Mikuo'nun bize aynanın kırılma nedenini anlattığı günden sonra her dakikayı Len ile birlikte geçirmeye başlamıştık. İkimizin de aileleri bunu fark etmişti. Annem ara sıra çatı katına gelip ayna ile konuştuğumu görüyordu. Ona bunun özgüven kazanmak için bir çalışma olduğunu söylemiştim. Şaşırtıcı bir şekilde inanmıştı ve sürekli ayna ile konuşmamı biraz daha normal karşılıyordu.
" Ailem benim delirmeye başladığımı düşünüyor, Len. Her gün çatı katında geç saatlere kadar bir ayna ile konuşmamı garipsiyorlar."
Len kıkırdayarak " Benim ailemde aynı şeyi düşünüyor. Geçen gün ablam benim aynayla konuştuğumu ve hatta yemeğimi bile önünde yediğimi babama söylemiş, eve geç geldiği için babam bunu fark etmiyordu ama ablam sağ olsun beni yanına çağırıp ' Sakın kendine aşık olduğunu söyleme bana! Ben torun istiyorum biliyorsun ve en son baktığımda aynalar doğurmuyordu.' dedi." diye homurdandı. Dediklerini gülümseyerek dinlerken son cümleyle son günlerde çok olan bir şey başıma geldi. Kalbim çıkacakmış gibi sızladı. Yüzüme buruk bir gülümseme yerleştirip " Doğru ya! Evleneceksin..." diye fısıldadım Len'in duymadığını umarak. Ama o küçük sapık kulaklarıyla duymuştu ve yüzündeki gülümsemenin hızlıca solmasını izlemeye beni mahkum etmişti.
"Hayır! Sakın bir daha böyle bir şey deme! Senden başkasıyla beraber olmayacağım! Hayatımda senden başka kimseye aşık olmayacağım!"
Avuç içlerini aynaya yaslayarak tüm ciddiyetiyle bana baktı. Sözlerine inanmıştım ama benden sonra kocaman dünyasında yalnız ölmesi en son istediğim şey bile değildi.
"Bunu bilemezsin, Len."
" Hissediyorum. Bak burası sana ait. Bütün içimi doldurmuşken başkasına yer var mı sanıyorsun kalbimde?"
Daha fazla bu konu hakkında konuşmak istemesem de onun kalbinin üzerine koyduğu sağ eline bakıp " Saçmalama. Ruh eşini bulmalısın ve bir sürü çocuk yapmalısın." kendimi kıkırdamaya zorladım. Gözyaşlarımı tutmak için direndim onu başka birisiyle düşünmeye dayanamazdım. Hayran kurgulardaki duygusal kız karakterlerin birine dönüşeceğimi önceden biri söylese ciddiye bile almazdım ama şuan içimdeki rahatsız edici duygu gülerek okuduğum duygusal sahnelerin acısını benden çıkarır nitelikteydi.
" Ruh eşim sensin."
Ruh eşi olmamın imkanı yoktu. Bildiğim kadarıyla ruh eşin senin ulaşabileceğin bir yerde olurdu. Daha birkaç hafta önce sapıklıkta romantikliğe ani bir dönüş yapmış çocuğa zorlama bir gülümsemeyle baktım.
" Herneyse vaktimizi böyle şeylerle harcamayalım. Başka şeylerden bahsedelim. Mesela bana saçlarını neden kestirdiğini anlatarak başlayabilirsin."
Çabuk dağılan bir dikkati olduğu için biraz önce konuştuğumuz konuyu daha fazla üstelemeden uzun parmaklarıyla alnına dökülen civciv sarısı saç tutamını tuttu. Okyanus mavisi gözleri tutamlarına odaklanmışken " Annem in saçları bile benden daha kısaydı ve bende uzun zamandan beri uzun saç kullandığım için kestirmek istedim. Ne oldu beğenmedin mi?" dedi dudaklarını büzerek. O hala çocukluğu içinde bir yerde olan biriydi. Kıkırdayarak " Mükemmel duruyorsun." diye cevap verdim. Şaka yapıp yapmadığımı anlamak için yüzüme baktı ve ciddi olduğumu anladığında " Biliyorum eve dönerken bütün kızlar bana baktı. " dedi gülerek. Bazen beni kıskandırmak ya da sinirlendirmek için beni kışkırtıp kendimle çelişmemi sağlıyordu. Bir yandan onun ayna kırıldıktan sonra hayatına devam etmesini isterken bir yandan da benden başkalarına bile bakmasını istemiyordum. Kesinlikle Mikuo'nun dediği gibi biz insanlar bencildik ve bundan hiçte pişmanlık duymuyordum.
" Sen onlara bakmadın tabiî ki. Değil mi?"
"Aslında pembe saçlı bir kıza gözüm takıldı. Uzun ve güzeldi sanırım benden büyük-"
Dişlerimi sıkıp gülümsedim " Len!"
Kıkırdayıp " Ona gözlerim takıldı çünkü komşumuz. Ve Kaito adında bir sevgilisi var." Dedi. Rahatladığımı söylememe gerek yoktu herhalde. Len'e o konularda güvensem de beyni "Yoksa?" diye düşünmeden duramıyordu. Gülümseyerek sessizce birbirimizi izlerken sol tarafımda hareketlilik hissetmemle bakışlarımı Len'den çekip yanımda bağdaş kurmuş oturan Mikuo'ya baktım. Ona baktığımızı fark edince ellerini dizlerine koyarak "Lütfen rahatsız olmayın devam edin." Dedi sadist bir gülümsemeyle. Len başını yana yatırıp gözlerini kısarak Mikuo'ya tehdit edici bakışlar atarken Mikuo "Yavru köpeklere benzemişsin, sarışın."dedi Len'in saçlarını kast ederek. Len gözlerini devirerek Mikuo'ya bakmaya devam etti. Sonunda onların birbirlerine bakışlarıyla üstünlük taslamasını izlemeye ara verdim.
"Neden geldin Mikuo?"
Mikuo hala Len'e bakarken "Sıkıldım ve biraz eğlenmek için geldim." Dedi.Ve ekledi.
"Birde aynanın kırılmasına 24 saat kaldığını söylemeye geldim." dedi.
Gözlerimi kocaman açarak Len'e baktım. Günlerdir bahsetmeye çekindiğimiz şeyin çok yakında olmasını öğrenmek bende ağlama istediği uyarmıştı. Dehşetle " Hayır." Diye fısıldarken Mikuo omuz silkti ve "Evet." Dedi. Len donmuş gibi bana bakarken Mikuo ayağa kalktı ve " Bana müsaade." Dedi. O bile artık eğlenmeyi bırakmış gibi duruyordu.Hatta bize üzüldüğünü bile sanabilirdim. Ona bakmak yerine beynime kazımak ister gibi Len'e bakarken " Son anlarınızı nasıl değerlendireceğinizi bilmem ama birbirinize unutulmaz anılar bırakmak istiyorsanız acele edin. Herneyse yarın görüşürüz." Dedikten sonra kayboldu. Ve arkasında kafa karışıklığı ve acıyla birbirini izleyen iki kişi bıraktı.
Selam millet!! 1 yıl sonra hikayeye yeni bölüm yazan yazarınıza bir alkış alabilir miyim? Bu final bölümünden bir parçaydı. 2. parça bundan daha uzun olacak sanırım. Yazım hataları varsa lütfen affedin. 1 saatte yazdığım bu bölüm içime sinmedi bu yüzden hakaret ve küfür etmekte özgürsünüz. Yorum yapmayı unutmayın bütün yorumlarınızı okuyorum.Hadi ben kaçıyorum bye. Artık 2. partıda seneye yayınlarım adsgasfa :D ( Sakin olun sadece bir şakaydı.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☆ Mirror ( Kagamine Fanfiction ) ☆
Fanfiction"Adın ne?" "Len. *kıkırdar* Bu daha acayip olamaz, aynadaki bir kıza adımı söylüyorum." "Her neyse benimkisi de Rin. Senin bir insan olduğunu anlamak için bir kaç soru sorabilir miyim?" "Bir uzaylı olup dünyamızı ele geçirmek için bana ihtiyacın olm...