Beren'den 😉

62 8 173
                                    


Yıllar sonra bir gün;

Yılların mükâfatı vardı üzerimde. Yaşadığım, yaşamak zorunda bırakıldığım hayatımı düzene sokarken verdiğim çabanın meyvesini yiyor gibiydim. Bir zamanlar inanarak ettiğim dualarım sanki hiç eksilmeden ufacık bile değişmeden aksine benim bile hayal edemeyeceğim güzellikte bana geri dönüyordu.

Bu da Bacılar Diyarı'nın bana kattığı güzel şeylerden biriydi. Büşra ablamdan, kelebeğimden öğrenmiştim. Aslında görmüştüm. Allah onun duasını ettiği hayatın yollarını döşerken, paylaştığımız hayalini kurduğumuz şeyleri bir bir yaşatarak göstermişti bana inanmam gerektiğini. İnanmanın önemini.

İnandım. Çalıştım. Çabaladım. Kovaladım. Ben hayatıma kendim yön verdim. Keskin virajlardan geçtim. Uçurum kenarlarında dolaştım. Gücüm bitti düştüm, ama kalkmayı da bildim. Bilmediğimde de elimden tutan, kara gün dostu insanlar biriktirmiştim. Hep var olsunlar beni kaldırdılar.

Minnet borcu, sevgi ya da bağ ne denir bilmem ama çok iyi bildiğim bir şey var ki o da gönül yeri. Aynı bir tünel gibi kaza kaza, kazana kazana erişiyorsun o yere ama sonuna gelince öyle çok değiyor ki... İyi ki diyorsun. İşte tam iyi ki dediğim noktadayım.

İyi ki görmüş, geçirmiş, yaşamışım!

•••

"Bu ne hal kız böyle? Savaştan çıkmış gibisin."

Savaş olmasa da uykusuz bir geceden çıkmıştım. Gün doğmuş muydu sahi? O kadar farkında değildim. Berfu hanım adeta annem uyumasın diye tüm gece kopardığı yaygaradan nasibimi baya bir almıştım. Kerim'de yardım etmemişti çünkü o da bir önceki gece aynı savaştan çıkmıştı. Bense bir nebze olsun rahat uyumuştum.

"Gibi fazla bacım. Dün gece tam olarak bir savaş verdim."

Sabaha karşı Kerim'in artık hem yorgunluğuma hem uykusuzluğuma dayanamaması üzeri işe gitmeden 2 saat evvel benden devraldığı kızımıza bakarken bende az da olsa kısa bir uyku almıştım. Kocam bey işe gittikten yarım saat sonra ise Berfu hanım yine yaygarayı koparmıştı.

Neyse ki saat 9'a yaklaşırken bir süre uyumuştu ancak bu sefer de ben uyuyamamıştım. Hal böyle olunca kahvaltı hazırlıklarına başlamıştım. Bu gün kahvaltıya misafirlerim vardı. Aslında misafir demek yanlış olur çünkü onlar misafir gibi değil evden biri gibiler. Büş ve Mel nezdinde tüm Bacılar Diyarı.

Kahvaltı için yeğenlerimin ve ablalarımın sevdiği şeylerden hazırlarken telefonum çalmıştı. Sesini her ihtimale karşı kısığa aldığım için civcivimin aradığını duymuştum. Kapıyı çalmamak aradığını anladığımda ise hemen kapıyı açmak üzere girişe gitmiştim.

"Miniğin miniği uyutmadı diye seziyorum. Doğru mu?"

Bacılık tam olarak böyle bir şeydi. Sesimizden bakışımızdan duruşumuzdan anlıyorduk birbirimizi...

"Doğru valla sabaha kadar gram uyku uyuyamadım. 2,5 saatin üzerineyim. Sen hayırdır bu saatte?"

Mustafa Kemal'i kucağından alırken Özdem ile beraber o salona geçerken bende kapıyı kapatmış onun peşi sıra içeri geçmiştim.

"Erkenci kuşlarız bu gün ailecek. Büş daha gelmedi mi?"

Özdem kardeşiyle usul usul salonda Miran'ın oyun köşesine yönelirken civciv de kendini koltuğa bırakmıştı. Ben ise mutfağa döneceğim için oturmaya yeltenmemiştim.

"Yok gelmedi. Bu saate işi ne kelebeğin burada uyuyordur o daha 2 saate anca gelir"

"Ah var ya keşke gelirken zillerine basıp kaçsaydım! Neyse gelince alırız ifadesini. Miran nerede kız uyanmadı mı?"

Bacılar DiyarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin