~6~

152 16 24
                                    

Sabaha karşı tepeye doğru yanaşan güneş ile Marcail gözlerini kısıp yüzüne vuran güneşi eliyle engelledi.

Dizinde uyuyakalmış dostuna bakıp ellerini saçında gezdirdi.
"Liam, bizim aşık olmamız yasak. Lütfen ama lütfen kendine hakim ol.. Birbirimizi kaybetmek istemiyoruz, değil mi?"

Uyuduğunu sandığı arkdaşı kapalı gözleri ile yanıt verdi kısık bir ses tonuyla.
"Cail, ben o işten çıkamazsam beni unut.."

"Katlanılması bu denli zor olmamalı."

William derin bir nefes alıp kafasını koymuş olduğu dize sımsıkı sarıldı.
"İnan bana, benim için çok zor."
.
.
.
Celestia, saray bahçesinde çiçeklerin arasına oturmuş bir kağıda resim çiziyordu. En büyük hobisi olan bu işi yaparken ona arkadan kocaman sarılan minik elleri hissetti. Yine Alex onun yanına gelmişti.

Elindekileri bir kenara bırakıp yeğenini kucağına aldı. Alex, resime bakıp eğildi ve eliyle denizin üstünde giden gemiyi gösterdi.

"Güzel mi?"

"Evet."

"Senin de bundan var hrm de daha güzeli." o anda aklına geminin odasında durduğu ve Alex'e vermeyi tamamen unuttuğu aklına geldi.

"Alex! Koş odama gidiyoruz. Ben sana doğum günü hediyeni vermedim."

Ayaklanıp elinden tuttuğu gibi yeğenini odaya sürükledi. Masanın altından kutuyu alıp açtı ve içindeki mükemmel oyulmuş işlenmiş gemiyi kendisi de ilk kez görüp şaşırdı.

"Çok güzel..."

Alex hemen içinden çıkarıp sevinçle annesine koştu.

"Anneee! "

Dakikalar sonra Eleanor ile odaya geri döndü. Elindeki gemiyi incelerken odaya girip Celestia'ya baktı.

"Sen iki tane mi hediye aldın? Dün de vermiştin çünkü."

"Hayır, Marcail'in hediyesi bu."

"Marcail? Ahh fırıncının kızı."

Alex yere çöküp gemiyi sürmeye başlayınca ikisi de bakıp gülümsedi. Eleanor teşekkür amaçlı Celestia'nın elini tuttu.
"Bir gün o kızı görmeyi çok isterim, ama o zamana kadar tekrar onunla buluşursan teşekkürlerimi iletmeni rica ediyorum."

"Mutlaka ileteceğim.."
.
.
.
Ertesi gün öğle vaktinde Celestia yine halka ait kıyafetini kuşanıp başlığını kafasına geçirdi ve arabaya bindi.

Louis, gidecekleri yeri anlayıp direk atı sürdü.
Sonunda tepeye vardıklarında Marcail orada tek başına derin düşüncelere dalmış şekilde oturuyordu.

Louis hafif rahatlamış şekilde konuştu.
"İyi bari tekrar aşağıya inip onu çağırmam gerekmedi."

Hala geldiklerini fark etmemesini tuhafsayan Celestia yanına gidip elini yavaşça omzuna koydu ve oturdu. Marcail irkilip yanına oturan prensese baktı.

"Nedir seni bu kadar düşündüren şey?"

"Önemli bir şey değil, hoş geldin."

İnanmasa da irdelemeyip başlığını aşağıya indirdi ve altın sarısı saçlarını düzeltti.

"Eleanor'dan sana teşekkür mesajı getirdim."

Marcail şaşırıp heyecanlandı
"Prens Darren'in eşi Hanımefendi Eleanor mu?"

"Evet, Alex'e verdiğin hediyeyi çok beğendiler ve teşekkür ettiğini iletmemi istedi."

Marcail belki de iki gündür ilk defa gülümseyebilmişti.
"Onur duydum."

BLANCHEFLOORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin