı sonra yazarım şimdi tek isteğim kütüphaneye gitmek. Ayağa kalkıp yağızın yüzüne bile bakmadan doruğa yaklaştım. Karşısında durduğumda "hadi gidelim" dedim. Doruk kafasını onaylar şekilde aşağı yukarı salladı.Tam kapıdan çıkacakken yağızın sesiyle olduğum yerde kaldık.
"Senin ne işin var burda?"
Kafamı çevirip yağıza baktığımda nefret dolu bakışlarla doruğa baktığını gördüm.
Eğer bakışları öldürebilseydi, doruk şu anda olmuştu.Ben şaşkın bakışlarla yağıza bakarken, doruk çol geçmeden cevap verdi.
"Ne yapacağımı sana mı soracağım?"
Yağız yavaş ama bir o kadarda sert adımlarla bize doğru gelmeye başladı. Ardından yağızın en arka sırada oturan iki arkadaşıda ayaklanıp bize yaklaşmaya başladı.
İçimden bir ses burada hiç iyi şeyler olmayacağını söylüyor." Tabi bana soracaksın, puşt"diye hırladı.
Yağızın söylediği lafa gözlerim fal taşı gibi açılıdı.
Doruk kendini tutamayıp yağızın üstüne yürüdü ve aynı zamanda konuştu." Ağızını topla alırım façanı aşağı. "
Yağız alaylı bir şekilde cevap verdi
" Bak sen." sesini yükseltip bütün sınıfın hatta koridorlarda geçen öğrencilerin bile duyacağı bir şekilde konuştu "duydunuz mu? Façamı alacakmış aşağı!"yağızla birlikte iki arkadaşı da dahil sınıfta bir kaç kişi aynı yağız gibi alaylı bir şekilde güldü.
Birden yüzünü ciddiyete boyadı ve doruğa biraz daha yaklaşıp " yiyorsa alsana aşağı!" diye kükredi.Doruk tam birşey diyecekken hemen aralarına girdim ve bir elimi doruk diğerini ise yağızın göğsüne koydum ve konuştum.
"Yeter! Daha fazla ileri gitmeyin." yağızın bakışları ilk gözlerime sonra göğsüne koyduğum elime kaydı.
Elimi yağızın güğsünden indirdim ve doruğa döndüm "hadi gidelim... Lütfen" korkumu anlamış olacak ki başını aşağı yukarı salladı ve yağıza nefret dolu bir bakış atıp sınıfın kapısına ilerledi. Bende tam peşinden gidecekken yağız bileğinden tutup gitmemi engelledi."eğer onunla gidersen hayatının en büyük hatasını yapmış olursun."
Kaşlarımı çatıp ona "Sen beni tehdit mi ediyorsun?" dedim.
"Hayır, seni tehdit etmiyorum sadece olacakları söylüyorum"
"Neymiş o olacaklar?"
"orasını sadece ben bilirim."
Kafamı arkaya atıp sabır diler gibi nefes verdim "ne yapacağın umrumda bile değil." o an, o cesaretin nereden geldiğini bilmiyorum. Gözlerimle merdan okur gibi gözlerinin en içine baktım ve "elimden geleni ardına koyma!" dedim.
Bileğimi sert bir şekilde çekip elinden kurtardım ve "senden korkmuyorum Yağız Enginer" dedim. Arkamı dönüp kapıya ilerledim.
Tam kapıdan çıkacakken arkamdan bağırdı "bu okuldan ağlayarak gideceksin!"Bir an bile durmadan yürümeye devam ettim ve oradan uzaklaşınca rahat bir nefes verdim.
Arkamdan hakkımda konuşulanları es geçip koridorun sonunda duvara yaslanmış doruğun yanına ilerledim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırlarla Saklı Hayat
ChickLitGözyaşı hayatımızın vazgeçilmez bir parçası oldu artık. Kimisi mutluluktan gözyaşı döker, kimisi üzüntüden. Ben hiç mutluluk gözyaşı dökmedim. Neden mi ?