1. Bölüm -YALNIZLIK-

18 4 1
                                    

Her çocuk gibi doğan güneşin parıltısı ,esen rüzgarın getirdiği heyecan ,gece çöken karanlığın getirdiği ürpertici hayatı merak ediyor bunların nasıl gerçekleştiğini anlamaya çalışıyordum.Aslına bakılırsa yapacak başka işimde yoktu . Sonuçta sekiz yaşında ailesinin tek çocuğu olan Zayıf ,kumral, yeşil gözlü bir çocuktum. Ailem kendi halinde insanlardı. Antalya 'nın samimi bir Mahallesi'nde yaşıyorduk.

Hayatım belirli günler dışında hep aynı rutin de ilerliyordu.

Ama bazı günler vardı ki! İşte bugünde o günlerden biriydi .Bayramdı bugün Ramazan Bayramıydı.

Neyse ki artık Antalya'dan çıkıp anneannemleri ziyarete Hatay 'a gidecektik .
annem: "Hadi ama Tuba uyanman lazım artık ,daha yola çıkacaz küçük prensesim üzme beni bak bugün bayram sen çok seversin bayramları". Diye yanağıma kondurduğu güzel bir öpücük ile uyandırmıştı beni o gün

.Sonra babama seslendi sesi biraz hüzün vericiydi.Çekiniyordu annem babamdan belkide korkuyordu.
"Hüseyin Bey daha yola çıkacaz geç kalmayalım gece araba kullanmayı sevmezsin geceye kalmayalım". Dedi sesi garipti annemin sanki babamın ne diyeceğini bilir gibiydi.

Babam anneme el kaldırmasa da pek iyi davrandığı söylenemezdi. sürekli sesini yükseltir annemi küçümser, yaptığı çoğu şeyi beğenmez ya da görmezden gelirdi.özellikle de anneme karşı farklı bir öfkeye sahipti.Patlamaya hazır barut gibiydi .Annem bir şey söylemeye çekinir di.

Özellikle de sabahları daha da sinirli oluyordu tamda annemin tahmin ettiği gibi çıkıştı. "Yeter be kadın yeter !Her bayram aynı tantana bir de beni düşünüyor gibi davranmaz mı ?"
-"Bilmiyormuyuz biz sizin annenin yanına erken gitmek için sabahın köründe bizi uyandırdığını Ayşe hanım ?ben senin nefes alışından anlarım. ne düşündüğünü ".Dedi .

Annem konuştuğuna bin pişman olmuştu. Enerjisi hemen düştü yüzündeki o müthiş gülümsemsi kaybolmuştu , durgunlaştı sessizleşti, yine içine kapandı. Hep bu şekilde sonuçlanıyor ikisi arasındaki konuşmalar .Ama neyse ki ikiside kırgın kalmazdı birbirlerine kısa bir süre sonra yine aynı normal hallerine dönerlerdi .

Annem çok güzel bir kadındı.
Benimde güzelliğimi ondan aldığımı söylerler hep .

Babamla da isteyerek evlenmemişlerdi zaten görücü usulü ile birbirlerine mahkum edilmişlerdi .

***

babaannemlerde Hatay'da yaşıyorlar ama bizimle pek ilgilenmezlerdi .
Çok zengin olan Almanya'da ki amcam onların her zaman ilk tercihleri olmuştu .

Bu yüzden de sadece bir veya iki saat kalır hemen yan köyde oturan anneannemlere geçerdik .
Anneannem kendini hiç düşünmezdi.

Zaten iki dayımı genç yaşta kaybetmiş olmanın acısıyla anneme tutunmuştu tek bel kemiği annemdi.

Annemin sevinci de buydu işte; «annesine umut olmak«

babam Antalya'da iş bulduğu için buraya yerleşmişler ben doğmadan önce. Annem
Annesinden hiç ayrılmak istememiş tabi ama ...Hayat bir zorluğu daha yüklemiş annemin sırtına .

Bence herkes bu şekilde yaşar . Sanki herkesin sırtında kocaman bir hamal sepeti ile doğar ilk zamanlar bomboş iken son nefes alışında ise son raddesine kadar dolu. bence kimse sırtındaki sepeti dolmadan bu dünyaya veda etmez
.belkide yaşamın gizemi burada saklıdır tüm bu evren insanların sırtındaki sepetlerin acı ,keder ile dolması içindir. Pes etmeyip ona sunulan yol boyunca dolu sepeti taşıyanlar kazanan ,taşıyamayıp yarı yolda bırakanlar ise kaybedenlerdir belki kimbilir .

MANİSE LALESİ 🥀 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin