on beş

379 29 56
                                    

"Jaemin bu kaçıncı? Beş? Belki altı?"

"Saymadım Jeno, sayamadım." Kaçıncı olduğunu bilmediğim bardağı kafama dikip içtikten sonra oturduğum sandalyeden kalkmış zor şar yürümeye başlamıştım.

Arabamın kilidini açtıktan sonra sürücü koltuğuna oturmuş ve kapıyı sertçe kapatmıştım, zar zor yürüyordum bir de ona gitmek için daha araba sürecektim.

Evimizin önüne geldiğimde arabadan inmiş, kapıların kilitlendiğini kontrol etmiş ve evin kapısına doğru yol almıştım. Anahtarlığımdaki kapının anahtarı seçip kilide soktuğumda derin bir nefes almıştım, ışıklar yanıyordu, o hâlâ uyumamıştı. Anahtarı delikten çıkardığımda kapıyı açılması için ayağımla itmiştim.

Evimiz düşündüğümden de çok dağılmıştı.

İçeri girer girmez gözüme çarpan açık televizyon ona doğru ilerlememi sağlamıştı ama o ne kanepede oturuyor ne de televizyonu izliyordu.

O alt katta yoktu.

Üst kata, diğer odalara bakmak için, çıkarken küçük bir tıngırtı duymuştum. Bir şey yere düşmüştü. Koşar adımlarla odamıza girdiğimde ufak bir göz gezdirmiştim; yerde kırık bir vazo vardı, oda çok dağılmıştı; her yere saçılmış fotoğraflarımız sanki çaresizce çığlık atıyorlardı. Odayı tararken gözlerim onun gözlerini bulmuştu. Ağlamaktan kızarmış ela gözleri, onun yaralarını sarmamı istercesine, derin derin bakıyordu bana. Yanına gidip çömeldiğimde başını eğmiş ve hıçkırıklarını benden saklamaya çalışmıştı. Çenesininden tutup başını bana bakması için kaldırdığımda, kırılan vazodan, kesilmiş elleriyle ellerimi itmiş kendini benden uzaklaştırmıştı.

"Hera?"

"Git buradan Jaemin." Söylediği kelimeler kalbime tek tek birer ok gibi saplanmıştı. Söylediği her şeyi hak ediyordum. Evet, uslanmaz bir aptaldım. Ellerini tutup onu kendime çevirdiğimde gözlerini gözlerimden kaçırmıştı. Beni reddedeceğini bildiğim halde ona kalbimi açmaya başlamıştım, yeniden;

"Bunu başkalarından değil benden duy istiyorum; Minjeong'u seninle çıkarken öptüm. Hatalı mıydım? Evet. Pişman mıyım? Sonuna kadar. Ama sarhoştum Hera. Tamam kabul ediyorum, sana yaşattıklarım gerçekten çok ağırdı ama artık aramızı düzeltmek, eskisi gibi olmak istiyorum. Her şey çok saçma geliyor biliyorum. Fakat en acısız böyle birleşebiliriz, yeniden. Eski bize tekrar şans ver Hera. Lütfen, sana tekrardan ihtiyacım var..." Yanaklarımdan istemsizce süzülen gözyaşlarım ve kelimelerimi bölen hıçkırığımla ağladığımı anlamış ve hemen susmuştum.

Ağladığımı fark ettiğinde yüzünü bana çevirmiş, pişmanlık dolu gözleriyle bana bakmaya başlamıştı. Ellerimi bırakıp kollarını vücuduma sarmış, beni kendine çekmişti.

Uzun zamandır ihtiyacım olan fakat yapmaya çekindiğim şeyi yapmış ve yine ilk adımı o atmıştı.

Hera yaptığım her şeye rağmen beni affetmişti. Sarılışına karşılık verdiğimde o tatlı kıkırdamasını duymuştum. Gülümsüyordu, benimleyken.

"Gülme." Dediğimde bu sefer kahkaha atmaya başlamıştı. Ondan ayrıldığımda badem şeklindeki ela gözleri ince birer çizgi halini almıştı. Uzun zaman sonra ilk defa güldüğünü görüyordum ve itiraf etmeliyimki gülüşünü özlemiştim. Ona baktığımı fark ettiğinde gülmesini durdurmuş ve bana konuşmamı beklercesine bakmaya başlamıştı.

"Özlemişim, bizi." Dedikten sonra drin bir nefes vermiş ve gözlerinin içine bakmaya devam etmiştim. Gülümseyip "Bende." dediğinde kalbim onunla her olan anımda olduğu gibi yeniden hızlıca atmaya başlamıştı.

💔💔💔

hepinize tekrardan merhabaaaaa

evet biliyorum, bölüm atmayalım çok uzun zaman oldu. bilirsiniz işte klasik lise öğrencisi yaşamı^^

aslında bu bölüm ilk başta gerçekten çok farklı yazılmıştı ama bana çok saçma geldi ve bende değiştirdim yani açıkçası bu hali içime daha çok sindi :)

bu bölümü akşam atacaktım fakat uyumuşum ihihihi

eee ben yokken neler yaptınız, kitabı özlediniz mi???

kitabın ilerleyişi hakkında ne düşünüyorsunuz?
ve
ilerki bölümlerde ne olacak? Tahminleri alalım :)))

hepinizi çok seviyor buradan hepinize kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum, birdahaki bölümde görüşmek üzere hoşça kalın<333

the sound of hera's heart breaking :: na jaeminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin