on iki

429 54 52
                                    

Sabah derslerim bittikten sonra Minjeong'la buluşmak için sözleştiğimiz yere gelmiştim.

Ben geldikten yaklaşık on on beş dakika sonra Minjeong'da gelmiş ve karşımdaki sandalyeye oturmuştu.

Geldiğinden beri yaptığımız tek şey sıcak kahvelerimizi yudumlarken birbirimize soğuk bakışlar göndermek olmuştu.

Minjeong dudaklarını ıslatıp konuşmaya başlayana kadar her şey güzeldi:

"Seninle Jaemin hakkında konuşmaya geldim."

Derin bir nefes alıp verdikten sonra gözlerimi devirmiş ve kafamı olmaz şeklinde sallamıştım.

"Ondan ayrıldım zaten daha ne istiyorsun?"

Minjeong küçümseyici bir şekilde gülmüş, hafif de bir kahkaha atmıştı.

"Ayrılsan da ayrılmasan da seni unutamadı Hera, tamamen Jaemin'in seni unutması gerek."

Dediği şeylere karşılık kaşlarımı çatmıştım.

"Ne demeye çalışıyorsun?"

Minjeong bana doğru eğilmiş ve konuşmaya başlamıştı.

"Jaemin'in saf nefretini istiyorum, senden nefret etmezse bana geri dönmez. Yani anlayacağın onu kendinden nefret ettirmen gerek, tekrardan."

Minjeong'un dedikleri karşısında afallamış, ve boş boş masaya bakmaya başlamıştım.

"Ne oldu? Dediklerim ağır mı geldi Hera?"

Söylediği her kelime sinir katsayımı bir kat daha arttırırken sakinliğimi korumak için dudaklarımı dişlemeye ve tırnaklarımı avuçlarıma batırmaya başlamıştım.

"İsteyeceğin şeyi bildiğim halde neden buraya geldim ki? Belki bir ihtimal değişmişsindir diye düşünmüştüm ama yanılmışım."

Oturduğum sandalyeden kalkmıştım tam arkamı dönüp gidecekken Minjeong'un dedikleriyle dünyanın bir anlığına durduğunu hissetmiştim.

"Jaemin seni aldattığı için senden ayrıldı."

Kalbim acımıştı, ihanete uğradığından...

the sound of hera's heart breaking :: na jaeminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin