Selam! Yeni bölümle karşınızdayım.İyi okumalar!
Gökyüzündeki beyaz pamukşekere benzeyen bulutlardan birini işaret ederek "Bu bulut tıpkı sana benziyor Airi." diye bağırdım kahkahalarımın arasında.Airi yanımda yanaklarını şişirip kaşlarını çattı. Bu haline gülüp yattığımız çimenlere daha da yayılıp kollarımı ve bacaklarımı açtım. Evde sıkılıp Airi ile gezmeye çıkmıştık ve büyükannemlerin arka bahçesinde oyalanırken küçük bir tepe dikkatimiz çekmişti. Etrafta birkaç ağaç vardı. Yerdeki yemyeşil çimenlere minik rengarenk çiçekler renk katmıştı. Airi yanımdan kalkıp eteğini silkeledi. Ayağa kalktığında bana bakıp "Ben eve gidiyorum. Burası çok sıkıcı. Benimle geliyor musun Rin?" dedi. Başımı olumsuz anlamda sallarken esneyip "Rin değil abla."diyerek onu düzelttim. Airi'nin iç çekerek hızla eve doğru yürümesini izlerken gözlerimi kapatıp geriye yaslandım. Hava güzeldi , ağaçlardaki kuşların sesleri hafif esen rüzgarın esintisine karışıyordu. Gülümseyerek temiz havayı içime çektim. Yanımdaki çimlerin ezilme sesiyle keyifle "Geri mi döndün Airi?" dedim.
"O küçük kızın bir daha buraya geri döneceğini sanmıyorum. O yaştaki bir çocuğun burada saatlerce duracağını düşünmek delilik zaten."
Tanıdık gelen sesle gözlerimi açıp bana gülümseyerek bakan Mikuo'ya baktım. Alaycı bir gülümsemeyle tam karşımda ayakta duruyordu. Bu çocuğu ne zaman görsem geriliyordum. Gözlerindeki pırıltı sinsi ve alaycıydı. Tek kaşını kaldırıp beni baştan aşağı süzdü. Üzerime çiçek desenli dizüstü elbisemi giymiştim ve bakışlarından dolayı bunları giydiğim için kendime lanet ettim.
"Günüm daha ne kadar güzel geçebilir diyordum ki Tanrı resmen bana 'Bunu sen istedin.' diyerek seni gönderdi. Neden etrafımda dolaşıyorsun?"
Mikuo yanıma otururken "Dünya'ya gelme amacım ve görevim etrafında dolaşmak. Ve ben görevimi iyi yapmak isteyen biriyim."dedi. Kaşlarımı çatıp ona baktım. Bana kur mu yapıyordu? Bu iğrençti! Mikuo yüzümü buruşturduğumu görünce kahkaha atarak "Bu sefer kesinlikle sana yalan söylemiyorum ya da kur yapmıyorum." dedi ve kendini çimenlerin üzerine bıraktı. Burada daha fazla kalıp onunla konuşmayacaktım. Ayağa kalktım ve üzerimi silkelerken sinir bozucu gülümsemesiyle "Sarışın nasıl? En son gözünde kocaman bir morluk vardı."dedi. Kaşlarımı çatarak "Sarışın derken kimden bahsediyorsun Mikuo? Bu hiç komik değil!"dedim ve yürümeye hazırlandığım sırada "Len'den bahsediyorum. Hani şu çatı katındaki aynanın içinde olan ve sadece senin gördüğün çocuk."diyerek beni olduğum yere mıhlattı.(Mıhlattı? :D )Len'i benden başka kimse göremezken o nasıl biliyordu? Hızla arkamı dönüp hala gülümsemesini koruyan yüzüne baktım.
"Sen...nasıl?"
Yattığı çimenlerden kalkarken "Sana bunun görevim olduğunu söylemiştim."dedi.
"Görev? Ama Len'i benden başka hiçbir insan göremiyor-"
"Sana insan olduğumla ilgili bir şey söylediğimi hatırlamıyorum, Rin."diyerek sözümü böldü.O insan değil miydi?
"Sen.."
Mikuo bıkmış bir şekilde "Evet ben, herneyse sana her şeyi bugün anlatmayacağım." dedi yanımdan geçip giderken. Kısa süreli şokumu atlatıp direk arkama döndüm. Ama Mikuo çoktan ortadan gizemli birşekilde kaybolmuştu.
***
"Sonra mavi şaçlı çocuk gözüme yumruğu geçirdi. İlk kez okul kavgalarında sadece yaralanan ben oldum. Çocuk sanki sadece bana vurmak için kavgadaymış gibiydi ve inanılmaz hızlıydı. Hayatımda öyle hızlı insan görme- Hey! Sen beni dinliyor musun?"
Daldığım yerden bakışlarımı kaldırıp Len'e baktım. Sol gözündeki morluk beyaz teninin üzerinde 'Ben burdayım' diye bağırıyordu.
"Ah! Üzgünüm dalmışım."
Len kaşlarını çatarak " Bir sorun mu var sürekli bir yerlere dalıyorsun."dedi. Mikuo'nun dedikleri sürekli aklımda dolaşıyor ve dikkatimi dağıtıyordu. Len'e Mikuo'nun bizi bildiğini söylemeli miydin?
"Şey... Sanırım bir problemimiz var."
Len'in gözlerinde meraklı bir pırıltı parlarken "Söyle."dedi yumuşak bir sesle. Dudağımı ısırarak kararsızca ona baktım. Len'in gözleri kısa bir süre dudaklarıma odaklandıtan sonra gözleri kapatıp derin bir nefes aldı. Ellerini dağını saçlarından geçirirken "Söylemeyi planlıyor musun Rin?" dedi. Kararsızlıkla konuşmaya başladım.
"Ben geçen gün biriyle tanıştım. Bir... bir erkekle. Yani salıncağın bana çarptığı gün."
Düzensiz cümlelerimi dinledikten sonra kaşını 'Devamı?'der gibi kaldırdı. Derin bir nefes alarak tek seferde "İyi bir çocuktu. Sanırım arkadaş olduk. Adı Mikuo."dedim. Ona her şeyi öğrendiğim zaman açıklayacaktım yani enazından kendimi böyle avuttum. Len kaşlarını çatıp "Eee?"dedi. Beynim yalan uydurmak için son mücadelesini verdi ve beni mafetti.
"Sanırım ona aşık oldum."
Bu mu yani bulduğum yalan? Len'in yüz ifadesi sertleşti ve bana çok sert bir sesle "Hala bunu problemİMİZ yapan şeyi merak ediyorum."diye cevap verdi. Birden sertleşmesi karşısında donakaldım ve sadece şunları diyebildim.
"Haklısın."
-*-*-* Yazar'ın Ağızcığından -*-*-*-
Mavi şaçlı oğlan şeytan bir gülümsemeyle gökyüzüne baktı. Uzandığı çatıdan -evet yanlış okumadınız çatıda uzanıyordu.- gökyüzü parlak birşekilde gözüküyordu. Ellerini kafasının altına koyup "Onlarla oynamak eğlenceli olacak."dedi kendi kendine. Ve ekledi.
"Nede olsa kısa bir zaman kaldı. Aynada minik bir kırık oluştu bile."
Sınır +30 vote ve +20 yorum.Kolay gelsin :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
☆ Mirror ( Kagamine Fanfiction ) ☆
Fanfiction"Adın ne?" "Len. *kıkırdar* Bu daha acayip olamaz, aynadaki bir kıza adımı söylüyorum." "Her neyse benimkisi de Rin. Senin bir insan olduğunu anlamak için bir kaç soru sorabilir miyim?" "Bir uzaylı olup dünyamızı ele geçirmek için bana ihtiyacın olm...