Bölüm 3

70 4 0
                                    

"Anlat hadi."
Elimdeki dumanı tüten kahveden bir yudum aldım ve rahat koltuğa yayıldım.
"Çatlama anlatıcam ama Aslı'yı bekleyelim."
Asya Atay'ın sözlük anlamının merak olduğuna emindim. Ne demek bekle ?
"ASLI" Diye içeri seslendiğimde salonun kapısından bir tepsiyle Aslı girdi. Dilimlenmiş kekleri tahta zigon sehpaya koyup karşımızdaki koltuğa oturdu.
Ceyda'nın ne anlatacağını merak ediyordum ama onu görmezden gelip
"Bunları sen mi yaptın" diye Aslı'ya sordum. "Evet" diyerek beni yanıtladı. Şaşırmıştım.

Aslı yemek konusunda bir numaraydi ama ondan ne zaman yemek yapmasını istesek üşengeçliğinden yapmazdı.

"Hayrola bir şey kutluyoruz da haberim mi yok ?" dedim.
Ceyda ortaya atlayarak "Bombalar bende siz küçücük bir keke takıldınız." diye bizi azarladi. Gerçekten komik görünüyordu. Güldüm ve bir parça çikolatalı kek aldım.
"Anlatmaya başlıyorum iyice dinle. Okul çıkışında indirimlere bakmak için alışverişe gittim. Giyecek hiçbir şeyim kalmadı. Berke'yle her buluştuğumuzda aynı siyah pantolonu giyiyorum en sonunda 'Parası neyse veriyim başka bir şey al' diyecek diye korkuyorum."

Berke Ceyda'nın 3 aylık sevgilisi. Berke'yle ilköğretimde beri tanıştığım için onu çok iyi tanırım. Ceyda'yı çok sevmesinin yanında iyi de bir insan ama Ceyda'nın tarzı olmayan bir çocuk. Kısa bir zaman sonra ayrılırlar buraya yazıyorum.

Ceyda'nin olayları abartma konusunda mastır yapmış biri olduğu için dediklerini kafa sallayıp geçiyordum. Dışarıdan çok sinir bozucu olduğuna emindim ama o uzattıkça ben sıkılıyordum.

"Sadede gel artık Ceyda" bu sefer patlayan Aslı olmuştu. Kendimi gülmemek için zor tuttum. Ceyda aldırmadan devam etti.
"Alışverişten çıktıktan sonra çok poşetim olduğu için taksiye binmeyi tercih ettim. Alışveriş merkezinin önündeki taksi durağına gittiğimde hiç taksi kalmadığını gördüm. Hava da gittikçe soğuyordu. Beklemek ve metroya binmek arasında gidip gelirken bir de baktım taksi geliyor. Hemen elimi salladım. Taksi biraz ilerimde durdurdu. Içinden bir tane teyze ve küçük bir çocuk indi. Taksi biraz daha ilerleyip önümde durdu. Arka kapıyı açmak için elimi uzattim. O sıra da
-filmlerde olur ya- biri daha elini uzattı ve ellerimiz değdi."

Bitmiş kahvenin fincanında oyalanan gözlerimi şaşkınlıkla Ceyda'ya çevirdim.
Benim ilgimi çekmenin verdiği mutlulukla daha da hararetli bir biçimde anlatmaya devam etti.

"'Pardon ama ilk ben gördüm' diyerek taksiye sahiplendim ve eline dokunduğu kişiye yüzümü döndürdüm. Zaten döndürmemle donakalmam bir oldu."
Bir süre bekledi. "Niye donakaldın kızım anlatsana" dedim atarlanarak. "Sonunda bffim olduğunu hatırladın." Elleriyle beni alkışladı.

Ceyda için boyle şeyler önemliydi. En yakın arkadaşsak bunu hissettirmemiz gerekiyormuş. Bu konuda takık olduğunu en yakın arkadaşınızı ne kadar tanıyorsunuz ya da o sizin ruh eşiniz mi tarzı quizler yaptığından bile anlayabilirsiniz. Ben böyle şeylere takılmazdım. Benim için önemli olan o kişinin kafama uymasıydi.

"Herneyse" diye devam etti. "Baktığım çocuk insan üstü bir yaratıktı. Sanki gözleri ağzı burnu altın oranla yapılmış gibiydi. Onun yanında kendime insan demeye utandım o kadar."

'Yine abartmaya başladı yandık' dedim içimden. Bunu dışımdan söyleyecek kadar cesur değildim.

O konuşmaya devam ettikçe merakım biraz daha azalıyordu. Bana bir asır gibi gelen çocuğu övme kısmı bittikten sonra bütün merakım tükenmişti.

"Önce cevap vermeyip hayranlıkla yüzüne baktım. Ağzımın suyu aktığından emindim. Sanırım bir şeyler söylemiştim ama ben anın büyüsüne kapılıp anlamadım çünkü '... öyle mal mal bakmayı kes. Bineceksen bin. Acelem var.' Kafamı sallayıp 'Ta-tamam' gibi bir şey geveleyip titreyen ellerimle taksinin kapısının kolunu kendime çekip kendimi taksiye attım. Çocuk da o sırada arkadan gelen taksiye el etmişti."

"Güzel hikayeymiş artık film izliyebilir miyiz ?" Diye sordum en sevimli halimi takınarak.

"Daha en heyecanlı yerine gelmedim Asya sabret." Dedi ve devam etti. "Eve geldiğimde hala çocuğu düşünüyordum. Kumraldı ve mavi gözlüydu. Zaten renkli göz zaafım var biliyorsun." 'Bilmez miyim ?' der gibi başımı salladım.

"Bizim binaya girdiğimde asansörün kapısı kapanmak üzereydi. Ve diğeri bozuk biliyorsundur. Ve merdiven çıkamayacak kadar yorgundum bu yüzden asansöre kadar depar atıp elli kere asansörün düğmesine bastım. Bu sırada açılması için dua ediyordum. Tam o sırada kapı açıldı."

"Gerçekten çok şanslı bir kızsın Ceyda ama Aslı neredeyse uyudu. O yüzden artık film izlesek diyorum." Dedim sabırsızlıkla.

"Asya bir daha sözümü bölersen sana bir şey anlatmiycam haberin olsun."

Oflayarak ellerimi göğsümde birleştirerek sözü bitene kadar onu dinleyeceğime dair kendime söz verdim. Onu dinlemezsem ölümcül triplerinden atacağından emindim.

Durduğumu görünce mutlu olup anlatmaya devam etti.

"Asansör açıldı ve karşımda o çocuk. Benim ağzım bir karış açık kaldı ve içeri girmeyi unutarak ona bakmaya devam ettim. 'Umarım bana bakmayı kesip içeri girersin yoksa birazdan kapı kapanacak ki bu senin için pek hoş olmayacağından eminim.' Sesi beni kendime getirmişti. Çok hoş bir ses tonu vardı. Resmen büyülenmiştim. Içeri girip 9 numaraya basarken 11 numaranın da kırmızı olduğunu gördüm. Yeni mi taşındilar diye düşünürken 'Evet bu haftanın başında taşındık' diyince içimden düşünmek yerine bunu sesli dile getirdiğimi fark ettim ve utandım. Yavaşça ona dönerek 'Aaa öyle mi ? Güle güle oturun' dedim. Tebessüm etti. Ve gamzeleri belirdi. Evet gamzeleri var ! Neyse sonra lanet 9. kata geldik ve o lanet dik sesi geldi ve kapı açıldı. Benim inmeye niyetim olmayınca 'Burda inecekesin galiba' dedi. 'Evet. Bu arada ben Ceyda.' dedim. Bir süre cevap gelmeyince pes edip asansörden inip evin kapısına ilerledim. Bir yandan da çantadan anahtarımı arıyordum ki gelen o mükemmel ses ve ardından koridorda yankılanan asansör kapısının kapanma sesi beni yerime çiviledi."

"Ne dedi ?" diye sordum. Olayın bitmek üzere olduğunu hissetmiştim ve film izleyebilecek olmanın mutluluğu vardı üzerimde.

"Kapı kapanmadan önce sadece 'Bulut' dedi."

Multimedya Bulut
-Z

DomuzHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin