Ciel Ve Sebastian Olalım Ama Biz Aşık Olalım

📍📍

'botlarını çıkar. Biz şatoda yaşamıyoruz ne yazık ki.'

'tamam çıkardım.'

'soldan ikinci odaya gir. Ben kurabiye getirip geliyorum.'

Jisung kafasını sallayıp odaya girdiğinde bende mutfağa, hazırladığım tabakları almaya gittim.

'bu çocuğu ilk defa gördüm.'

'yeni tanıştık çünkü.'

'neden hemen evine davet ettin o zaman.'

'kitaplarımdan bir kaçını istedi onları vericem.'

'o toz tutan para israflarından sonunda kurtuluyorsun herhalde '

'hayır. Burda yaşadığım süre boyunca babamın parasını çar çur etmeye devam edececeğim.'

Tabakları tezgahtan alıp odama girdim. Bu sırada jisung rafımda duran figürleri inceliyordu.

'şunu kaça satarsın?'

Diyerek panda figürümü gösterdi.

'götünü satsan vermem yine onu sana.'

'beni bu kadar mı sevmiyorsun?'

'al sana moriarty.'

Raftan çektiğim 2 kitabı yatağımın üstüne fırlattım. Kitaplarla birlikte jisung da yatağıma atladı. Heycanla ilk cildi açıp bana döndü.

'olum bu ingilizce.'

'ee dedim ben sana. Kötü mü ingilizcen?'

'gayet iyi ama kendimden emin olamadım. Çöm yanıma birlikte okuyalım.'

'oha moriarty baya iyi olmuş.'

'Demi.'

Sayfalar ilerledikçe sohbet iyice sarmıştı.

'şunun anlamınıda söylesene.'

'ikinci kere aynı kelimeyi soruyorsun.'

'tamam hatırladım.'

Sherlock'un olduğu sayfaya geldiğimizde birden kahkaha atmaya başladım.

'sherlock şuan tam bi üniversitede kız tavlamaya çalışan çokta popüler olmayan sürekli ikinci tercih olan çocuk gibi.'

'aynısı.'

Sherlock tabirime uzun uzun güldük. Kurabiye yiyerek ilk cildi okumayı bitirmiştik. Jisung artık gitmesi gerektiğini söyleyip botlarını giymek için kapıya çıktı.

'2. Cildi yanına al. Şatonda okursun.'

'teşekkürler.'

Ellerini sallayıp ayrıldı evden.

Ben elime telefonumu alıp salonda takılırken annem odama girip bana seslendi

'şu figür dışında,'
Dedi bana hediye ettiği ciel figürünü göstererek

'diğerlerini bi düzenlesek mi?'

Daha cevabımı almadan odadan çıktı

Ne dediğini anlamasamda bir tık üzgün hissetmiştim. Ah be anne! ne diyorsun?