İstanbul'un tadına vardığım anlardan birisindeydim. Buraya taşınalı yaklaşık 3 sene olmuştu, aslında öncesi vardı; o varken ama alıştığım bariz belliydi, yoksa eskiden aynaya baktığımda gördüğüm kadını hala görüyor olurdum.
Süleyman Paşa Camii'nin manzarası içime huzur katan cinstendi.
Flashback
"Senin," dedi derin bir es verip devam etti "burada helalim olmanı istiyorum."
Yaşlarımızın henüz küçük olmasına karşın iki ergen aşığa göre birbirimize daha ılımlı yaklaşıyorduk, sürekli beraber zaman geçirdiğimiz bir arkadaş grubumuz vardı. Duru, ben, Asel, Umut, Serhat, Sancar ve O.
Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi ama görüşmeyince kopan bağlar vardı ve ben galiba o bağları kendi ellerimle koparmıştım ama hiç kimse de sorgulamamıştı.Her neyse söylediğim gibi insan alışıyordu.
Az sonra iş yerime gidecektim oturduğum betondan kalktım ve camiinin içinden geçerek çıkış kapısına yöneldim. Arabama doğru giderken anahtar ile kilidi açtım ve arabaya ulaşınca bindim bugün çıkarmam gereken birkaç tasarımlar vardı ve tasarımların giydirileceği mankenleri seçip seçmediklerini merak ediyordum.
Şirkete gelip odama çıktım tasarımlarımı kontrol ettim, Gothic en sevdiğim çizim klasörümdü.
Odamın kapısı tıklandı ve Atlas içeri girdi.
"Günaydın!" Diyen ceoma gülümsedim.
"Günaydın Atlas Bey!"
"İşler nasıl gidiyor?"
"Gayet güzel, bende mankenlerin durumunu öğrenmek için gelmiştim."
"Mankenlerle Asıl Han bey ilgileniyor."
"Tamamdır. Sunuma ne zaman başlıyoruz peki?"
"Son 3 toplantı kaldı sonrası tartışılır."
"Nasıl yani siz kesin olmayan bi' durum üzerine mi benim özel çizimlerimi sundunuz!?"
"Merak etme onlar güvence altında."
"Umarım öyledir."
Tedirgindim çünkü herşey olabilirdi. Ama bi' o kadar Atlas'a güvenim vardı. Atlas çıktıktan sonra kahve söyledim, patronum olmasaydı yapacağımı bilirdim! Aynı zamanda o benim iyi bir arkadaşımdı ama işle arkadaşlığı ayırt edecek kadar mantıklı davranıyorduk.
Kahvemin geldiği sırada telefonum çaldı.
"Efendim?"
"Merhaba Burçin ile mi görüşüyorum?"
"Evet, kimsiniz?"
"Burçin benim Duru."
Duyduklarımla irkilirken mutluluğum barizdi, içlerinden birine ulaşabilmiştim ya da o bana ulaşmıştı.
"Orada mısın?" Diye tekrar yükseldi Duru'nun sesi.
"Evet buradayım, ve seni çok özledim."
"Bende seni çok özledim, düğünüme davet etmiştim ama gelmedin."
İstanbul'da bile değildim o sıra canımı sıkan yerden uzaklaşırsam herşeyin daha basit olacağını düşünmüştüm ama öyle olmuyormuş.
"Evet maalesef. Hayatımda olanları biliyorsun depresyondaydım anlarsın ya."
"Anlıyorum ama en yakın arkadaşım olarak seni düğünümde görmek isterdim. Asel de gelmedi düğüne bir tek Sancar geldi bizimkilerden."
"Olan olaylardan sonra biraz da benim suçum. Bende katılmadığım için üzgünüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ihanet
JugendliteraturOnsuz yapamam dediğim ne varsa onsuz yapmaya yemin etmiş gibiydim.