[final ver2] yirmi

191 18 79
                                    

[angst ver.]

[jaemin'in anlatımıyla]

Yarım bırakılan sayfalarımızı bugün bitirmiştik. En sonunda zaten olacakları az çok tahmin edebiliyordum ki tahminlerimden daha iyi ayrılmıştık.

Kafamı dağıtmak için gittiğim yerse Jeno'nun barıydı. Acaba dağıtabilecek miydim o da ayrı bir sorundu.

Barın önünde durduğumda arabadan inmiştim. Arabayı park etmek için anahtarı vermemi bekleyen görevliye anahtarımı vermiş ve bara girmiştim. Kapıyı açar açmaz burnuma çarpan keskin alkol kokusuyla yüzümü buruşturmuştum. Her ne kadar alkol almayı sevsem de yoğun kokusuna tahammülüm yoktu.

Genelde boş olan ve her geldiğimde oturduğum köşemde bugün sadece Hyuck ve Jeno vardı. Oturdukları masaya doğru ilerlediğimde onlara doğru gelen figürümü fark etmiş Hyuck bana el sallamıştı.

"Jaem seni uzun zamandır buralarda görmüyordum." Hyuck'un alayla dediklerine sandalyeme otururken göz devirmiştim. Gözlerimi masada birleştirdiğim ellerimden Jeno'nun suratına çıkardığım da bakışlarımı hissetmiş gibi gözlerini çevirmişti. Yüzümü biraz inceledikten sonra dikkati elinde çevirdiği viski bardağına geri dönmüştü.

"N'oldu bir sorun mu var en son aranız iyiydi?"

Meraklı bakışlarını Jeno'yla aramda gezdiren Hyuck derin bir nefes vermişti. Bardağını kafasına sakince diken Jeno'ysa ikimize de bakmıyordu.

"Yine mi?"

Bardaklarımızı yenilerken sorduğu soruyu sadece kafamla onayladım. Konuşmak için pek iyi bir halim yoktu. Bu geceyi konuşma olmadan sadece bakışmalarla geçirmeyi düşünüyordum. Bakışmalar yeterli oluyordu bazen.

Jeno anlamış bir şekilde kafasını salladı. Ortamda oluşan uzun sessizlikten sonra Jeno'nun bardağı masaya vurmasıyla sersemlemiş vücudum dikleşti.

"Kaç kez daha o kızın kalbini kıracaksın? Yetmedi mi Jaemin!"

Burnumdan derin bir nefes verip bardağımı kafama diktim. Şu an Jeno ile kavga etmek istediğim en son şey bile değildi.

Oturduğum sandalyenin yaslanma yerinde asılı olan ceketimi alıp bir çırpıda giydim. Hızlıca mekandan çıktıktan sonra hazırda kapının önünde bekleyen üstünde anahtarı takılı olan arabama bindim. Hali hazırda çalıştığından uzaklaşmak için gaza basmam yeterli olmuştu.

Nereye gittiğimi bilmiyordum ya da neden gittiğimi. Bir hiç uğruna kendi ellerimle kendimi bitirmiştim. Hem sevdiğim kızı hem de arkadaşlarımı kaybetmiş üstüne onu haklı çıkarmıştım.

Aklıma nükseden düşüncelerle kendime kızdıkça görüşüm bulanıklaşıyordu. Alkolün etkisiyle de azalan reflekslerim kendimi kontrol etmemi zorlaştırıyordu. Yavaş yavaş şeridinden ayrılan arabayı şeride tekrar sokmaya çalışırken yüzüme vuran ışığı sonra da hızımın fazlalığını fark ettim. En son hatırladığım şeyse ters duran arabamın içinde çaresizce yardım beklerken çalan telefonumda arayan kişiydi:

"Hera?"

'''

[üçüncü kişiden devam ediyor]

"Hasta bilincini yitiriyor, çabuk şok cihazını getirin!"

"Hastanın bilgileri?"

"Na Jaemin, 21 yaşında. Trafik kazası geçirmiş. Aşırı kan kaybı var."

"Bir yakını yok mu?"

"Maalesef ailesini çok küçük yaşta kaybetmiş. Bir amcası var o da Amerika'da, onun dışında bir aile ferdi yok."

the sound of hera's heart breaking :: na jaeminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin